TÜİK'in nüfus tahminleri, bize ne mesaj veriyor?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geleceğe yönelik nüfus tahminlerini son verilerle güncelleyerek önceki gün açıkladı. TÜİK, daha önceki nüfus tahminlerini, 2008 yılı verilerine dayanarak yapmıştı. Eski ve yeni tahminler karşılaştırıldığında arada belirgin bir “kötümserleşme” olduğu görülüyor.
TÜİK’in eski tahminine göre kadın başına toplam doğurganlık hızı, yani bir kadının doğurganlık döneminde yapması beklenen ortalama doğum sayısı, 2023 yılına kadar 2’nin üzerinde kalacaktı. Yeni tahmine göre ise doğurganlık hızı, 2013’te 2’nin altına inecek. TÜİK, doğurganlık hızının kritik eşik olan 2’nin altına inme süresini 10 yıl birden öne çekti. Eski tahmine göre 2013’te 2.07 olan doğurganlık hızı 2023’te 1.99’a inecekti.
Eski tahmine göre kaba doğum hızı, yani bin kişi başına yıllık doğum sayısı, 15’in altına 2023’te inecekti. Yeni tahmin bunu 5 yıl önceye 2018’e çekti.
En ilgi çeken değişiklik ise bebek ölüm hızı tahmininin, yani her bin canlı doğumda bir yaşına gelmeden ölmesi beklenen bebek sayısının, düşmek yerine artmış olması. 2014 ve sonrasına ilişkin bebek ölüm hızı tahminleri, eski tahminlerden daha yüksek. Örneğin 2023 için eski tahmin 9.2 iken yeni tahmin 10.1’e çıkmış. Bu durum, bebek ölümlerinde son yıllardaki gelişmelerin, 5 yıl önceki beklentilerden daha kötü olduğunu gösteriyor.
TÜİK’in yeni tahminine göre nüfusumuz, 2050’de en yüksek noktasına ulaştıktan sonra gerilemeye başlayacak. 2050’de nüfus 93 milyon 476 bin olacak. Bu rakam, 94 milyon 585 bin olan eski tahminden 1.1 milyon kişi daha düşük. Geleceğe yönelik nüfus tahminleri, yakın dönemdeki nüfus artışı, doğum, ölüm, çocuk ölümü ve iç göç gibi göstergelerdeki eğilimlere bakılarak yapılıyor. TÜİK’in nüfus tahminlerini 5 yıl gibi kısa süre içerisinde bu kadar aşağı çekmesi, nüfus artış hızının beklentilerden de hızlı düştüğünü gösteriyor.
Bu rakamların verdiği çok önemli mesajlar var: Türkiye’de nüfus artış hızı tahminlerden hızlı yavaşlıyor. Bu eğilimi değiştirmek kolay değil ve çok yönlü sosyal projeleri gerektiriyor.
Nüfus artış hızındaki kötüye gidişi yavaşlatmak için asıl yapılması gereken refahı ve sosyal güvenliği yaygınlaştırmaktır.
Bunun için kayıtdışını azaltacak ve gelir dağılımını düzeltecek sosyal politikalar geliştirilmeli.
Kadınların çalışma hayatına katılımını artırmak için eğitim ve teşvik uygulamaları ile kreş hizmetleri yaygınlaştırılmalı.
Nüfus artış hızındaki yavaşlama önü alınması çok zor bir gerçektir. Bunu kabul etmek ve buna göre politikalar geliştirmek gerekir. Bu nedenle Türkiye, “ucuz emeğe düşük katma değerli üretime dayalı kalkınma stratejisi” yerine “eğitim, bilim ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli üretime geçme stratejisi”ne yönelmek zorundadır.
- 'Ekonomik NATO'yu kurmak göründüğü kadar kolay değil11 yıl önce
- 2012'de işsizlik nasıl düştü?11 yıl önce
- G-20 cephesinde yeni bir şey yok: Kur savaşına devam11 yıl önce
- G-20, kur savaşını durdurabilir mi?11 yıl önce
- Nüfus, kadınları eve kapatarak değil istihdama katarak artar11 yıl önce
- Nüfus, kadınları eve kapatarak değil istihdama katarak artar11 yıl önce
- SİGARA İLE EFKÂR BASTI SEBZE YOLDAN ÇIKARDI11 yıl önce
- ABD ekonomisinin 4. çeyrek karnesi kara mı, pembe mi?11 yıl önce
- Orta Anadolu ile Doğu göç yollarında yarışıyor11 yıl önce
- 2. Obama döneminde ABD politikaları Pasifik'e odaklanacak11 yıl önce