'Şero' dünyaya açılıyor
Bülent Üstün’ün efsane çizgi karakteri “Kötü Kedi Şerafettin” kendi adını taşıyan filmle karşımızda. Belalı anti kahraman Şero’yu tutkulu bir âşık ve baba olarak karşımıza getiren film, dünya standartlarındaki animasyon kalitesiyle öne çıkıyor
1990’lı yıllar, alternatif mizah dergilerinin çıktığı, çizerlerin cesur denemelere yelken açtığı bir dönemdi. Sinema kimlik bunalımında ve seyircisizdi. Edebiyat gözünü 1980 darbesinin şok dalgalarına dikmişti. Gündelik hayatın değişimini, sokaktaki hayatın nabzını yakalama görevini ise mizah dergileri üstleniyordu. Bülent Üstün’ün çizdiği Kötü Kedi Şerafettin işte tam da bu dönemde mizah sahnesine girdi. Toplumu her yanıyla sarmış hamaset ve ikiyüzlülükten sıkılan genç kuşakların en sevdiği çizgi karakterlerden biri haline geldi. Kedi bedeninde insansı özellikler taşıyan Şerafettin ya da Şero, her tür kötü alışkanlığa sahip, belalı bir anti kahramandı. Filmde ise biraz daha yumuşak bir imajı olduğu söylenebilir.
ÇOCUKLARA HİTAP ETMİYOR
Malum, filmlerde ana karakterlerin bir amacı, hedefi olur. Şero’nun (Uğur Yücel) tek derdi terasta rakı - balık yapmak. Daha sonra buna güzel Misket (Demet Evgar) ile birlikte olmak da ekleniyor. Filmin asıl kötü adamı ise, Şero’dan intikam almak isteyen bir çizer (Okan Yalabık)... Aralarındaki husumetin nedeni, Şero’nun istemeden neden olduğu bir kaza ve sonrasında yaşanan şiddet. Eğlenceli bir girişin ardından gelen bu kanlı sahne, Şero’yu tanımayan seyirciyi şaşırtabilir. Tam o noktada, çocuklara hitap etmeyen bir yetişkin animasyonu seyrettiğimizi ve ana karakterin de bir anti kahraman olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
FİLMİN GİZLİ YILDIZI TACETTİN
Senaryoyu yazan Levent Kazak ve Bülent Üstün’ün, işin hikâye kısmıyla çok ilgilendikleri söylenemez. Belli ki amaç, Şero ve diğer karakterlerin kişilik özelliklerini açığa çıkaran eğlenceli sahneler yazmak, seyirciyi güldürmek. Bunu da iyi becerdikleri kesin. Hayvanların hem insan gibi davranıp hem de arada “İnsan mıyız lan biz?” türünde laflar etmeleri eğlenceli sahnelere vesile oluyor. Fare Rıza (Güven Kıraç), martı Rıfkı (Gökçe Özyol), Tonguç (Ahmet Mümtaz Taylan), bakkal Şemistan (Cezmi Baskın) ve ev sahibesi (Ayşen Gruda) gibi karakterlerin iyi yazılması da komediyi ayakta tutuyor. Şero’dan baba şefkati bulmak için mahalleye gelen sevimli Tacettin ise filmin gizli yıldızı. Başta Şero olmak üzere bütün karakterlerin çizgi olarak çok iyi tasarlandığını belirtelim. Kaldı ki animasyon kalitesi olarak teknik anlamda dünya standartlarını yakalamış bir işten söz ediyoruz. Sadece karakterler değil ayrıntılar ve fon çalışmaları da başarılı. İstanbul da sanki filmin oyuncusu. Kazancı Yokuşu ve Taksim bazen neredeyse bire bir halleriyle öyküde yerlerini alıyorlar. Kameranın İstanbul’un damları, dar sokakları, yokuşları ve merdivenleri arasında kuş gibi uçtuğu, dolaştığı sahneler harika. Hikâyeyi resimleme ve kurgulama açısından Mehmet Kurtuluş ile Ayşe Ünal’ın yönetmen olarak sağlam bir iş çıkardığı kesin. Bazı diyalogların anlaşılmasında pürüz olsa da ses kalitesi dikkat çekici. Seslendirme kadrosu ise başta Uğur Yücel olmak üzere filme büyük katkıda bulunuyor. Filmin en zayıf noktası bütün öyküyü kontrol eden bir meseleye ya da ana fikre sahip olmaması. Kötü adamın bir zombi olarak İstanbul’a, öyküye ve karakterlere biraz yabancı kaldığını da düşünüyorum. Ne var ki, Anima İstanbul yapımı “Kötü Kedi Şerafettin” övgüyü hak eden yüksek prodüksiyon kalitesiyle seyri keyifli ve eğlenceli bir film.
Filmin notu: 7