Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Geçtiğimiz yıl Amerika Açık’ta ön elemeleri dahi geçemeyen 19 yaşındaki Kanadalı Bianca Andreescu, bu yılın şampiyonu oldu. Spor böyle bir değer işte... Olağanüstü şansları barındırıyor içinde.

Bir yıl önce hayallerinizin yıkıldığı yere, bir yıl sonra gelip, elinizdeki kupayla pozunuzu verirsiniz... Amerika Açık’ta, ilk kez ana tabloda raket sallama şansı bulan Andreescu için, bu pozu vermek tabi ki kolay olmadı. Ama 2000 sonrası doğumlular arasında, ilk Grand Slam şampiyon olarak şimdiden tarihe geçti bile...

Diğer yanda ise şampiyondan daha ağır basan, değerli bir başka isim vardı. O ise uzun yıllardır ana tabloda oynayıp 6 kez şampiyonluk yaşayarak geldi bu finale. Onun aklında neler vardı neler. Ama o da ilk kez bazı duyguları yaşadı finalde.

2002 Amerika Açık finalinde ablası Venüs Williams’ı yenerek şampiyon olan o günkü Serena geldi aklıma bir an. Tenis tarihinde iki siyahi tenisçinin finaldeki ilk pozunu da onlar vermişti. Neler konuşuldu neler yazılmıştı o günlerde onlar hakkında. Hatta büyük bir Williams kardeşler antipatisi oluşmuştu.

2008’de yine iki kardeşin aralarındaki çeyrek final maçını birbirlerine ikram ettikleri yazılıp konuşulmuştu. Tribünlere kırgınlığı vardı. Medyaya kırgınlığı vardı. Serena’nın korttaki duruşu kendi seyircisine güvenmediğini hissettirdi bana. Ve tedirgin, ürkek biraz da mutsuzdu. Sonuçta bu bir finaldi. 2017’de kortlarda yoktu. Anne olmuştu. Bu kadar önemli yaşam mücadelesi sonunda yine finaldeydi. Ama korta çıktığında mutlu görünmüyordu. Yıl içinde Andreescu ile yaptığı ilk maçı yarıda bırakmıştı. Onun en az kendisi kadar güçlü ve dayanıklı olduğunu çok iyi biliyordu.

Bianca’nın gücü, Serrena’ya göre; tribündekilerin samimiyetsizliği ile birleşince, korttaki güven duygusu yerlerde sürünür hale geldi. Skor 3/6 ve 1/5 olana kadar bu durum devam etti. Serena, biri ışıkları söndürse de eve gitsem havasındaydı. Herkes bu işin bittiğini düşünüyordu ki, maçın sonunu getirebilecek ilginç bir puan, maçın akışını değiştirdi. Bianca, mağlubiyeti kabullenmiş görünen Serena’ya son enerjisini de tüketmek amacıyla, file dibine bir top attı. Serena o topu gördüğünde dip çizgideydi. Korttan savaşmadan çıkmak ona yakışmazdı. Ve o da topa can havli ile karşılık verdi. Ve muhteşem bir sayıyı uzun bir ralli sonunda kazanmayı bildi. O andan itibaren tribünler son nefesle alınan bu puanı ayakta alkışladı.

Serena’nın 1/5 gerideyken maça teslim olmaması Arthur Ashe stadyumundaki coşkuyu olağanüstü bir hale getirmeye yetti. Bu puan onu kendine getirdi. Herkesin onun yanında olduğunu ve saygısını, maçın başlamasından tam 1 saat sonra hissedebilmişti. O andan itibaren her şey değişmeye başladı. Bildiğimiz dengeli ve güçlü vuruşları artarda gelince tribünler çıldırdı. Serena adeta cenaze merasimindeki tabutta ayağa kalktı… Ve son 40 dakikada Amerika Açık finaline yakışır şekilde harika bir mücadele ortaya koydu. Ancak tüm çabasına rağmen maçın sonunu getiremedi. Ve maçı kaybetti… İlginç olan görüntü ise maçın başında korta mutsuz, edilgen, çıkan Serena, maçı kaybetmesine rağmen mutlu ve huzurluydu.

İşte, sporun yarattığı o değerler bir kez daha kendini gösterdi. Irkçı kafaların yarattığı o travmadan, Amerikalı sporseverlerin sarıp sarmaladığı Serena, bu sevgi ve saygı gösterileri ile hayata geri döndü. Bianca Andreescu ise tenis dünyasına uzun yıllar ilham kaynağı olacak bir bebek artık.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar