Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hemen her sandıkta vazgeçilmez gerçek olarak karşımızda…

        Tanıdık veya yakınları bir bölgeden muhtar, belediye meclisi veya belediye başkan adayı olanlar, katkı vermek için seçmen kütüğünü o bölgeye taşıyor.

        Bunun için çok büyük zahmete de gerek yok, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri’ne gidilip, değişiklik yapılmak istenilen yerde adres bildirmek, bir de elektrik veya su faturası fotokopisi göstermek yeterli.

        Hatta bazen buna da gerek duyulmadı…

        Son dönem örneklerinde de rastlandığı gibi 4 katlı apartmanın olmayan 5’inci katındaki dairelere seçmen yazılmasından, bir evde yüzlerce kişinin gösterilmesine kadar birçok olayla karşılaşıldı.

        BÜYÜKŞEHİR KAYGISI

        Bütün bunların ortaya serilmesine de YSK’nın, 4 Ocak’ta başlayıp 17 Ocak’a kadar devam edecek, seçmen kütüklerini askıya çıkarması neden oldu.

        Aktarıldığına göre son dönem seçmen kaydını bir başka bölgeye aktarmak için başvuranların sayısı ciddi oranda artmış.

        Konuyla ilgili bir hakim dünkü sohbetimizde başvurular artınca fotokopisi üzerinden işlem yaptıkları elektrik su faturalarının aslını istemeye başladıklarını belirtti.

        Bununla da kalmayıp, aynı adrese kayıtlı olduğu yönünde gelen ihbarlarla ilgili de denetim başlattıklarını vurguladı.

        Bütün bunlara karşın seçmen kütüğü taşıma akını son bulmamış...

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da önceki gün belirttiği gibi 24 Haziran seçimleri sonrası ilçe değiştiren seçmen sayısı 1.5 milyonu aşmış…

        Yine Erdoğan’ın aktardığına göre bunun %20’sine denk gelen 222 bini AK Parti üyesi…

        Yakın geçmişe kadar bunlar sorun olmuyor, bir yerden giden seçmen diğer bölgede partinin oyuna katkı verdiği için fark etmiyordu.

        Ancak yerel seçimlerde ittifaklar sonucu oyların yakınlaşması, özellikle büyük şehirlerde kıran kırana yarışa işaret etmesi nedeniyle o bölgeden gidenler problem oluşturmaya başladı.

        Çünkü taşradaki bir ilçe belediyesini veya muhtarlığı almak için o ilçeyi boşaltıp gidenler, partiler için çok daha fazla önem arz eden büyükşehir belediye başkanlığını, ilçeleri veya belediye meclisleri için sorun yaratıyor.

        Öyle ilçeler var ki her parti açısından bin oydan azı dahi seçimin yönünü değiştirmeye yetiyor…

        Nitekim 2014 yerel seçiminde de örneklerine çok rastlandı.

        Dolayısıyla Anadolu’daki bir ilçenin alınması ile İstanbul’daki bir ilçenin alınması arasında partiler açısından önem farkı var.

        Birinde büyükşehrin de kaderi belirleniyor...

        OYU DA YANIYOR

        AK Parti açısından bu çok daha fazla önem arz ediyor; çünkü Anadolu’nun birçok bölgesinde zaten seçmen yoğunluğu var.

        İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi mücadelenin çekişmeli yaşanacağı bölgelerin boşalıp Anadolu’daki ilçelere akması bir getiri sağlamıyor; gidilen yeri riske atıyor.

        Bir de gittiği yerde gerçekten ikamet etmediği ortaya çıkarsa oyu yanıyor.

        Geldiği yeri boşalttığı gibi, gittiği yere de fayda olmuyor…

        Bu tek AK Parti için değil, CHP açısından da ciddi problem…

        Nitekim 2014 seçiminde “bölgemizde oyumuz yüksek” diye başka yerlere giden bazı bölgelerde CHP’nin çok az farkla seçim kaybetmesine neden oldu.

        Bırakın bunları seçim ahlakı için de önemli, kütük taşınması nedeniyle bir eve 200 kişinin doldurulması gibi sahtekarlıkların önüne geçilmiş olacak...

        Ancak YSK’nın kararında altı çizildiği gibi bu ve benzeri kütük taşımalarda oy dondurmasının yapılması için tespitinin de sağlam olması gerekiyor.

        O da ancak elamanla oluyor…

        Tespit yapılamadığı takdirde uyarı da bir işe yaramıyor…

        REKLAM

        ***

        Trump tamponunda kimler yer alacak?

        ABD Başkanı Trump, önceki gece şaşırtmadı...

        Bugüne kadar sergilediği ABD Başkanı tutumuna sadece bir yenisini ekleyip durumunu güncelledi.

        Baştan bu yana sergilediği davranışına bakıldığında da aslında Trump, olduğu gibi davranıyor; bizler onu kendimiz gibi algıladığımız için yanılıyoruz.

        Suriye konusuna bakışını önce üçüncü halkadaki yakınları aracılığıyla söyledi.

        Ardından bunu ikinci halkaya taşıdı; sonra da birinci halkada yer alan Ulusal Güvenlik Danışmanı veya bakanlarına söyletti.

        Son tahlilde Trump, dün attığı twitter mesajındaki sözleri zaten çok uzun süre önce dile getirmişti…

        Bizler ise ötekiler kendi başına söylüyor sanmaya çabaladığımız için yanılgımızın hayretini yaşıyoruz.

        Trump’ın tehdit tonundaki ekonomik yaptırım meselesi bir kenara bırakılırsa, aslında içeriği önemli başka verileri de barındırıyor.

        TAMPONU KİM YÖNETECEK?

        Bunun en önemli bölümünü de 20 mil olarak dile getirdiği tampon bölge oluşturuyor.

        Bu daha önce de Türkiye’ye önerilmişti.

        Ancak hâlâ Trump’ın da dile getirdiği Türkiye sınırı boyunca Suriye içinde uzayacak 20 mil, yaklaşık 30 kilometre içeri doğru uzayacak tampon bölge bandında kimlerin yer alacağı hakkında en küçük veri sunulmuyor.

        Ancak sahadan gelen haberler bunun hiç de masum bir girişim olmadığını gösteriyor; bir anlamda PYD/YPG’ye kalkan olacak bir tampon arzulanıyor.

        Çünkü bölgeden ABD’ye yakın kesimlerden gelen haberler, tampon bölgede görev üstlenecekler hakkında birbirinden farklı üç iddiaya dayanıyor.

        Bir iddiaya göre daha önce de dile getirilen ve “Rojova Peşmergeleri” diye de adlandırılan, Suriyeli olup Barzani’ye yakın gruplar yerleştirilecek.

        Diğer iddiaya göre SDG’nin içinde bulunan ve ağırlıklı olarak Arap olan Suriyeli Muhalif Devrimci Güçler Ulusal Koalisyon Başkanlığı da yapan Ahmed el-Cebra’nın kontrolündeki gruplara bırakılacak.

        Başka bir iddiaya göre de Şam güçlerine terk edilip, “Kamışlı modeli” diye de tanımlanan yapılanmanın sınır boyunca hakim olması sağlanacak.

        ANKARA SOĞUK

        Şu kadarını söyleyeyim ki bunların hiçbiri Ankara’da dile getirilen Türkiye hedeflerini karşılamaya yetmez.

        Çünkü her birinin kendi içinde handikapları oldukça yüksek.

        Öncelikli olarak bir tren yolunun sınırı belirlediği, yarısı Türkiye, yarısı Suriye tarafında kalmış akrabaların bu kez başka güçler tarafından yeniden ideolojik dizaynını zorunlu kılar ki bu bölgede yeni hareketlenmeye yol açar.

        Yeni bir hareketin ceremesini çeken de yine Türkiye olur.

        NÜFUSUN AĞIRLIKLI BÖLÜMÜ

        Bir başka önemli nokta ise Trump’ın çizdiği tampon bölgenin demografik yapısı…

        Bu bölge PYD’nin elinde tuttuğu alan içinde en büyük nüfus yoğunluğunu barındırıyor.

        Al Milikayah’tan tutun, Kamışlı, Darbesiyah, Resulayn, Tall Abyad ve Ayn El Arab (Kobani), Ayn İsa, Suluk ile Haseke’nin kuzey kasabaları bu tampon bölge denilen 30 kilometrelik (20 mil) bandın içinde...

        Güneyde ise Haseke, Rakka, Deyrizor dışında büyük yerleşim yok...

        Dolayısıyla tampona sahip olan aslında bölgenin ağırlıklı nüfusunu kontrole de sahip olacak.

        Bütün bunlardan dolayı kuzey Suriye meselesi bugünden yarına çözülecek bir konu olarak gözükmüyor…

        ***

        Ödül gecesinde İdlib sohbeti…

        Hafta sonu İskenderun Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği ödül gecesine katıldım.

        “Yılın köşe yazarı” ödülü ile onurlandırıldım, meslektaşlarımla eğlenceli bir geceye tanıklık ettim, mutlu oldum, kıvanç duydum…

        Ayrıca Küresel Gazeteciler Federasyonu üyesi olan farklı kentlerden gelmiş meslektaşlarım ile ödül gecesine katılan bölgenin siyasetçileri, bürokratları ve teknokratlarıyla aynı masada sohbet etme olanağı buldum.

        Oldukça faydalandım…

        Bir anlamda Ankara’dan bölgeye bakışla, bölgede olan bitenin arasındaki farkı gözlemleme olanağına kavuştum…

        HTŞ’YE DE UYARI

        Şöyle ki…

        Bizler askeri sevkiyatın, PYD/YPG bölgesine yönelik harekat için sanıyorduk.

        Meğer askeri yığınağın önemli bir bölümü de İdlib’deki gelişmelere odaklı gerçekleştirilmiş.

        Buna neden de İdlib bölgesindeki Özgür Suriye Ordusu güçlerinin Fırat’ın doğusuna yönelik olası operasyon için kaydırılması ile güçsüz kalan kuzeydeki bölgelerin El Kaide odaklı Hayat Tahrir-uş Şam (HTŞ) güçleri tarafından ele geçirilmesi…

        HTŞ’nin aldığı bölgelerin önemi Türkiye desteğindeki ÖSO güçlerinin kontrolündeki İdlib ile Afrin’i bağlayan geçiş güzergahı olması...

        Sadece iki bölge arasındaki geçişi değil, Türkiye’nin oluşturduğu gözlem kulelerinin yer aldığı bölgelere gidişi de kontrol altında tutması.

        Ankara bundan dolayı HTŞ’ye gerekli uyarıları yapmış.

        Bölgede 150 insanın öldürülmesi sonrası uyarılar etkisini göstermiş olacak ki ateşkes sağlanmış.

        Ancak HTŞ bu bölgeyi terk etmekte direniş göstermeye başlamış.

        Denilen o ki eğer biraz daha devam ederse bölgeye operasyon kaçınılmaz olacak, “Türkiye bugüne kadar bölgedeki düzenleyici rolünü bir kenara bırakıp, aktif pozisyon” alacak.

        Yani Rusya, Şam yönetimi ve İran’ın denetimindeki güçlerin yaptığı gibi HTŞ’ye yönelik ağır harekata başlayacak.

        HTŞ’YE DESTEK VERENLER

        Masada dile getirilip üzerinde mutabık kalınan bir diğer nokta ise HTŞ’nin son dönem kimlerden destek bulduğuna ilişkindi…

        Dediler ki:

        “Suudi Arabistan ve bazı körfez ülkeleri HTŞ’ye para desteği veriyor, Şam güçlerinin denetimindeki doğu bölgeden gelen silahla besleniyor… Bunu da Türk askeri Fırat’ın doğusuna geçmesin, bu bölgeye odaklı kalsın diye yapıyor…”

        Anlaşılan o ki fark etmeyecek…

        Yine dediler ki:

        “Hiç önemi yok gerekirse hem İdlib’e hem de Fırat’ın doğusuna birden operasyon yapabilecek gereç ve yeteneğe sahibiz…”

        Havalarla birlikte bölgenin de ısındığını söyleyebilirim…

        Diğer Yazılar