Belediye başkanlığının öbür yanı
Belediye başkanlığı dışarıdan göründüğü gibi keyifli ve özenilecek bir iş değildir. Pekala siz niye 15 yıl belediye başkanlığı yaptınız diye sorma hakkınız var. Haklısınız. Ben Buca'da doğdum. Askerliğim hariç İzmir ve Buca'nın dışında yaşamadım. Mesleğim mimarlık olunca, elbette yaşadığınız kente, normal bir vatandaş gibi bakamıyorsunuz. Belediye başkanlığımdan önce, yıllarca mimarlık ve inşaat yaptım.
1994 yılında belediye başkanı olunca mimarlık ve inşaat şirketimi kapattım. İkisini bir arada yapılmasının etik olmadığını düşündüm. Şimdi ise yanlış yaptığımı anladım. Çünkü başkanlıktan önceki kazanımlarınızı, başkanlık döneminde namusunla çalışırsanız hepsini tüketirsiniz. Benimki öyle oldu. Kazandıklarım yetmedi, ailemizden kalanlar da gitti. Bunu belediye başkan adaylarının dikkatine sunarım.
Belediye başkanlığına talip olmam kendi isteğim dışında gelişmişti. Buna meclis üyeliği de dahil. Pekala pişmanmısınız derseniz, size içimde iki duygu var derim. Canan Erçetin'in şarkısındaki hani öbür yanım varya dediği gibi.
Yaşadığım ilçeye, belediye başkanlığı dönemimde yaptıklarım, 45 yıldır yapılamamış belediye binası, yıllarca yapılmayan imar planları, gölet, yedi göller, Mevlana, spor kompleksleri, stadyum, tenis kulübü, meydanlar ve hat boyu gibi yeni yollar, engelliler merkezi, kadın aktivite merkezi, dünyanın sekizinci büyüklüğündeki Atatürk maskı, sokakta yaşayan ve zorda kalan insanlar için barınma merkezi, Forbes sevgi yolu ve yüzlerce park.
Geriye dönüp yaptıklarıma baktığımda, iyi ki belediye başkanı olmuşum diyorum. Çünkü mimarlık yaparken bu işleri yapman mümkün değil.
Diğer yanım başka şeyler söylüyor. Siz bütün heyecanınızla bir şeyler yapmak istiyorsunuz, projeler üretiyorsunuz ve hayata geçiriyorsunuz.
Fakat bulunduğunuz koltuk, siyasi bir koltuk. Bir partiden seçilmişsiniz, karşınızdaki muhalifler, sizin başarısız olmanız için, ellerinden ne geliyorsa yaparlar.
Ayrıca kendi partinizin içinde, size muhalif kişilerin yanlış ve uygunsuz isteklerini de yerine getirmezseniz. Sonrası dedikodu, yalanlar, iftiralar, parti başta olmak üzere her kuruma dilekçelerle, sizi şikayet ederek kendilerine yer açmaya veya size şantajla iş yaptırmaya çalışırlar. Sizin hatalarınızı ararlar.
Sistem buna müsaittir. Çünkü belediye başkanları, milletvekilleri gibi koruma zırhı içinde değildirler. Örneğin: Binlerce yıkım bekleyen ve hepsini yıkmak mümkün olmayan, her türlü prosedürü tamamlamış olsanız bile, neden yıkmadınız diye yargılanıp ceza alabilirsiniz. Sanki belediye başkanı kazmayı, balyozu, alıp yıkımı kendi yapacak. Daha bir çok, haberiniz olmadığı, imzanızın bulunmadığı evraklardan hakim karşısına çıkıp yargılanırsınız. Operasyon geçirip, siz ve ailenizi, sizi sevenleri üzerler. Zor günler geçirirsiniz. Belediye başkanı olduğunuza bin pişman olursunuz. Belediye başkanlığı işte böyle bir şey
Sayın milletvekillerimiz, belediye başkanları icraatın içinde ve halkla yaşamak zorunda. Kapısını halka kapatamaz, suistimal hariç. Fakat haberi olmadığı veya uygulaması mümkün olmayan, mecburen hizmet ettiği konulardan yargılanmasına mani olacak yasaları çıkarın, onları koruyun. Aksi takdirde devlet memurları gibi belediye başkanı olurlar.
- Son yazım...10 yıl önce
- Aday belirlenmesi10 yıl önce
- Teknolojinin faydaları ve zararları10 yıl önce
- Çözüm ve seçim10 yıl önce
- Zaman10 yıl önce
- Binali Yıldırım ve İzmir10 yıl önce
- İç savaşlar ve insanlar10 yıl önce
- Seçime çeyrek kala10 yıl önce
- Futbolda adalet10 yıl önce
- Sürücü kursları ve trafik kazaları10 yıl önce