Hemşeri dernekleri
1960’lı yıllarda başlayan Anadolu’dan büyük şehirlere göçler, zaman içinde hem kentlerin, hem de Anadolu’dan gelen insanların yaşam kültürlerini değiştirmiştir.
O yıllarda başlayan bu göçlerin çoğu, Anadolu’nun kent merkezlerinden değil, genellikle kırsal kesimlerinden olmuştur. Kendi şehirlerindeki kültürü bile yaşayamayan insanlar, kendilerini çok farklı bir kültürün içinde bulmuşlardır.
Yine o yıllarda bir çoğu kent merkezlerini, İzmir’i, Ankara’yı İstanbul’u görmeden, Avrupa ülkelerine çalışmaya gitmişlerdir. Bu insanlarımız, o yıllarda gittikleri yabancı ülkelerde, kültür farkı ve yaşam biçimleri nedeniyle çok zorluklar yaşadılar. Aynı zorlukları büyük şehirlerie göç eden, vatandaşlarımız da yaşadı.
Kültür ve yaşam biçimi dışında, en büyük zorluklar ise yerleşim alanlarında oldu. Anadolu’dan göç ederek, büyük şehirlerde birbirlerinden kopmamaya çalışan, hemşerilerin yarattıkları yolu olmayan, kötü yapıların bulunduğu, suyu, elektriği bağlanmamış ve ulaşım araçlarının gitmediği mahalleler yaratıldı.
Büyük kentlere baktığımızda, yüzde 50’sinin böyle mahalle ve semtlerden oluştuğunu görürüz. Şimdi bu semtleri; kentsel dönüşümle, oturabilir mekanlarla yaşanabilir hale sokmaya çalışıyoruz. Yani bu semt ve mahallelerin üzerindeki yapılarla altyapısı dahil, sosyal donatılarını ve her şeyi değiştirerek.
*
Bu değişim elbette kolay olmayacak. İnsanların doğduğu, yaşadığı yerlerden göçlerine mani olacak önlemleri almayanlar! Göçe mecbur bırakılan bu insanlar için büyük kentlerde gerekli önlemleri almayan, sağlıklı, yaşanabilir semt ve mahalleler kurmayan iktidarlar ve belediyeler sorumlu değil mi?
Ülkemizde hiçbir işi planlı yapmıyoruz. Şimdi milyon dolarlar verip kentler yenilenecek, keşke bu paraları ülkemizin başka ihtiyaçlarına harcamış olsaydık. İnsanlar göçlerden sonra, sıkıntıları birlik beraberlik içinde çözmek ve kültürlerini korumak için hemşeri dernekleri kurdular.
İktidarın son yıllarda yaptığı yatırımlarla, Anadolu’daki birçok kent İzmir’i sollamış durumda. Göçler de durdu-durmak üzere, hatta geri dönüşler bile başladı. Pazar günü, Kars Sarıkamışlılar Derneği’nin Buca’da açılışına davetliydim. Böyle derneklerin daveti üzerine birçoğunun açılışında bulundum, ziyaretlerine gittim.
*
20 yıl önce ile şimdiki dernekler arasında inanılmayacak kadar güzel ve çağdaş değişimler var. 20 yıl önce açılan dernekler, mahalle arasındaki kahvehanelere benzer, tahta sandalyeli bir çay ocağı olan köyün kahvesini anımsatırdı. Şimdi ise hem mekansal, hem de insan faktörü olarak, güzel döşnmiş mekanlar. Toplantı ve eğitim odalarında bilgisayarlar konulmuş, günümüzün şartlarına uyum sağlayarak kültürlerini korumanın yanında, yaşadıkları yerlere faydalı olmak, doğdukları köylerine neler yaparız, nasıl yardım ederiz sevdasındalar.
Bir çoğu artık işçi olarak göçtükleri kentlerde, kendi işlerini kurmuş, yanında insan çalıştıran ve işveren olmuşlar. Hemşeri derneklerinin bir görevi de hemşerilerine şunu benimsetmek olmalı. Ne doğduğun yeri unut, ne de yaşadığın yeri!
Herkesin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, ülkemizde, barışın ve kardeşliğin hakim olmasını dilerim...
- Son yazım...10 yıl önce
- Aday belirlenmesi10 yıl önce
- Teknolojinin faydaları ve zararları10 yıl önce
- Çözüm ve seçim10 yıl önce
- Zaman10 yıl önce
- Binali Yıldırım ve İzmir10 yıl önce
- İç savaşlar ve insanlar10 yıl önce
- Seçime çeyrek kala10 yıl önce
- Futbolda adalet10 yıl önce
- Sürücü kursları ve trafik kazaları10 yıl önce