Rumların işi, S-400'den zor…
ABD , Türkiye’ye F-35 uçakları konusunda yaptırım uygularken, gerekçe olarak Rusya’dan alınan S-400’leri göstermişti.
Bunun ötesinde de herhangi bir şart koşmamıştı…
Peki, Türkiye’ye koşut olarak sunulan Rus şartı, Rumlar için de gerekçe olmayacak mı?
Bunu anlamak için Kongre ve Senato onayından çıktıktan sonra 20 Aralık 2019’de ABD Başkanı Trump’ın imzaladığı iki yasaya bakmakta fayda var…
Yani bu durum yeni bir gelişme değil, sadece o gün Başkan Trump’ın 14 Nisan’da yetkisini Dışişleri Bakanı Pompeo’ya devrettiği, bir yıl önce çıkmış iki yasa var.
ABD’nin 1987’den beri GKRY’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldıran yasalar, “öldürücü olmayan savunma malzemeleri ve hizmetlerinin satışına getirilen kısıtlamaları kaldırmayı” amaçlıyor.
Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da önceki gün twitter hesabından bunu paylaştı, ancak yasa ile getirilen şartı söylemedi veya belirtmekten kaçındı.
ÖZERSAY: AMAÇ RUS VE ÇİN’İ TEMİZLEME
Her iki yasa GKRY’nin Rus savaş gemilerine limanlarını açmamasını ve Rusya ile mali ilişkilerinin düzene sokulmasını şart koşuyor.
Peki yapabilir mi?
KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da dünkü sohbetimizde buna dikkat çekip ekledi:
“ABD’nin derdi Rumlar değil ki!.. Rusya ve Çin’i bu bölgede dışarda tutmanın derdinde. Yoksa ne federal çözüm, ne de başka bir konu ABD’nin umurunda. ABD seçimlerine de yönelik bir atak. Bölgeden Rusya ve Çin’i çıkarmak için önemli bir atak yapıldığına yönelik iç politikaya dönük bir çaba…”
ABD şirketi Exxon Mobil’in Doğu Akdeniz’de 10 numaralı sahada kazı çalışmalarını yürüttüğünü de anımsatan Özersay, Washington’un bölgede nüfuzunu kurduğu yönünde bir algı çabasına girdiğinin de altını çizdi, şunları söyledi:
“Türkiye ile birlikte iyi ki zamanında önceden hareket edip denize indik. Eğer zamanında inmemiş olsaydık şimdi daha büyük olumsuzluklarla karşı karşıya kalırdık…”
SEÇİME YÖNELİK ÇABA
Uluslararası ilişkiler konusundaki çalışmalarıyla bilinen ve Rusya’yı yakından tanıyan, güvenlik çalışmalarıyla bilinen Kadir Has Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mitat Çelikpala da benzer yaklaşımda bulundu, “Seçime yönelik bir çaba” dedi.
Trump’ın seçimdeki durumu lehine çevirebilmek için gösterdiği çabanın göstergesi olduğunu belirterek, “Yoksa uzun süre önce çıkmış bir yasayı niye şimdi yürürlüğe koysun?” dedi.
RUSLARDAN VAZGEÇEMEZ
Prof. Dr. Çelikpala, GKRY’nin Ruslardan vazgeçmesinin olanaksızlığına da vurgu yaptı.
Birçok kişinin Ada’nın Rum tarafını kara para aklama merkezi haline getirdiğini, ABD’nin çıkardığı yasanın da bundan GKRY’nin bu tutumunu engellemeye yönelik olduğunu belirtti.
ABD politikaları ve güvenlik çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Mustafa Aydın da “Askeri gerilim döndürülüyor, herkes bir yerinden faydalanmanın yolunu arıyor” dedi.
Prof. Dr. Aydın, ABD’nin Yunanistan’ın Türkiye sınırı boyunca üs kurma çabasının bilindiğini de anımsattı, ABD’nin bölgede Rus hakimiyetini kırma çabasına da vurgu yaptı.
DENİZ YANAR, SU ÇÜRÜR
Doğu Akdeniz’de zaten bir süredir yaşanan gerilimin asıl hedefinin iç politika olduğu uzun süredir görülüyor.
Şurası açık ki GKRY, uzun süredir “Money Laundering Island (para temizleme adası)” haline çevirip komisyonuyla geçindiği Güney Kıbrıs’ta Ruslardan vazgeçemez…
Dolayısıyla bugün yaşananların gerisinde odak sorunlardan çok, ardındaki nedenler öne çıkıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülkesinin AB içindeki etkisini silahlı güçle elde etmeye çalışırken, arada silah satarak para kazanma çabasını sürdürüyor.
Fransa’nın çerçici yaklaşımıyla Yunanistan’a, “10 alana 8 bedava” modelinin gerisinde de bu yatıyor.
Atina’da gittikçe sıkışan Başbakan Kiryakos Miçotakis, AB ve uluslararası güçleri ardına aldığı algısını yaratma peşinde koşuyor, buradan oy devşirme ve içine girdiği ekonomik krizden çıkmayı hedefliyor.
Kıbrıs’ta Ada’nın her iki kesimi yaklaşan seçimin derdine düştüğü için Doğu Akdeniz kartını açıyor.
Ama hepsinin de unuttuğu bir nokta var.
O da donanma komutanlarına ateş açma yetkisinin verildiği Doğu Akdeniz’deki bir kıvılcımın nasıl bir doğalgaz yangınına neden olabileceği…
Sandık bir kez kazandırır ama bir kıvılcımda unutulmasın ki deniz yanar, su çürür…