En iyi benim, sensin
BİR şarkı dinliyor; “Süpermiş” diyor, seviyor, mırıldanıyor, hemen öğreniyor, büyüleniyor. Sonra bir kez daha dinliyor, gözlerinde bir ışıltı, keşfediyor, hayran kalıyor, derken şöyle diyor: “Ama sen söylesen daha güzel söylersin.” Benim daha iyi söyleyebileceğimi düşünmesini seviyorum.
Bir güzellik yarışması, hatta dünya güzeli seçiliyor. Birinci gelene şöyle bir bakıyor, “Güzel- miş” diyor, sonra ekliyor: “Keşke sen katılsaydın, kesin seni birinci seçerlerdi, çünkü sen ondan daha güzelsin.” O böyle söylediğinde her defasında içimden ılık ılık bir şeyler akıyor.
Bir insana göre dünyanın en güzeli benim, harika şarkı söylüyorum, dünyanın en güzel yemeklerini ben yapıyorum, çok şık giyiniyorum, tüm yarışmalara katılacak kadar bilgim var, katılsam hepsini geçerim, süperden de öte araba kullanıyorum, çok komiğim, harika resimler çiziyorum, yazım çok güzel, nefis bir imzam var, çok eğlenceliyim ve işimde de o kadar iyiyim ki kesinlikle daha fazla para kazanmam lazım.
Hangi yaşa kadar böyle düşünecek merak ediyorum. Hangi yaşta birdenbire benim en iyi şarkıyı söylemediğimi düşünecek, ne zaman araba kullanırken “Biraz dikkat eder misin lütfen?” diyecek, ne zaman “Beğenmedim bu yemeği, ben hamburger söyleyeceğim“ diye mırıldanacak? Hangi gün kıyafetimi eleştirecek ve “Diğer anneler gibi giyinsene, hep kot, hep gömlek, hep düz ayakkabı... Çocuk gibisin” diyecek? Ne zaman gözlerindeki o parıltı büyük bir insanın gözlerininkine benzeyecek, yepyeni şeyler öğrenmenin, büyülenmenin heyecanı hangi yaşta kaybolacak?
Hangi yılda “Bana bir masal anlatır mısın uyumadan?” demeyi bırakacak ve hangi yaşında “Duyduğum en güzel masaldı” cümlesini artık duymayacağım? Bir gün... Bir gün eve gelip yanı başımızda, yamacımızda oturarak ödev yapıp, resim çizmeyi bırakacaklar, biliyorsunuz değil mi? Bir gün; okuldan gelir gelmez çantalarını fırlatıp odalarına gidecekler ve sonra her gün aynısını yapacaklar. Bir gün; ben yemek yedim diyerek eve gelecekler, bir gün eve gelmemek için bin tane şey söyleyecekler. Bir gün büyüyecekler.
Çocukların büyümesini ve bazen de hiç büyümemelerini istiyoruz. O çocuksu saflığı kendisi hangi yaşta kaybettiğini kesinlikle hatırlamıyor insan. Ama kendi çocuğununkini anbean takip edebiliyor. O parıltıyı her defasında görebiliyorsunuz, gözlerinizin içine bakarak onay bekleyen halini, evde bulduğu her türlü materyali hediyeye dönüştürüp bir kutuya koyup uzattığı o anlardaki bakışı mesela...
Elimizden gelse keşke. Koyup bir kutuya saklayabilsek bütün bu duyguları; o bakışları, o karşılıksız sevgiyi, büyülendikleri anları, parıltıları, beraber atılan kahkahaları, el ele dolaşılan sokak görüntülerini, uyurken çıkardıkları hafif sesleri, sıcacık, mis kokulu boyunlarını, minik ellerini, güzel gözlerini... Saklasak ve sonra büyüdüklerinde beraber baksak, hatırlasak. Keşke...