Patlamaların vekalati…
Daha önce de belirttim, bir süredir yerel seçimin nabzını tutabilmek için Anadolu’yu geziyorum.
Yakında da dize yazı halinde bütün bölgeleri aktaracağım…
Bu kapsamda bir süredir de Suriye sınırındaki kentlerde dolaşıyorum…
Hatta son dört gün olduğu gibi sınırın sıfır noktasındaki ilçelere kadar gidip, hem yerel siyaset hem de öte tarafının bilinmeyenleri üzerinde kamu ve sivil toplum temsilcileriyle sohbetler yaptım.
Bir süredir aklımda olan soruları bu kapsamda onlara yöneltme olanağı buldum…
BOMBALARIN NEDENİ?
Aldığım yanıtlar beni de hayrete düşüren, hatta bir nebze de kaygılandıran boyuttaydı…
Aslında yönelttiğim soru da öyle girift falan da değil; oldukça basit:
“Tam huzurun sağlandığı, çatışmaların sonlanıp, insanların evlerine dönmesi için rol model hale gelen Fırat Kalkanı Bölgesi’nde ne oldu da patlamalar ardı ardına gerçekleştirilmeye başlandı?...”
Sonuncusuyla önceki gün El Bab’da, motorsiklet bombacısı kılığında karşılaşıldı.
Bombalamaların patlatma yöntemi ve zamanlarına bakıldığında aslında dikkat çeken birçok yönü var…
Çok geriye de gitmeyeceğim, geçen aydan bu yana basına yansıyan patlama sayısı beşi aştı.
Önce Şubat ayının ortalarına doğru Azez bölgesinde güçlü bir patlama meydana geldi.
Bunu 21 Şubat’ta Cerablus’taki patlama takip etti; 5 Özgür Suriye Ordusu mensubu hayatını kaybetti.
Her şey durdu sanıldığı sırada Afrin kırsalında bir otomobilin patlatıldığına tanıklık edildi.
Hemen ardından Afrin’de bir başka patlama daha gerçekleşti ve bir kız çocuğu ölürken, 20 sivil yaralandı.
DIŞLANMIŞ ÇAPULCU
Sonuncusu da önceki gün motorsiklet bombacısının El Bab’daki saldırısıydı, 8 kişi ağır yaralandı.
Ben bunları sıralayınca baktım içlerinden biri başka bir patlamadan daha söz etti; “ama o kontrollüydü” dedi.
Anladım ki tam da yerine düşmüşüm, çünkü birlikte sohbet ettiğim grup konunun uzman isimlerden oluşuyormuş…
Önce olayların seyrinden söz ettiler, patlamaların yılbaşından bu yana arttığını anımsattılar.
Bunun gerisinde de YPG/PKK ve bazı yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerinin olduğunu ileri sürdüler.
Aktardıklarına göre bölgede yerleşik düzene geçiş süreci ilerledikçe, daha önce Özgür Suriye Ordusu içinde yer alan, ancak “çapulcu davranışları nedeniyle” dışlanan bazı gruplar parasız kalmaya başlamış.
YPG/PKK da bu grupları tespit edip irtibata geçmiş ve kendilerine çalışmaları, bazı bombalı eylem gerçekleştirmeleri halinde yüklü para aktarımında bulunacaklarını söylemiş.
Hatta patlattıkları ilk bombalar sonrası bu çapulcu grup bu paraları da almış.
Ardından diğer eylem gelmiş; bunu diğerleri takip etmiş.
PARAYI VERENİN BOMBASINI
Fırat Kalkanı bölgesinde ÖSO unsuru olarak yer alıp, çapulculuğu nedeniyle dışlanınca sivil hayata geçme bahanesiyle yerleşim bölgelerine dağılan bu grup başka kesimler tarafından da kullanılır hale gelmiş.
Son dönem İdlib’in güneyinde rejim ve Rusya’nın bombalaması sonucu kuzeye doğru gelen gruplardan bazıları da bunlara katılmış.
Terör bulaşığı olan, yağmacı, kim ne para verirse onun adına katliam yapmaya hazır bu grubun varlığından zaten bir süredir bölgedeki görevliler de haberdarmış.
Dediler ki El Bab büyük olasılıkla son eylemleriydi, zaten onu da istedikleri gibi yapamadılar, yapamazlar da…
Aktardıklarına göre zaten küçük bir grup olan bu kişiler, yerleşim bölgelerinde de kargaşa çıkarma gibi bazı işlere de girişmiş.
Toplumsal destek bulamayınca da geri çekilmek zorunda kalmış.
Hepsinin kimliklerinin belinlendiğinin de altını çizdiler; her şeye rağmen denetimleri daha da sıklaştırdıklarını vurguladılar.
Görünen o ki Suriye sahasında terör bulaşığı bazı örgütler, vekalet verenler desteğini çekince başkalarının vekaletini üstlenmeye başlamış.
Kim parayı verirse onun bombasını patlatmaya başlamış…
Aslında bu durum bugüne kadar yaşanan süreçlerin en tehlikelisi.
Çünkü cephe savaşında kimin ne olduğu biliniyor, herkes bir şekilde ötekini kontrolü altında tutuyordu.
Çatışma süreci azaldıkça, terör bulaşıkları sivil halka karıştıkça yepyeni bir durum ortaya çıktı.
Denetimi çok daha zorlaştı…