Dış politikada yeni baştan...
DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun dünkü yıllık basın değerlendirme toplantısının sonunda gördüğüm şu ki yeni yıl, diplomaside de yeni bir dönemi başlatacak.
Türkiye başta komşuları ve müttefikleri olmak üzere ilişkilerini yeniden düzenlediği, yeniden yola koymanın yöntemini bulmak için çaba gösterdiği bir yıl olacak.
Olmayanı da olduğu yerde bırakıp, yeni bir yol arayışına girecek.
Hatta bunun ilk adımları da atılmaya başlanmış…
En iyi üç örneği de Mısır, İsrail ve Fransa…
İSRAİL İLE İLİŞKİLER
Bakan Çavuşoğlu, soru üzerine Türkiye ile İsrail’in arasını bulmak için Azerbaycan’ın devrede olduğuna ilişkin iddiaları kategorik olarak reddetmedi…
İddiayı bir tarafa bırakıp, Türkiye’nin Filistin ve Gazze konusundaki tutumuna vurgu yaparak bunlardan vazgeçmesi halinde ilişkilerin iyileştirileceğini vurguladı.
“Filistin davası pahasına olan gelişmelerin hepsine karşıyız…” dedi…
Ancak İsrail açıklarında çıkan hidrokarbonun en verimli güzergahının Türkiye olduğunu belirtip, devamını da getirdi:
“İsrail’in kıta sahanlığı içinde çıkan hidrokarbon ihraç edecek kadarsa ikili düzeyde görüşülebilir…”
Daha ilerisi Libya ile yapılana benzer bir deniz yetki anlaşmasına da hazır olduklarını vurguladı.
FRANSA İLE TEMAS
Fransa ile temasın başladığını, meseleleri ele alacak heyetlerin oluşturulmaya başlandığına atıf yaptı,
Türkiye’nin Paris Büyükelçisi’nin, Fransa Dışişleri Müsteşarı ile sorunların belirlenmesi için bir heyet oluşturması konusunu görüştüğünü açıkladı.
Mısır ile ilişkilerin de bir yere gelmemesi için neden olmadığını söyledi.
ABD İLE ÇALIŞMA
ABD’nin CAATSA yaptırımlarına tepki koyarken, Almanya Dışişleri Bakanı’nın da benzer tepkisi ise dikkat çekiciydi…
Bu arada daha önce Türkiye’nin S-400 konusunu NATO nezdinde çalışma grubu ile ele alması için yaptığı çağrının bu kez ABD’den geldiğini söyledi.
Ancak yanlış anlamayı sorular aşamasında düzeltti; ABD ile böyle bir çalışma grubunun oluşturulabileceğini belirtti.
Türkiye’nin yumuşak gücünü kullanma taraftarı olduğunu, sert gücü de gerektiğinde kullandığını anımsattı ve “Biz akıllı güç kullanıyoruz” dedi.
ABD’nin tutumunun yeni yönetim ile ele alınacağının da altını çizdi.
GÜVENLİKÇİ POLİTİKADAN YUMUŞAK POLİTİK ZEMİNE
Bütününe baktığımızda aslında yakın geçmişte sorun olan ülkelerin hemen hepsi ile yeni bir zeminde yürümenin yönteminin arandığını söyleyebilirim.
Nitekim bir süredir Ankara’da da bu konuda başka önemli isimlerin açıklamalarına tanıklık ettik.
Bu da gösteriyor ki 2016’dan beri çeşitli nedenlerle güvenlikçi politikalara yönelmek zorunda kalan Ankara şimdi yeni bir yol haritası çizmeyi amaçlıyor.
GERİLİM AZALTICI ADIMLAR
Bunu yaparken özellikle son dönem AİHM üzerinden yeni bir gerilim alanı açılan AB ile ilişkileri yeniden tayin etmenin yöntemini arıyor.
Reformlarla aradaki sorunları yumuşatırken, duruşundan da taviz vermek istemiyor.
Son bir haftadır konuştuğum hükümet çevrelerinden aldığım bilgileri toparlarsam Ankara’nın bakışı net:
“AB’nin ve Avrupa’nın birçok kurumu kendi içinde ciddi sorunlar yaşıyor. Biz uzun süredir AB’nin tam üyesi olmak için uğraşıyoruz, siyasi olarak engelleniyoruz. Böyle devam etmesi de mümkün değil; ya yeni bir zemine oturacak, ya da yeniden yapılanacak. Başkanlık sisteminin kurumsal yapılanması içinde ilişkide olduğumuz kurumlarla da yeni yol haritası çizmeliyiz.”
TÜRKİYE’YE YAPTIRIM ZOR
Sadece AB de değil, Avrupa Konseyi başta olmak üzere diğer kurumların da iç sorunlarının büyük olduğuna inanılıyor.
Sonradan Birliğe katılan iki ülkenin direnişi nedeniyle AB’nin bütçesini geçirmekte zorlandığına dikkat çekiliyor.
Bu denli ağır sorunları olan AB’nin ve Avrupa Konseyi’nin bir de AİHM gibi insan hakları ve hukuk konusunda uğraşma niyetinde olamayacağı belirtiliyor.
Örnek olarak da AİHM’in Memmedov isimli muhalifin uzun tutukluluğu nedeniyle geçen sene cezalandırdığı Azerbaycan’a dikkat çekiliyor.
Azerbaycan kararını almanın dahi yıllar sürdüğünü, AB ile yıllardır ilişkide olan ve bazı kurumların kurucusu durumunda bulunan Türkiye’ye yönelik bir karar almasının güçlüğüne vurgu yapılıyor.
ESKİMİŞ HUKUK DA YAPILANMALI
Aslında Ankara bir taraftan gerilim yaratan zeminleri daha görünür yaparak onun üzerinden yeni ilişki düzeyini belirlemenin yöntemini arıyor.
Nitekim bir süre önce sohbetimiz sırasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Politika Kurul üyesi Mehmet Uçum, AİHM kararını yorumlarken şu cümleyi kurmuştu:
“Avrupa ile aramızda var olan eski ve eskimiş hukuk da yeniden yapılanan ilişkilerimize yetmiyor. Türkiye’nin geçmişteki Türkiye olmadığını Avrupa da anlayacak ve bu zeminde ilişkileri yeniden yapılandıracak…”
Bunun Avrupa ve kurumları ile var olan ilişkilerden vazgeçileceği anlamına gelmediğini de belirtip sözlerini özetle şöyle devam ettirdi:
“Ama Türkiye bir süredir yüzünü yeniden döndüğü Avrupa ile ilişkilerini yeniden kurarken, hukuk sisteminde var olan üsten ve dayatmacı yapısının da eskidiğini göstermek zorunda. Yeni ilişkimizi kurarken, hukukunun da yeniden oluşturulması gerekiyor. Siyasi kararlarının bizim için geçerliliğini yitirdiğini görmesi gerekiyor…”
MULTİ DİPLOMASİYE GEÇİŞ
Benzer cümleleri geçen hafta Olaylar ve Görüşler programımıza katılan Cumhurbaşkanlığı Dış Politika Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Çağrı Erhan da benzer yaklaşımda bulunmuş ve Türkiye’ye dayatmacı politikaların geçerliliğini yitirdiğini söylemişti.
Görünen o ki Ankara sadece AB ile değil, bünyesinde olan ve ilişkileri iyi gitmeyen her kesimle ilişkilerini yeni rayına oturtmak için uğraşacak.
Yeni yıl dış politika açısından multi-diplomasiye tanıklık edildiği yeni bir dönemin de başlangıcını getirecek…