Sandık köylüyü tekrar hatırladı
İnsanlar uzun süredir mahallesindeki veya ülkesindekinin durumuna göre kendini kıyaslamıyor.
Varmak istediği hedef için mahallesi, köyü, vilayeti ülkesi onun için bir kıstas oluşturmuyor.
Artık olmak istediği konuda dünyanın en iyisi kimse kendisini de ona göre kıyaslıyor.
Buna ister internet çağının getirisi deyin isterseniz, yeni dünya düzeninin bir sonucu.
Özetle insanlar kendilerini uzun süredir dünyanın en zenginine göre kıyaslıyor.
Bu da onların beklentilerini arttırıyor.
Bu da ister istemez siyasetin talebi karşılama yükünü arttırıyor.
Bir süredir dolaşmakta olduğum Anadolu’da karşılaştığım seçmen beklentileri ve talepleri de bunun en açık göstergesi…
Dikkat çeken ise taleplerin son dönem ağırlıklı olarak kırsaldan geliyor olması.
Hangi partinin il başkanı ile konuşursam konuşayım hemen hepsi kırsalın talebinin arttığına vurgu yaparken, kentte beklentinin daha çok istihdam odaklı olduğunu belirtti.
Anlaşılan o ki bazı belediyeler bunu erken fark etmiş ve kırsala yönelmiş; ovayı bırakıp, kırsala daha fazla yatırım yapmaya başlamış.
KÖYKENTE DÖNÜŞ
Özellikle de CHP’li belediyeler…
Bir zamanlar, Bülent Ecevit’in başbakanlığı dönemindeki gibi CHP’li belediyelerin ağırlıklı bölümü, köyleri yeniden keşfetmiş, kendisine oy verip vermediğine bakmaksızın doğrudan hizmet ve gelir getirici desteğe yönelmiş.
Üreticinin ürününü doğrudan satın almanın yanında, pazarda satamayıp elinde kalması halinde yok olacağına düşük fiyatla alım garantisi vermiş.
Aldığını da boşa harcamamış, örneğin çiftçinin elinde kalan portakalı alıp sıktırmış ve öğrencilere, işçilere içecek olarak dağıtırken, bazen de meyvesuyu fabrikalarına satmış.
Geliri ile de köyün ihtiyacını karşılamış…
Hatta köylüye süt ve et üretimine katkı verecek damızlık hayvan dağıtmış, yetmemiş onların sütünü toplayabileceği soğuk zincir kurup, değerlendirme yoluna gitmiş.
Topladığını da getirip vatandaşına daha hijyen ve sağlıklı bir şekilde ucuza sunmaya başlamış.
CHP Köykente yeniden dönmüş…
AK PARTİ’NİN DİNAMİZMİ
Bu durum köy sahasındaki mücadeleyi de tetiklemiş…
Zaten büyükşehirlerde kanalizasyon, içme suyu, kaldırım gibi belediyelerin doğal olarak yapması gereken hizmetler tamamlandığı için bu bölgelerde beklenti de azalmış.
Daha büyük yatırımlar yerine spor salonları, kültür merkezleri gibi yapılara ihtiyaç duyulur olmuş.
Kilometrelerce asfalt veya kanalizasyondan döşemekten çok daha düşük maliyetli yapılar da belediyelere yük olmaktan çıkmış.
Onlar da elde olanı taşraya yönlendirmiş…
AK Parti zaten elinde tuttuğu sahaya, köylere açılan CHP de girince rekabetini arttırmış, hizmeti bir adım öne çıkarmış.
Bazı yerlerde köylülerin mutfaklarına kadar su hattı çekmiş, okullara internet hizmeti götürmüş…
Bazılarına götürmediği için, Konya Ladik’te karşılaştığı gibi bir anda ülke geneline yayılabilen beklemediği tepkiyle yüz yüze kalmış.
Bundan dolayı olsa gerek, siyasette parti ayırmaksızın kimse köylüyü üzmek istemiyor.
Bu nedenle köylerin ağırlıklı bölümünün yolları parke taşla veya sıcak asfaltla kaplanmış.
Belediye otobüsü seferleri başlatılmış, siyaset taşra ile yeniden tanışmış…
Uzun süredir rastlanmayan “Benim köylüm…” söylemi tekrar siyaset sahnesinde boy gösterir olmuş…
TAYİN EDİCİ GÜÇ
Siyasetin bu tavrının da bir nedeni var.
Tarım kesimi belki çok oya sahip değil, ancak kenttekinin oyuna etkisi, tanzim satışların açılmasına neden olan gelişmelerle de kanıtlandı.
Kentli seçmen tarım kesimine daha fazla kulak verir oldu.
Çünkü oradaki en küçük gelişmenin mutfağını ve vazgeçilmez gıdasını doğrudan etkilediğini görüyor.
O nedenle tepkisini onunla birlikte seslendiriyor.
Bu da siyaseti ister istemez doğrudan etkiliyor…
Bazı illerde büyükşehir belediye başkanlarının AK Partili olmasına karşın köylü üreticinin tepkisini çekmemek için tanzim satış reyonlarının açılmasını istememeleri de bunun açık göstergesi…
Siyasetin karar mekanizmasını oluşturmada köylünün tekrar ağırlığını koyduğu dönemin kapısı açılmış bulunuyor…