Bugünlerde çok ölmeye başladık…
BÜYÜK olasılık, ilkokul çağlarımızdan düşüncemize kazınan algıyı sürdürüyoruz.
Aşının yapıldığı anda hastalıktan hemen koruyacağına olan inancın peşinden sürükleniyoruz.
Aslında öyle bir işlevi de oldu; aşı olanları kızıl, kızamık, boğmaca, kabakulaktan kurtardı.
Aşı yaptırmayanların boğmaca nedeniyle öksürükten nefes alamaz hale geldiğini; boyun çevrelerinin kabakulaktan şiştiğini gördük.
Balon gibi şişip sarkan gıdıklarını, annelerinin yazması ile çenelerinin altından başlarının üstüne bağlanmış geldikleri okulda ne denli sıkıntı çektiklerine tanıklık ettik.
Birlikte oturduğumuz tahta sırayı ateşleri yükseldiğinde nasıl titrettiğinde, virüsün kötülüğünü beraber hissettik.
Özetle aşı kültüründe büyüdük…
KOLU SIVAYIP BEKLEMEYİN
Belki de bundan, aşının adını ne zaman duysak, hemen edinecek, enjekte edildiğinde de anında koruyacak beklentisine giriyoruz.
O günlerdeki gibi, kolları omuzdan sıvayıp, sıraya geçip hemen yaptıracağımız algısına kapılıyoruz.
Bilim insanları günlerdir söylüyor; öyle bir şey olmayacak.
Dünyada aşının üretilecek doz miktarı belli; Dünya Sağlık Örgütü’nün öncülüğünde üretilen Covax için 2021’de öngörülen 2 milyar doz.
Benzer şekilde Pfizer CEO’su Albert Bourla, bu yıl sonunda 50 milyon doz üreteceklerini, 2021 için planlamalarının 1,3 milyar civarında olacağını söyledi.
İki doz yapılması gerektiği için, Pfizer’ın aşısından bu yıl dünyada yararlanacak kişi sayısı 25 milyon, gelecek yıl da 600 milyon civarı demektir.
Çin ise iki çalışması sonucu yılda 200 milyon doz planlıyor; ondan da en fazla 100 milyon kişi yararlanacak…
Rusya ve Oxford’un aşıları ise sırada bekliyor.
Bunların neredeyse hepsi iki doz yapılması gereken aşılar.
Dolayısıyla bir çırpıda dünyanın 8 milyara ulaşan nüfusuna yetmeyecek.
EN AZ 6 AY
Nitekim aşı konusunda Türkiye’nin önde gelen akademisyenlerinden, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, “Aşı gelince hemen maske çıkmayacak” uyarısında bulunup ekledi:
“Sanılıyor ki aşı gelince hemen yapılacak, herkes koruma altına alınacak ve maskeler anında çıkacak. Böyle bir şey olmayacak. En az 6 ay boyunca aşıya herkesin ulaşması imkansız olacak…”
Dolayısıyla herkesin bu bilinçle hareket etmesi gerekiyor.
İSTANBUL’DA ÖLEN SAYISI ÇOK ARTTI
Daha önce de belittim; şu an büyük kentlerin neredeyse hepsi salgın karşısında sıkıntılı günler geçiriyor, birinin diğerine destek atacak hali yok.
Unutulmasın, henüz havaların tam soğuduğu günler de gelmedi.
Bunlar daha iyi günler; kötüsü, yani turpun büyüğü heybede…
Durumun ne denli vahim olduğunu da dün bir okurumun gönderisiyle fark ettim.
Çünkü bazı şeyler önümüze toplu olarak konulmadan zor fark ediyoruz.
Benzer bir hissi, Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’un toplu ölüm rakamlarını gönderdiği sıra yaşamıştım.
Yakın bir çalışmayı, Sami Kent İstanbul için yapmış…
Şimdi diyeceksiniz ki “İstanbul için özel bir rakam verilmiyor ki, verilere nasıl ulaşmış?”
Aynı soruyu ben de kendisine ulaşıp sordum; net açıkladı…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesine girip 2015-2019 döneminde aynı günde ölenlerin sayısını çıkarmış.
Ardından bu yılın aynı günündeki ölüm rakamını almış; 7 günlük dilimlere ayırmış.
Ölümlerin hepsinin Covid-19’dan olmadığını kendisi de kabul etti.
EK ÖLÜM SAYISI
Bunu belirtirken, Prof. Dr. Önder Ergönül’ün epidemiyoloji bilimine dayanarak dile getirdiği “Ek Ölüm (excess mortality)” yaklaşımına atıfta bulundu.
Yani, “normal kriz dışı koşullar altında beklemediğimiz ölüm sayılarının üzerinde saptanan ölümlerin, yaşanan krize, salgına işaret ettiğine” yönelik tespitini anımsattı.
Buna göre grafikteki kırmızı çizgi 2020 yılı içindeki değerleri gösterirken, lacivert çizgi 2015-2019 ortalamasını veriyor.
Mor şerit 2015-2019 yılları için haftalık maksimum ve minimum değerleri sunarken, lacivert noktalar ise 2019’daki vefat sayısını gösteriyor.
İstanbul’da 12 Mart- 4 Kasım tarihleri arasında 2015- 2019 ortalamasına kıyasla 8 bin 456 ek ölüm gerçekleşmiş…
Bu denli yükselişin, salgının İstanbul’da pik yaptığı Nisan ayında da yaşandığı anımsanırsa, grafiğin aslında Covid-19’a dayalı ölümlerin ne denli net ortaya koyduğu daha iyi anlaşılır…
“YÜKÜ TAŞIMAKTA ZORLANABİLİRİZ…”
Dikkat çekmem gereken ise bu verilerin Sağlık Bakanlığı’nın değil, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kentte günlük ölüm sayılarına dayanıyor olması.
Yani, vaka veya hasta gibi bir ayrıma girmeden net rakam olması...
Nitekim, 30 Ekim’de bu sütundan bilim insanlarının, “İstanbul patladı, patlayacak” uyarısını, 10-15 gün içinde sonuçlarının görüleceğine ilişkin sözlerini aktarmıştım; öyle de oldu.
Aslında yakınlarımızdan, çevremizden her gün gelen ölüm haberleri de tabloyu teyit için yeterli.
Şunu bilelim ki, bugünlerde çok ölüyoruz…
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü şu sözü de noktayı koymaya yeter:
“Kurallara uymazsak yükü taşımakta zorlanabiliriz...”
Yapılacak da çok da atla deve değil; maske ve mesafe…