Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Yazıda ifade etmek istediğim mesajı, esasen dün Maliye Bakanımız Şimşek, Bloomberg HT'nin medya partneri olduğu EuroFinance Zirvesi'nde ifade ettiler. Mehmet Şimşek Avrupa Birliği'nden, özellikle son "Güney Kıbrıs Faciası" dikkate alınırsa, finans kanalıyla gelen ve gelebilecek riskleri Türkiye'nin hikâyesini, hikâyemizi güçlü tutarak önleyebileceğimizi vurguladı. Önemli bir tespit. Küresel Kriz patlak verdiğinden bu yana, Türkiye uluslararası derecelendirme notu sürekli yükselen ender ülkelerden biri ve son Standart&Poors not artırım kararı da, Bakan Şimşek'in de altını çizdiği gibi, hikâyemizi güçlü kılıyor. Moody's'in bu süreçte gereken ve Türkiye'nin hak ettiği not artırım adımını atamamış olması, önümüzdeki dönemde, kurum üzerindeki psikolojik baskıyı doğal olarak artıracak.

Geçen salı günkü yazımda da belirttiğim gibi, piyasaları ve reel sektörü sakin tutabilmek adına, algısı "yumuşak iniş" ifadesiyle yönetilen, ancak uygulama süreci ve sonuçları pek de yumuşak gözükmeyen makro modelleme, finansal istikrar riski, yani cari açığı ve fiyat istikrarı riski, yani enflasyonu kontrol altında tutmaya kilitlenmişti. Cari açığın GSYH'ya oranını ve enflasyon oranını kabul edilebilir düzeye indirmek suretiyle, ister direkt, ister dolaylı, Türkiye'nin hak ettiği uluslararası derecelendirme not artırımını da gündeme getirecek bir süreçti, söz konusu makro modelleme. Ve, hedeflenen sonuca da iki not artırımıyla, özellikle birinin Türkiye'yi yabancı para cinsinden yatırım yapılabilir ülke düzeyine getirmesiyle ulaşıldı. Şimdi, söz konusu not artırımlarını sürdürülebilir kılmayla, KOBİ'leri yaşatacak düzeyde ekonomiye "oksijen" pompalamak arasındaki hassas

dengenin iyi yönetilmesi gerekiyor.

TCMB'YE ENFLASYON KONUSUNDA BASKI YANLIŞ OLUR

Eğer, bu süreçte, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nı (TCMB), onun üst yönetimini, enflasyon hedeflemesinde başarısız kılmaya veya böyle bir değerlendirmeyle karşı karşıya bırakmaya çok meyil gösterirsek, TCMB üst yönetiminin, ulusal ve uluslararası kredibilitesi açısından almak zorunda kalacağı herek tedbir, iç piyasada KOBİ'ler açısından, yaşamları için gereken "oksijen"in daha da azalacağı sonuçları getirecektir. Ekonomi yönetimimiz, önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda, Türkiye'de mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarının belirlenmesindeki çarpık yapıyı düzeltecek tedbirleri masaya yatırmak zorunda.

Bir ulusal ekonomide, ÜFE'de işlenmemiş her tür gıda ve tarım ürününün, Mart 2013 sonu itibarıyla, yıllıklandırılmış fiyat değişim oranı yüzde -5.77 iken, TÜFE'de gıda ve alkolsüz içecekler yıllıklandırılmış enflasyonu yüzde 8.10 olmaz.

YANLIŞ ALGI, REEL SEKTÖRÜ DAHA DA ZORA SOKAR

İki birbiriyle bağlantılı mal grubu arasında 14 puanlık enflasyon sapması açıklanabilir değildir. Türkiye'de ağır bir fiyatlandırma yapı sorununa işaret eder ve TCMB bu derece ağır bir fiyat yapılandırma sorunuyla birlikte, "Enflasyon Hedeflemesi Modeli"ni yönetemez. Bu nedenle, Türkiye'de iç piyasa, reel sektör bu fiyat çarpıklıklarını aşamadığı müddetçe, TCMB'yi enflasyonla mücadelede başarısız ilan etmeye kalkmak ve üzerindeki psikolojik baskıyı artırmak, reel sektörün çarklarının biraz daha sıkıştığı bir tabloyu gündeme getirir.

Bu nedenle, Merkez Bankası'nı, iç piyasayı likide etme ve büyümenin belirli bir düzeyde devam edebilmesi adına desteklemeliyiz, Bakan Mehmet Şimşek'in ifade ettikleri gibi, Türkiye'yi ve Türkiye ile ilgili hikâyeyi güçlü kılmayı sürdürmeliyiz. TL likiditesini yeniden daraltır ve ekonominin ısındığına dair katılmadığım tartışmalara girersek, KOBİ'lere yönelik artan sıkıntılar, korkarım, Türkiye'nin 40 yıldır mücadele verdiği ve tarihi bir fırsat yakaladığı çözüm sürecini dahi baltalayabilir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar