Türkiye'deki "Şahin'ler
PANDEMİ süreci, işadamından sağlık sisteminin içinde bulunan köhnemiş bürokratına kadar bütün sistemin gözden geçirilmesi için önemli bir fırsat olacak.
Bilenle bilmeyenin çok daha ayrıştığı, bilenlerin öne çıktığı yepyeni bir dönemin kapısını aralayacak.
Dışardan getirdiğini paketini değiştirip içeri satanlar dönemini kapatacak, bilgiyi üretenlerin önünü açacak.
Çünkü bütün gelişmeler gösterdi ki, bugün Cumhuriyet tarihi boyunca sağlık sisteminin biriktirdiği bilgi ve pratiğin ekmeğini yiyoruz. Onların veya öğrencilerinin getirdiği yepyeni bir sürecin önünün açıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
SÖZÜ TAŞINIR KILAN DA BU TOPRAKTANDI
Aslında Anadolu toprakları bu süreci asırlar önce bilginin taşınmasının ilk adımlarının attığı dönemde de yaşamıştı.
Sümerler ve Asurlar, Urartular ilk alfabeyi ilk tableti bu toprakta ortaya çıkardı tablete işledi, sözü taşınır hale getirdi.
Sonrasında Mısırlılar papirüse işledikleri hiyografik yazılar ile bunu daha kolay taşınır hale getirdi.
Ama onun imparatorluğu uzun sürmedi, Bergama Krallığı kuzu karın derisinin üzerine yazıyı aktarıp, çok daha uzun süre kalıcı olan parşömendi üretti, Mısır’ı alaşağı etti.
Yetmedi, dünyanın en büyük kütüphanesini yarattı…
Moğol- Çin İmparatorluğunun kağıdı bulmasıyla elindeki gücü kaybetti sanıldı, ama Selçuklu İmparatorluğu da Dicle ve Fırat nehirleri boyunca kurduğu kağıt fabrikaları ile onların elinden bunu aldı, hatta çok daha dayanıklısını üretti.
Ne zamanki sömürücü kurumlar baş gösterdi, ne matbaa gelebildi, ne de bilimde bir adım daha ileriye gidilebildi; çöküşün başlamasının da gongunu vurmuş oldu.
Bütün bunları anlatmamın nedeni içinde bulunduğumuz salgının yarattığı yepyeni fırsatı bu toprakların tekrar ele geçirilmiş olması.
BioNTech’in kurucusu Uğur Şahin ve eşi Özlem Türeci de bu toprakların insanıydı, olanak sunuldu ve önemli bir işe imza attı.
KLONLU ŞİRKETLER
Ancak hemen belirteyim bu alanda bilgisine güvendiğim akademisyenlerin söylediğine göre, Türkiye’de onlardan ileride olan gençler var.
Kimler olduğuna geçmeden önce bir noktanın altını çizeyim.
Bilim dergilerine göre aşı ve PCR testi konusunda çalışan şirket sayısı dünyada 230-240 civarında…
Dolayısıyla Türkiye’de bu alanda kurulup iş yaptığını ileri süren 600’e yakın laboratuvara bakmayın, çoğunluğu klonlamış şirketler.
Ancak hepsi birden TUBİTAK MAM’a başvurunca kimin ne yaptığını bilmeden ayırmak olası hale gelmiyor.
Ayrıca, bir zamanlar hayvan ağıllarına verilen batık kredide yaşandığı gibi, bazıları da devlet versin sonrasına bakarız havasında…
Bu da alanında çok iyi olanları görünmez kılmış
2035’TEN SONRA TÜKENECEKLER
Meseleye sadece tıp alanı olarak bakmayın.
Kimya, moleküler biyoloji, nano-teknoloji ve biyo-teknolojinin de bir o denli önemli olduğunu son bir haftada gördüklerim sayesinde anladım.
Bu alanda da Türkiye’nin insan kaynağının ne denli önemli olduğunu fark ettim.
Onlarla beraber olup, şu an Avrupa’ya binlerce PCR kiti satan işadamlarıyla da tanıştım.
Bunlardan biri biyoteknoloji alanındaki çalışmaları ile bilinen Dr. Ahmet Çağlar Özketen…
Arkadaşları ile geliştirdiği en geç yarım saat içinde sonuç alınan PCR test kitini Nanografi şirketi ile yakın gelecekte piyasaya çıkarma gayretinde.
Oldukça mütevazi olan Özketen’i dün büyük bir hayranlıkla dinledim.
Çalışmasını DNA ile çip teknolojisinin bütünleşmesine odaklanmış; gerekçesi de net:
“Gelecekte 3 alan kalacak, uzay, bilişim ve nano-biyoloji; bunun dışındaki bütün meslekler 2035’ten sonra tükenecek, çünkü robotlar onlardan çok daha iyi iş görür hale gelecek, doktorlar dahil bir çok kişinin işi elinden alınacak…”
Aşı konusundaki çalışmaları ise oldukça önemli; çünkü birçok sıkıntıyı ortadan kaldırıp, gribin de tükenmesini sağlayacak cinsten.
Hatta Uğur Şahin’in geliştirdiği mRNA aşısından bir adım daha ileride olduğunu da bilim insanları söyledi; ekip bunu başarmak için kendini öyle bir kaptırmış ki içlerinde yorgunluktan kalp krizi geçirenler olmuş.
COVİD-19 KARŞITI TİCARET
Bir diğeri salgının sağlık ticaretinde önemli yol almış bir işadamı…
PCR testlerinin daha erken çıkmasını nasıl sağlayabileceği üzerinde yoğunlaşan Erol Çelik, Ar-Ge çalışmasına yatırdığı sermayenin karşılığını almış.
Ankara’da Organize Sanayi’de bulunan Onkolojik Sistemler firmasındaki bilgi birikimini test kitlerine aktarmış; tıpkı PCR testi gibi bir çubuk ile boğaz ve burundan alınan sürüntü önceden hazırlanmış bir sıvının içine bırakılıyor.
Daha sonra test kitine aktarılıp 10 dakika içinde %97 ve üstü doğruluk sağlayan sonuca ulaşıyor.
Çelik, Covid-19 antijen test kiti Avrupa’da birçok ülke tarafından satın alınmış, şu ana kadar da 120 bin adet kiti sadece Avrupa’ya satmış.
ALMANYA’NIN GERİ ÖDEME LİSTESİNDE
Hatta AB’de “geri ödeme listesine” girmiş; yani test kitini alan vatandaşa bedelini geri ödeyen sigorta sistemi içine koymuş.
Berlin Belediyesi Çelik’in firmasının ürettiği kitler ile taramasını gerçekleştirmeye başlamış; bu kapsamda sadece Almanya’ya gönderdikleri günlük test kiti sayısı 80 bini aşmış.
Talep artışı sonucu bugün için günlük ihraç edilen kit sayısı 120 bine ulaşmış, yıl sonu kapasitesinin 250 bin adede çıkarmaya karar vermiş, bu amaçla Ankara’da ikinci fabrika yatırımına girmiş.
Kaç ülkeye ihracat yaptığını sordum, 20’yi aştığını söyledi; hatta FDA onayını almak için başvuru sürecini başlatmış, yakında ABD’ye de ihracatın başlayacağına inanıyor.
Hemen belirteyim test kitini biz de denedik, 15 dakika içinde sonucu verdi…
Bunun ötesinde isimlerin de olduğunu biliyorum.
Özellikle, toplu ortamlarda, evde bulunan koronavirüs enfeksiyonu kapmış kişilerle yaşam sürenlerin virüs kapmasını engelleyen benim Cov-Dur dediğim sprey çalışmasını yürüten bilim insanlarının yanında başka aşıların peşinde olanları da biliyorum, tanıyorum.
Tek farkları bilim insanı olmanın getirdiği mütevazılıkları ve iletişim sosyolojisini umursamıyor olmaları.
MÜTEVAZILIĞIN GÖRENMEZLİĞİ
Bu da onları ister istemez “gösteri dünyasında” görünmez kılıyor, onların adına da bir iletişimsel eylem planlaması yapılmadığı, iletişim stratejisi oluşturulmadığı için görünmez kılıyor.
Şunu bilin ki diğer ülkelerin sağladığı gibi 2-3 milyar dolarla da çalışmalarını yürütmüyor…
Bütün bunları kendileri gibi mütevazı bir bütçe ile hayata geriyor…