Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İYİ Parti’de dün yaşanan şaşkınlığın nedeni, kazanması için çaba gösterdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu idi…

        Özellikle de Dünya Çalışan Kadınlar Günü kutlamasında İYİ Parti lideri Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın adını aynı cümle içinde geçirmiş olması...

        İlk tepki İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’undan geldi.

        İSTANBUL’DAKİ SOHBET

        İYİ Parti lideri Akşener de dün yöneltilen soru üzerine hem İmamoğlu, hem de Ağıralioğlu’nun tepkisini ifade hürriyeti kapsamında ele aldığını belirtti.

        Ancak, tepkisini de göstermekten geri durmadı:

        “Sayın İmamoğlu'nun attığı tweeti bizim arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu beğenmedi. Fikirlerini ortaya koydular. Dolayısıyla ben de saygı duyuyorum…”

        Belki bu noktada kaldı ancak, parti çevrelerine göre Akşener’in tepkisi bunun ötesinde olmuş.

        HDP milletvekillerine ilişkin dokunulmazlık dosyalarının kabulüne ilişkin Millet İttifakı içindeki görüş farkının yarattığı olumsuzluk yeni aşılmışken İmamoğlu’nun bunu yeniden coşturan adım atmasının ötesinde bir durummuş tepkisinin nedeni.

        Aktarıldığına göre Akşener, bir gün önce İstanbul’da İmamoğlu ile buluşup uzun bir sohbet yapmış.

        Bu sohbette de bütün meseleler enikonu ele alınmış.

        Bunlar varken, bir anda böyle bir tweet atmış olması şaşkınlığının ötesinde tepkisine yol açmış; ancak bu seviyede bırakmakla yetinmiş.

        HEPSİNİ MİLLİYETÇİ OYLAR SEÇTİ

        İYİ Parti’de İmamoğlu’nun bu adımı Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin zemin oluşturma çabası olarak yorumlanıyor…

        Nitekim Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu dünkü sohbetimizde ilginç bir yaklaşım gösterdi:

        “Sezer’i de Gül’ü de Erdoğan’ı da Cumhurbaşkanlığına taşıyan milliyetçi destekti. Eğer o dönemde milliyetçiler Ecevit’e destek vermeseydi Sezer seçilemezdi. Meclis’e girmeselerdi Gül Cumhurbaşkanı olamazdı. İttifak desteğini vermeseydi Erdoğan seçilemezdi…”

        CHP NASIL BAKIYOR?

        Peki, CHP nasıl bakıyor?

        Konu dün yapılan MYK’da masaya getirilmiş, ancak CHP lideri Kılıçdaroğlu üzerinde durmak istememiş ve konuyu kapatmış.

        Arkadaşlarının da bu konu üzerinde durmaması gerektiği yönünde bir tavır sergilemiş.

        Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu tavır sonrası çok konuşmak istemediler ama Belediyelerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un şu sözleri meseleye bakışı yansıtıyor:

        “Kadın haklarına ilişkin bir gönderi ve bütün kadın parlamenterleri kapsayan bir davet; eşi organize etmiş. Parlamentoda yan yana oturuyoruz, yakın geçmişe kadar Başkanvekili olarak Buldan’ın yönettiği Genel Kurul’da yasama faaliyetini yürütüyoruz da kadın hakkında mı ayrıştık. Bunun politik duruşu nerede? Haklarını korurken de mi ayrıştıracağız?”

        Durumun özeti böyle…

        "Trendi artanın sarı kırmızısına bakılmaz"

        "Trendi artanın sarı kırmızısına bakılmaz"
        0:00 / 0:00

        ÖLÇÜLÜLÜK son yıllarda dünyanın kaybettiği bir kavram haline geldi.

        Yenilen yemekten tutun da binilen otomobile kadar her şeyin ölçüsünün kaçtığı, abartıldığı, büyütüldüğü, kalabalıklaştırıldığı bir dünya düzeni ile yüz yüzeyiz.

        İçerik, fayda, yarar, denge bu düzen içinde kendine yer bulmakta zorlanıyor.

        Son dönem yaşananlar gibi…

        Lokanta ve kafe sahipleri aylardır işletmelerini açabilmek, işsiz kalan çalışanlarının ekmek kapısının devam edebilmesini sağlamak için mücadele verdi.

        Yeniden açılması halinde tedbiri elden bırakmayacaklarını, birbirlerini sıkı bir şekilde denetleyeceklerini belirtti.

        Bilim Kurulu da bu kapsamda 4 kademe belirleyip, hangi şartta açılıp kapanabileceklerine yönelik kıstasları sıraladı; kabine de bunun onayını verip uygulamaya koydu.

        Ertesi gün de söylenen sözler bazı lokanta sahipleri tarafından unutuldu.

        BAZILARI %50 ARTTIRDI

        Son üç gündür Ankara ve İstanbul’dayım…

        Sanki %50 azaltma değil de arttırması istenmiş gibi her yer üst üste…

        Ankara’da dün dolaşırken de gözüme çarptı, bazı restoranlar, kafeler tedbirlerini çok iyi bir şekilde almış.

        Ama gelin görün ki yanındaki veya iki dükkan üstündeki, komşusu gibi davranmaktan uzak…

        Aradaki mesafesi bırakın 2 metreyi, 50 santime indirmiş, masaları da tıklım tıklım doldurmuş.

        Yaptığı sadece kendisine değil, yanında düzgün şekilde kurallara uygun masa düzenini kurmuş olanlara da zarar veriyor…

        Bu şekilde devam etmesi halinde meselenin nereye kadar varacağı da görünüyor.

        Son rakamlar da bunun açık göstergesi…

        Bunları düşünürken, baktım normalleşme sürecini takip eden Bilim Kurulu’nun alt kurulu üyesi, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Levent Akın da benden farklı bakmıyor.

        Henüz normalleşme sürecinin yansımalarının alınmadığını belirterek söze girdi.

        Bu hafta Çarşamba gününden itibaren yansımalarının görüleceğini söyledi.

        Nedeni de bulaşın ortaya çıkış sürecinin 3 ile 10 gün arasında olması.

        Dolayısıyla, gelecek haftadan itibaren bugünlerin etkisini göreceğiz.

        TRENDİNE DE BAKILIYOR

        Prof. Dr. Akın’a bu kapsamda, son açıklanan rakamlar çerçevesinde bazı illerin kırmızıya veya turuncuya döndüğünü anımsattım.

        “Durum böyle iken bir hafta daha bekleyerek bulaş hızını daha da arttırmış olmayacak mıyız?” diye sordum.

        Kademe yükseltme veya azaltmada, sadece 100 bin kişiye yapılan PCR testinden elde edilen verileri kullanmadıklarını başka verilerin olduğunu da söyledi.

        Bunlardan biri de salgının yayılma trend hızıymış…

        Yani salgın bir ilde ne denli yayılıyor ve virüse yakalanan sayısı artmakla birlikte bunlardan kaçı hastaneye yatacak seviyeye geliyor.

        Bu da renk kademelerinin belirlenmesinde en önemli kıstaslardan biri olarak alınıyormuş.

        TİLKİ TAVŞAN HİKAYESİ

        Son dönem artışlarda İngiltere’de ilk görülen mutandın gittikçe baskın hale gelmeye başlamış.

        Bunu tilki-tavşan benzetmesiyle anlattı.

        Yani tavşanlar çoğaldığında tilkiler daha fazla karnını doyuruyor, azaldığında ise aç kalıp kendisi de yaşamını sürdüremez hale geliyor.

        Vuhan ve İngiliz mutantları arasındaki ilişkiyi de buna benzetti.

        Bugün baskın olan İngiliz mutantının yayılma hızının yüksek olduğunu belirtti.

        Prof. Dr. Akın’ın anlatımından yola çıkarsam, ilk görülen Vuhan’da ortaya çıkan tavşandı, şimdi ondan daha hızlı koşan tilki ile yüz yüzeyiz.

        Daha önce 100 kişiden 7’si hasta olurken, etkisinde bir değişiklik olmadı, yine 7 kişiyi etkiliyor.

        Ama daha çok sayıda bulaştığı için 7 yerine bu kez 21 kişiyi hasta ediyor.

        Dolayısıyla bugün yayınlanan turuncu, kırmızı renkler ek tedbirlerde tek kıstas olmayacak, Prof. Dr. Akın'ın vurguladığı gibi trend hızı yüksekse turuncusuna kırmızısına bakılmadan da ek önlemlerle kapanma yoluna gidilebilecek...

        HANGİ MUTANT NE KADAR YAYILDI

        Bu da son dönem pandemi hastanesindeki yatakların yeniden dolmasına yol açmaya başladı.

        İşte bu da işin trend hızını gösteriyor.

        Peki, bunun içinde daha öldürücü olan Güney Afrika ve Brezilya mutantlarının oranı nedir?

        Prof. Dr. Akın, bu konuda elinde kesin bir veri olmadığını söyledi.

        Ancak Sağlık Bakanlığı’ndan konuyla ilgili kişileri aradığımda Güney Afrika mutant virüsünü taşıyan kişi sayısının 54, Brezilya mutantı tespit edilenin de bir olduğunu belirtti; karantina altında tutulduklarını bildirdi.

        Aşı konusuna gelirsem…

        Aktardıklarına göre aşı tedarik zincirinin akışında bir sorun yok.

        Sorun Çin’de şişe bulmakta…

        O nedenle depolar içinde getirilip, Türkiye’de daha önce anlaşmaya varılan üç fabrikada dolumun yapılması yönüne gidilmesine karar verilmiş.

        Ancak şu an bu fabrikalardan sadece Polifarma’da dolum yapılıyormuş; o da gelen miktarın 3 milyon doz dolayında olmasındanmış…

        Miktar arttığında diğer fabrikalar da devreye girecekmiş.

        BİONTECH KİME YAPILACAK?

        Peki, Biontech aşısı kime yapılacak?

        Ona ilişkin de ilginç bir yöntem benimsenmiş.

        Anlattıklarına göre, 5 milyon doz Biontech aşısı geldiğinde o an sırada kim varsa ona yapılacak şekilde planlanmış.

        Biontech aşısı eksi 70 derecenin üzerinde koruma gerektirdiği için genelde hastanelerden randevu alanlara yapılması hedeflenmiş.

        Bu aşıların antikor seviyesinin daha yüksek olması nedeniyle kanser gibi ümmin sistemi daha düşük olanlara yapılıp yapılamayacağını sordum.

        Başka yan etkilerinin de olabileceği kaygısıyla bu düşünülmemiş.

        Hatta halen yapılmakta olan inaktif aşı Sinovac yerine, Biontech olmak isteyenlere de belge imzalatılacakmış.

        Birinin diğerine önceliği olmayacakmış, ama garantisine ilişkin süreçler farklı çalıştığı için böyle bir belgeye de ihtiyaç duyuluyormuş.

        Bakalım kaç kişi 5 milyon doz aşıdan olmak isteyecek?

        Diğer Yazılar