Feminist bir korku-gerilim
1974 tarihli “Black Christmas”, bazı eleştirmenlerden yüksek not alan bir korku gerilim... Yönetmen Bob Clark'ın bazı sahnelerdeki takip çekimlerinin ve öznel kamera kullanımının John Carpenter'ın “Halloween” (1978) filmine ilham verdiği söyleyenlere dahi rastlamak mümkün bugün...
2006'da Glen Morgan'ın yönettiği aynı adlı yeniden çevrim, eleştirmenler tarafından hiç beğenilmez ama gişede bütçesinin iki katından fazla hasılat yaparak yapımcılarının yüzünü güldüren bir filmdir.
13 yıl sonra çekilen, yönetmen Sophia Takal'ın imzasını taşıyan ve Türkiye'de gösterime giren üçüncü çevrim, hikâyeyi yeni bir bakış açısıyla ele alıyor... Takal, senaryoyu birlikte yazdığı April Wolfe ile birlikte ilk iki filmin özündeki “kadın düşmanlığı” ve “kadına yönelik şiddet” meselesini alıp sivriltiyor, farklı bir noktaya taşıyor...
Üç filmin ortak noktaları şöyle sıralanabilir: Noel, kar, üniversite, Kızlar Birliği Evi ve kız öğrencileri öldüren gizemli bir katil...
2019 yapımı “Kara Noel” (Black Christmas), katilin ardındaki kadın düşmanı, erkek egemen zihniyeti “netleştirerek” getiriyor önümüze... Üniversitenin kuruluş yıllarına kadar giden kadın nefretinin izlerini sürüyor, kuşaktan kuşağa aktarılan düşmanlığın altını çiziyor.
Filmdeki erkek şiddetini, feminizmin yükselişinden duyulan kaygı ve korkunun tezahürü olarak yorumlamak mümkün. Sonuçta, cinsiyet eşitliğine duyulan bir tepki bu...
Filmin daha ilk sahnelerinde, üniversitedeki muhafazakâr erkeklerin, asırlarca sorgulanmamış erkek üstünlüğünün tartışmaya açılmasının yarattığı bir kriz durumu yaşadığını ve krizi aşmak için geçmişe sığındıklarını görmek mümkün... Filmdeki şiddetin kökeninde, erkeklerin kadınlardan üstün kabul edildiği geçmişe duyulan özlem var.
“Kara Noel”, MeToo dönemiyle ilgili bir alegori olarak da okunabilir. Kadın düşmanı zihniyet, kaybettiği tüm mevzilerin rahatsızlığı içinde sonuçlarını umursamadığı, akıl dışı bir şiddete yöneliyor. Ki Türkiye dahil tüm dünyada yaşadığımız durum bu aslında...
“Kara Noel”, erkek egemen zihniyetin entelektüel imgelerini (üniversite, erkek profesör vb) ilkel imgelerle (ayin, ok) buluşturması itibarıyla da ilgiye değer bir film...
Hikâyeyle ilgili ipucu vermemek adına finali yorumlamak istemiyorum ama Sophia Takal ve April Wolfe'un asıl mesajlarını son bölümde verdikleri söylenebilir...
Ne var ki, filmin sorunlarından biri mesajların biraz fazla açık olması galiba... Hikâyenin gidişatını tahmin etmek, sürprizleri öngörmek çok kolay değil ama filmin ne söylediği en başından sonuna kadar o kadar bariz ki... Dolayısıyla, filmin insanı düşündüren, kafasını karıştıran tek bir sahnesi dahi yok.
Bir korku gerilim filmi olarak baktığımda ise çok parlak ve heyecan verici sahnelerden söz etmem mümkün değil. Belki açılış sahnesini ayrı bir yere koyabilirim ama geri kalan sahnelerde tüyler ürpertici anlara denk gelmek zor...
Sophia Takal son bölüme kadar “teen slasher” türünün kalıpları üzerinden ilerlemiş. “Teen slasher”, gençlerin sapkın katil veya katiller tarafından kesici aletlerle öldürüldüğü filmlere verilen genel ad... Tür, 1970'ler ve 1980'lerde yenilikler içeren, korkutmayı bilen bir türdü. Ama zaman içinde korkutmaktan ya da germekten çok şiddet istismarı yapan şov ağırlıklı bir türe dönüştü. Asıl önemlisi, seyirciler türün kalıplarını ezberledi...
“Kara Noel” feminist yaklaşımını bir yana koyarsak, korku gerilim kalıpları açısından “teen slasher” ezberlerini pek bozamayan filmlerden...
Sophia Takal, Noel döneminin o ışıl ışıl sıcaklığını, karların verdiği huzuru ilk sahnelerden itibaren tam tersine çevirmesini biliyor ama daha ötesine geçemiyor. Ama kökleri eskiye giden erkek egemen zihniyeti, üniversite binasının geçmişi simgeleyen mimari tarzıyla anlatması kayda değer bir nokta...
“Kara Noel” zaten gerilim sahnelerinden ziyade hikâyesiyle öne çıkan bir film... Sözgelimi, Imogen Poots'un oynadığı Riley karakterinin geçmişte yaşadığı cinsel taciz olayının filmin hikâyesine iyi monte edildiği söylenebilir...
Sonuçta, filme göre her tür şiddet aynı kaynaktan geliyor ve kadınlar açısından asıl mesele doğru düşmanla savaşmayı bilmek...
Filmde, aklı başında erkekler ile kadın düşmanı erkek zihniyeti arasına mesafe koyan bir tavır var. Hatta bazı metaforları analiz ettiğimizde erkeklerin “şuursuz şekilde” kadın düşmanlığına yöneldiği sonucuna varabiliyoruz.
“Kara Noel” erkek düşmanı bir film değil. Ama erkeklerin doğru tarafı seçmeleri gerektiğine dair net bir tavır var.
Filmin iki ana karakteri Riley ile Kris'in (Aleyse Shannon) erkek şiddetine karşı farklı tavırları temsil ettiklerini belirtelim. Kris, daha agresif ve kararlı bir feminizmden yana. Riley ise pasif ve çatışmadan kaçan bir yaklaşıma sahip...
İlk bölümdeki Noel dansı sahnesi Riley için erkeklere bir meydan okuyuş anı olsa da tam bir değişimi simgelemiyor. Dolayısıyla, filmin geri kalanı biraz da Riley ile Kris'in çatışma ve anlaşmazlık noktaları üzerinden ilerliyor... Ama burada yeterince zengin ve derin bir çatışmadan söz etmek mümkün değil...
“Kara Noel”, son tahlilde kendi halinde bir korku gerilim filmi... Çok özgün bir yan taşımıyor ama türe feminist bir hava getirdiği kesin.
5/10