İki sandığa da gitmedi
İstanbul’un yenilenecek seçiminde partilerin sandığa gitmeyen 1 milyon 700 bin seçmeni hedeflediği söyleniyor.
Ancak burada atlanan bir nokta var.
Bu seçimde sandığa gitmeyen 1.7 milyon seçmenin %38’i, yani 646 bini 24 Haziran’da da sandığa gitmedi.
Anlaşılan o ki yarım milyonu aşkın bu seçmen grubu, sandığa gitmemeyi alışkanlık haline getirmiş veya partisine tepkisini böyle gösteriyor.
Geri kalan %62’si, yani 1 milyon 54 bin seçmen ise 24 Haziran’da sandığa gitmiş, sadece bu seçimde gitmemiş.
KOPMA EĞİLİMİ
Dolayısıyla sandığa gitmeyen seçmenin içinde bulunan 500 bini aşkın bölümü iki seçimdir gitmiyor; yani her an kopmaya uğrama eğilimi gösteriyor…
Bu verileri dün sohbet ederken ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu İstanbul’a ilişkin son araştırmalarına dayanarak aktardı.
Uslu, seçimi üç sorunun yanıtının belirleyeceğine inanıyor.
Birincisi bu seçimde sandığa gitmeyen 1 milyon 54 bin seçmen 23 Haziran’da ne yapacak?
Yani tepkisini koruyup sandığa gitmemeyi sürdürecek mi, yoksa daha da arttırıp negatif oya mı dönüştürecek ya da partisine geri mi dönecek?
İkinci soru, 31 Mart’ta merkez kaç ile diğer partilere, yani Saadet Partisi, DSP, BTP, Vatan, TKP’ye oy veren 215 bin seçmen ne yapacak?
HARMAN MI, YAZLIK MI?
Son soru da, 24 Haziran’da sandığa gitmeyen 646 bin seçmenin bu seçimdeki davranışı ne olacak?
Aslında buna bir de 10 günlük bayram tatilinin ardından seçimin geliyor olmasının eklenmesi gerekiyor.
Belki yazlıkçılar 10 gün kalıp döner oyunu kullanıp yeniden gider.
Ama kıra dayalı seçmenin Haziran’da tam da harman döneminde memleketine gidip dönmeme ihtimali yazlıkçılar kadar yüksek değil.
Bu seçmenin sadece AK Parti’de olduğu sanılmasın; İYİ Parti, Saadet ve HDP de kıra dayalı yaşam süren seçmenden yüksek oranlı oy alıyor.
Dolayısıyla bunların katılım oranlarını hangi düzeyde tutacakları önem kazanıyor.
İKİ SEÇİM ARASINDAKİ FARK
Her ne olursa olsun, Prof. Dr. Sencer Ayata’nın da dün altını çizdiği şu nokta önemli…
“Mutlak oylara bakmak lazım; bunların ne kadarı döndürülebilir onu görmeli…”
Sözünü ettiği, AK Parti’nin geçmiş seçimlerde aldığı oylar ile bu sandıkta aldığı oy arasındaki fark.
Bunun için de Cumhur İttifakı’nın bütünleştiği Cumhurbaşkanlığı seçimini temel almak gerekiyor.
Çünkü o seçimde de aynen Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimindeki gibi Cumhur İttifakı’nın tüm bileşenleri Recep Tayyip Erdoğan’a oy kullandı.
Dolayısıyla 24 Haziran’daki seçimde Erdoğan’ın İstanbul’daki oyu 4 milyon 578 bin 454 oldu.
Yine Cumhur İttifakı’nın adayı Binali Yıldırım’ın oyu ise 4 milyon 149 bin 656 oldu.
Aradaki fark ise 428 bin 798…
Yani 8 ay önce Erdoğan’a oy veren bu sayıdaki seçmen, yerel seçimde aynı teveccühü göstermedi.
Bu Uslu’nun yaptığı araştırmanın da sağlamasının alındığı anlamına geliyor.
Çünkü yaklaşık oranlar açısından bakıldığında 500 bin seçmenin bir önceki dönemden farklı davranış gösterdiği, bir milyonun ise oy değişimi yerine sandığa gitmemeyi tercih ettiği anlaşılıyor.
Dolayısıyla AK Parti açısından sandığa getirip oy vermesini sağlamak için en çok uğraşması gereken seçmen bu 500 binin içinde kalanlar olacak.
BÜYÜKŞEHİR BAŞKANLARI İSTANBUL’A
Anlaşılan o ki AK Parti, Kızılcahamam Kampında da kararlaştırıldığı gibi kazandığı 15 Büyükşehir Belediye Başkanı’nı seçim dönemi boyunca İstanbul’da tutacak.
Sadece onları değil, İstanbul’un semtlerindeki diğer kentlerden gelmiş olanların dağılıma göre il belediye başkanlarına da belirli bölgeleri teslim edecek.
Buradaki amaç hemşerilik üzerinden hareketle hem sandığa gitmeyen seçmeni gider hale getirmek hem de İstanbul’dan ayrılışının önüne geçmek.
TÜRKİYE SEÇİMİNE DÖNER
Bu da istenen bu olmasa da İstanbul seçimini Türkiye seçimi havasına döndürecek…
AK Parti’nin etkili bazı isimleriyle yaptığım sohbetlerden de anlıyorum ki geçen seçimde kullanılan propaganda zemini bu seçimde geçerli olmayacak.
AK Parti, “Gönül Belediyeciliği” kavramını geliştiren, bu kapsamda vatandaşın nasıl bir belediye başkanı istediğini ortaya koyan propaganda filmini çeken İsmail Beyazıt’ın başında olduğu Algoritma ve Turkuaz ile yola devam etme kararı almış.
Aktarıldığına göre geçen seçim öne çıkan rakibi ötekileştiren negatif propaganda dili yerine, daha kucaklayıcı dilin hakim olması sağlanacak; rakibe yüklenen “terörle işbirliği içinde olduğu iması” bu seçimde kullanılmayacak.
Amaç HDP’ye oy vermiş seçmenin bir bölümünün, bu seçimde en azından sandığa gitmemesini sağlamak…
Çünkü geçen seçim HDP’ye oy vermiş seçmenin ağırlıklı bölümü tercihini Ekrem İmamoğlu’ndan yana kullandığı bölgelere göre sandık sonuçlarına bakıldığında ortaya çıkmıştı.
O nedenle daha milliyetçi söylemlere yönelmek yerine daha birleştirici bir zeminde hareket etmenin yerel seçimde AK Parti’ye teveccüh gösteren muhafazakâr Kürt seçmenin tepkisini azaltacağına inanılıyor.
LİBERAL SEÇMENE MESAJ
AK Parti ile gönül bağını koparmamış, ancak son gelişmelerden dolayı tepkisini göstermiş liberal seçmene yönelik de adımların ilki dün atıldı.
Dışişleri Bakan yardımcılarının değişimi sonrası yeniden canlanan AB Reform Eylem Grubu toplantısına Cumhurbaşkanı dün bizzat başkanlık etti…
AB sürecine yönelik olumlu mesajların yanı sıra, vizesiz seyahat konusunu yeniden gündeme getirmesi, Adalet Bakanlığı’nın İnsan Hakları Eylem Planı çalışmasını hızlandırması da bunun bir başka yansıması.
HER ŞEY ZOR OLACAK
CHP açısından ise durum daha farklı…
CHP’nin önündeki en büyük sorun, YSK kararı sonrası kamuoyunda bir mağduriyet havasını dağıtacak davranışların ortaya çıkacak olması.
Yani, “iyi ki YSK iptal etti” algısını yaratacak yaklaşımların ortaya çıkması.
CHP Genel Merkezi’ni en çok düşündüren de bu konu.
Nitekim CHP’nin kampanyalarını düzenleyen Ateş İlyas Başsoy da dün 23 Haziran’da tatil bölgelerine İstanbul seçmeninin gitmemesi çağrılarının esprili bir dille yapılmasına tepkisini dile getirmesinin gerisinde de bu yatıyor.
Şunu belirteyim ki hafta başından bu yana CHP yönetimi propaganda dilinin hangi zeminde yürütülmesi gerektiği üzerinde duruyor.
Bunun yanı sıra sosyal medya ve WhatsApp’tan bir mesajın paylaşımını arttırmak, kısa video görüntülerini yüklemek de bu kapsamdaki çalışmalar arasında.
CHP’yi üzerinde en çok uğraştıran konu ise sosyolojik tabanında son dönemde mağduriyeti neşeli bir hale dönüştürme çabası…
Bunun önüne hangi yöntemle geçeceği konusunda bir noktaya varabilmiş değil…
VİCDANA PROPAGANDA
CHP geçen seçimde kullandığı dili devam ettirmekte kararlı olmakla birlikte, yumuşak güce bir de kararlı duruşu ekleme çabasında.
CHP’nin konuyla ilgili etkin ismi bu hafta sonuna kadar İstanbul’da geçen seçim de propagandayı yürüten gruplarla görüşmelerini sürdüreceklerini belirtti.
Propagandanın bu dönem hangi zeminde yürüyeceğine ilişkin kararın ise gelecek hafta başında verileceğini bildirdi.
CHP’nin amacı kamuoyunda var olan mağduriyet hissini arttırmak ve seçmenin vicdanına hitap etmek.
Bunu yaparken, kentin gelirinin bu kez sadece İstanbullular için harcanacağı da kayda geçirilecek; İmamoğlu’nun kısa süreli Başkanlık görevi sırasında buna ilişkin aldığı kararlar öne çıkarılacak.
İlginç, gerilimli ve kentin her sokağının politikleştiği bir seçimle yüz yüze kalınacak…