İngiliz usulü korku komedi
Nick Frost ile Simon Pegg’in yönetmen Edgar Wright ile yaptığı ‘The World’s End’, ‘Hot Fuzz’, ‘Shaun of Dead’ gibi filmler, bilimkurgu, polisiye ve korkunun alt türlerini komediyle harmanlar. Özellikle son 20 yılda popüler sinemada İngiliz mizahı deyince akla gelen filmlerdir bunlar... Öte yandan, sürekli ekip olarak çalışmazlar. Üçünün de birbirinden bağımsız solo kariyerleri vardır.
Amazon Prime Video’da yayınlanan ‘Truth Seekers’, Nick Frost ile Simon Pegg’in James Serafinowicz ve Nat Saunders ile birlikte hazırladıkları bir dizi… Daha önce film ve bir dizide bir araya gelen Frost ile Pegg’in ‘Truth Seekers’da komedi ikilisi olarak karşımıza geldiklerini söylemek mümkün değil. Dizide Nick Frost’u başrolde izliyoruz. Simon Pegg ise yan rollerden birinde oynuyor.
‘Truth Seekers’ bir korku komedi dizisi… Lakin, korku-gerilim öğeleri komediye oranla daha ağır basıyor. Evet, kabalıktan, abartıdan hayli uzak İngiliz tarzında bir ironi ve ince mizah duygusu bekliyor sizi. Ama gülmece unsurlarının neredeyse hiç kullanılmadığı birçok korku-gerilim sahnesi de var.
‘Truth Seekers’e matrak bir korku parodisi demek çok zor. Kaldı ki, hikâye öyle bir yazılmış ki komedi unsurlarını tümüyle devre dışı bırakarak çektiğinizde, her şeyiyle tam bir korku gerilim dizisine dönüştürmeniz mümkün. Dizinin mizahı daha çok karakterler, onların arasındaki ilişkiler ve diyaloglar üzerinden gelişiyor. Daha çok ilk bölümlerde ortaya çıkan parodi unsurları, son bölümlerde giderek azalıyor.
İngiltere’de geçen bir çeşit ‘Hayalet Avcıları’ gibi başlıyor ‘Truth Seekers’… Gus Roberts (Nick Frost) Smyle adlı internet servis sağlayıcısı bir teknoloji şirketinde çalışıyor. Görevi internet kurmak, Wi Fi ve sinyal sorunlarını çözmek. Hobisi ise hayaletler… İnternet’teki Youtube kanalına, gizemli olayları araştırdığı videolar yüklüyor ama bunlar çok ilgi görmüyor. Smyle yöneticisi Dave (Simon Pegg), Gus’ın yanına Elton John (Samson Kayo) isimli bir yardımcı veriyor. Gus ile Elton, birlikte gittikleri her yerde sadece sinyal sorunlarıyla değil esrarengiz olaylarla da karşılaşmaya başlıyorlar. Gus başlarına gelen olayları video kanalı için fırsat olarak görürken Elton hayaletlerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyor… Dizinin hemen başında korkunç hayaletler tarafından ziyaret edildiğini gördüğümüz gizemli Astrid’in (Emma D’Arcy) aralarına katılmasıyla üçlü bir ekip oluyorlar. Gus’la birlikte aynı evde yaşayan babası Richard (Malcolm McDowell) ve fobileri nedeniyle kamuya açık alanlarda insanlarla birlikte olamayan Elton’ın kız kardeşi Helen (Susie Wokoma), dizinin akışı içinde ekibin parçası haline geliyorlar.
Gus ve ekibinin İngiltere’nin banliyölerinde dolaşan Hayalet Avcıları’na dönüşmesini beklerken ‘Truth Seekers’ daha çok bölüm başlarında yer verilen flashback sahnelerle II. Dünya Savaşı ve engizisyon dönemine kadar uzanarak, fantezi sularına yelken açıyor; yer yer bilimkurgusal motifleri dahi kullanıyor. Özellikle ilk dört bölümü seyrettikten sonra dizinin fazlasıyla dağılıp gittiğini düşünebilirsiniz ama son bölümlerde her şey toparlanıyor ve hikâyenin en başından beri özenle geliştirilmiş olduğunu görüyorsunuz.
Tam da burada, dizi yazarlarının işin dram tarafını da sağlam tutmaya çalıştığını söylemek gerek… Özellikle son bölümlerde Gus, Elton, Astrid ve Helen’in duygusal yolculukları ön plana çıkıyor. Sadece dizinin genel akışında değil karakterlerin geçmiş öykülerinde de sürprizlere tanık oluyoruz. Gus’ın öte dünyaya olan ilgisinin altındaki hüzünlü öykü, Elton’ın hayaletlerden kaçma nedenleri ve kısa blucin tulumlu Astrid’in gizemi, dizinin bütünüyle ayrılmaz şekilde iç içe geçiyor.
‘Truth Seekers’, popüler korku filmlerine yapılan göndermelerle dolu… Helen’ın fantezi ve bilimkurgu filmlerindeki karakterlere uygulanan makyaj tekniklerini anlattığı bir video kanalı olması ve dördüncü epizotta gittikleri korku – fantezi fuarı benzeri etkinlik, tüm bu göndermeleri zenginleştiriyor. John Carpenter’ın ‘They Live’ ve 1978 tarihli ‘Invasion of Body Snatchers’ filmlerine yapılan daha açık göndermeler de var. ‘Otomatik Portakal’ın başrol oyuncusu Malcolm McDowell üzerinden ‘Otomatik Portakal’ı hatırlatan sahneleri unutmayalım. ‘Truth Seekers’ insanın aklına birçok film ve diziyi getiriyor ama galiba Nick Frost’un varlığıyla benzersizleşiyor. Frost hem dizinin mizahını ayakta tutuyor hem de karaktere duyarlı bir yorum getirebiliyor.
‘Truth Seekers’ın belki de en kendine özgü ve ilgiye değer yanı, internet sinyalleriyle paranormal olaylarla arasında kurduğu bağ… İnternet başka bir dünyaya ulaşmanın, yalnızlıktan kurtulmanın aracı… Özellikle Gus, Richard ve Helen için internet, başkalarıyla iletişim kurmanın yolu. Dizideki 5 ana karakterin de yalnız olması kuşkusuz tesadüf değil. Öykünün ana temasının da yalnızlık ve arkadaşlık üzerine kurulduğunu söylemek mümkün.
Öte yandan, dizide ortaya atılan bir soru daha var. İnternet insanları etki altına almanın ve onları yönetmenin bir aracı mı, yoksa özgürlüğün teminatı mı? Geçmişin karanlık büyü dünyasıyla internet sinyalleri arasında da bir bağ var dizide… Öte yandan, hayaletlerle dijital görüntüler görsel olarak bazen birbirine karışıyor. Bütün dizi, biraz da bu iki dünya arasındaki geçişler üzerine kurulu… Olivier Assayas’ın ‘Personal Shopper’ filminde de benzer fikirler vardı.
Yönetmen Jim Field Smith, dizi boyunca koyu tonlar kullanmaktan, görsel açıdan karanlık bir dünya kurmaktan hiç çekinmemiş. Açılışta çok keskin şekilde bitirilen, son jenerikte ise uzun uzun kullanılan tema müziği, dizinin ruhunu ve türünü yansıtan özelliklere sahip.
Yaklaşık 30’ar dakikalık 8 bölümden oluşan ‘Truth Seekers’, akıcı, sürükleyici bir dizi… 8 bölümün de yönetmenliğini üstlenen Jim Field Smith, korku ve komedi unsurlarını dengelemek açısından iyi iş çıkarıyor. Sözgelimi ‘korku temalı otel sahnesi’nde her iki unsur da aynı anda gelişebiliyor. Hem ürperiyor hem gülüyorsunuz…
Prime Video’da 30 Ekim’den bu yana yayında olan ‘Truth Seekers’ı hiç sıkılmadan bir oturuşta seyretmeniz mümkün. Ama bende derin bir iz bıraktığını söylemem zor. Frost–Pegg’in önceki filmleriyle karşılaştırdığımda daha az eğlenceli ve komik bir iş olduğunu düşünüyorum. Korku gerilim türü açısından da çok kendine özgü ve etkileyici bir öyküye sahip olduğunu söylemem zor.
6.5/10