Hora'dan, Fatih'e…
Siyah beyaz televizyon çağının ekranı karşısında hop oturup kalktığımız günlerdi.
“Hora araştırmaya başladı” denildiğinde tüm halk seviniyor, Ege’de yönünün kesildiği haberiyle de hop oturup kalkılıyordu.
Tam da adını çağrıştıran toplumsal etki yaratıyor, horon oynar gibi hep birlikte kol kola girip tavır belirlediğimiz dönemlerdi.
Halk kesimlerine göre çok önemli işler yapıyor, Türkiye’nin Karadeniz başta olmak üzere çevresindeki petrol yataklarını ortaya çıkarıp, bizi zengin etmeye hazırlanıyordu.
Oysa 1942’de Almanya’da arama kurtarma için üretilmiş, bir süre kullanıldıktan sonra deniz işçileri yatakhanesine dönüştürülmüş gemi olmasından öte özelliği yoktu.
İŞÇİ YATAKHANESİ
Yunanistan ile yaşanan gerilim sonrası sismik araştırma yapmak üzere Türkiye’nin kiraladığı gemisini Norveç’in geri çekmesi üzerine Hora devreye sokulmuştu.
Öyle araştırma yapacak nitelikte de değildi, işçi yatakhanesi olarak kullanıldığı dönemde üzerine MTA’nın yerleştirdiği bazı aletlerle sismik araştırma yapmak üzerine tasarlanmış bir takadan öte değildi.
Ege’deki çalışmalarından elde edilen veriler, toplumsal beklentinin çok gerisinde kalmış olsa da Türkiye’nin milli gururu olarak el üstünde tutuldu.
Bütün bunlar bir kenara bırakılsa dahi üzerinde birçok akademisyen ve teknisyeni yetiştiren önemli bir okul oldu...
Akdeniz’de sismik araştırma yapan Barbaros veya ilk sondajını bugün gerçekleştirecek 6. nesil Fatih Sondaj gemisinin yanında, enjeksiyon sisteminin gerisinde kalmış, karbüratöre dayalı iki zamanlı tek pistonlu motor gibiydi…
Zaten petrolü bulsa da onu oradan çıkaracak kapasitede bir gemi de olmadığı için yarattığı heyecanın gerisinde bir işlevi de vardı.
ÖNCE ALANYA-1
Oysa Akdeniz’de araştırma yapan Barbaros ve Fatih, hem tespit hem de çıkarma açısından bugün dünyanın elinde olanların en iyilerinden…
Fatih hidrokarbon sondaj gemisi bugün ilk kuyusunu Alanya-1 diye bilinen Antalya açıklarında gerçekleştirecek, ardından daha aşağılara inecek.
Konunun etkin ve yetkin isimlerinin aktardığına göre Fatih’in ikinci hedefi Kıbrıs’ın alt kesiminde hidrokarbon yatağının bulunduğu konusunda kesin kanaatin oluştuğu bölgeler…
ÜÇ NUMARAYA GİDECEK
GKRY’nin ruhsatlaması ile İtalyan ENİ şirketinin araştırma yapmak istediği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın iyi bir satranç ustası zekasıyla geri çevirdiği 3 numaralı parsel…
Bu alanda sondaj yapmaktaki kararlılığını geriye bırakmamış.
Şimdi soru şu…
Tam AB ile yeni bir dönemi başlatmak için adım atıldığı, vize serbestisine ilişkin çalışmaların başladığı bir dönemde AB üyesi Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum kesiminin tepkilerini toplar mı?
Yine konunun etkin ve yetkin tarafı, “Biz 2001’e kadar Kıbrıs meselelerinde hep savunma halindeydik” dedi.
Rum kesiminin hep adım atıp, Türk tarafının da savunmada kalan, şikayetçi bir konumlama ile anımsandığını hatırlattı.
Bugün gelinen noktada atak yapan ve bundan sonuç alan tarafın Türkiye olduğunu anımsattı.
Hatta 15 Temmuz sonrası ilişkilerin kesilmesi döneminde AB ile alakası olmayan Rumların kişisel meselelerinin AB metinlerine karar olarak girdiği günlere işaret etti.
“Biz pro-aktif adımlar attıkça gerilimi AB de istemiyor, Rumlara ‘siz de germeyin o zaman’ telkininde bulunmaya başlıyor” dedi.
Karpaz’ın uzantısının hemen altına denk gelen, Türkiye Petrollerine arama izni verilen 3 numaralı parselde sondaj çalışmasına başlanacağı konusundaki kararlılığını bir daha kayda geçirdi.
Bu da gösteriyor ki Türkiye Hora’dan, Fatih’e uzanan süreçte epey bir yol kat etti…
***
Almanya’dan yakışıksız uyarı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi gezisi, dörtlü zirve için Şansölye Merkel’in İstanbul ziyaretiyle bahar havasına tekrar dönülme çabasına girildiğini sanıyordum.
Oysa bu gelişmelerin etkisi henüz Almanya bürokrasisine ulaşmamış…
Ya da devlet adamlarının söylemleri samimi değilmiş…
Neden de birkaç gün önce Almanya’dan gelecek olan Türk vatandaşlarına yapılan uyarı…
Aktarıldığına göre Türkiye’ye gitmek isteyenlere sınırdan çıkarken veya çifte vatandaş olanlar seyahat izni almaya gittiklerinde bir uyarı metniyle karşılaşır olmuş.
Aktarıldığına göre uyarı metninde mealen, “Eğer Kürt veya Alevi kökenli iseniz Türkiye’ye gitmeden önce durumunuzu gözden geçirin, nedensiz şekilde gözaltına alınıp uzun tutukluluk yaşayabilirsiniz…” deniyor.
Bu uyarıyı yapma gereği duydukları kişilerin Türk olması bir yana ellerinde böyle bir gelişmenin yaşandığına yönelik herhangi bir verinin olmaması da bir başka absürt durum…
Dışişleri Bakanlığı hemen devreye girmiş ve Alman makamlarını uyarmış ve kaldırılmasını sağlamış.
Bunu anlatan etkin ve yetkin isme “Uyarınız üzerine ne karşılık verdiler?” diye sordum…
Canı sıkkın şekilde elini iki yana açtı, “Hiç…” dedi ve sustu…
***
Vize serbestisi için 7 komisyon
Ankara 3 yıla yakın zamandır unuttuğu Reform Eylem Grubu (REG), toplantılarını yeniden başlatmıştı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı, dün TOBB-ETÜ-SUİ bölümünün davetlisi olarak katıldığı toplantıdaki konuşmasında Türkiye’nin AB hedefinin diri bir şekilde sürdüğüne işaret etti.
REG’in toplantılarına devam ettiğini belirtti.
İlk toplantıda alınan kararların devreye konulması için de yoğun çaba gösterdiklerini söyledi.
REG’in önceliğini bir türlü gerçekleşmeyen vize serbestisi konusuna verdiğini belirterek, “Biliyorsunuz vize serbestisi 7 başlıkta toplanmıştı, bunun gerçekleşmesi hedefiyle her biri için bir komisyon oluşturduk, yoğun bir şekilde çaba gösteriyorlar” dedi.
Terör ve güvenlik ile ilgili konuları öncelediklerini, kişisel verilerin otomatik transferi ve kullanılmasına izin veren Europol Anlaşması’nın Avrupa Parlamentosu tarafından oy birliğiyle onaylandığını anımsattı.
Türkiye’yi AB sürecinde bloklayan Avusturya başta olmak üzere bazı ülkelerin, NATO gibi birçok alanda Ankara’nın onayına ihtiyaç duyduğunu anımsattı.
Bu süreçlerdeki paradokslara dikkat çekti.
AB hedefinden ve vize serbestisinden vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.
REG ile ilgili kararlılığına birkaç kez vurgu yapması da direnç gösteren bürokratik kadrolara mesaj gibiydi…
“Vize serbestisi olur mu?” derseniz, “Bakan Yardımcısı Kaymakçı kararlı” karşılığını veririm…