Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İSTANBUL Sözleşmesi’nden çekilme kararına zemin oluşturan ve son günlerde üzerinde en çok durulan 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi…

        Aslında Kararname öyle çok bir maddeden oluşmuyor, iki yürürlük ve bir atıf dahil 10 maddelik metin…

        CHP’NİN BAŞVURMADIĞI MADDE

        Bu metin TBMM’de kabul edildiğinde, CHP Anayasa Mahkemesi’ne götürdü ve bazı maddelerinin iptalini istedi.

        Dikkat çeken ise bunların arasında bugün en çok tartışılan ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin gerekçesi yapılan 9 numaralı Kararname’nin 3. fıkrasına ilişkin herhangi bir başvuru yok…

        CHP’nin başvurusu, ağırlıklı olarak 4’üncü ve 6’ıncı madde üzerinde…

        Onda da Kararname’nin 4. maddesinde yer alan daha çok Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı’nın yayımı ile ilgili bölümler ve uluslararası andlaşmaların TBMM’ye gönderimine yönelik uygulamalar üzerinde durulmuş…

        Anayasa Mahkemesi de bu teknik konulardaki başvuruları haklı bulmayıp, başvuruyu oy birliği ile reddetti…

        CHP yetkililerine dün bunun nedenini sordum…

        Grup yöneticileri o dönem hukukçuların metni hazırladığını ve o kapsamda başvuru yaptıklarını belirtti.

        NEDEN O MADDE KONULMADI?

        CHP’nin hukuktan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’e bunun nedenini sorduğumda şu yanıtı verdi:

        REKLAM

        “Zaten Bakanlar Kurulu’na geçmişte verilmiş bir yetki vardı. Bu yetki Cumhurbaşkanı’na devredilmiş olarak gördük. Bu kapsamda baktığımız için diğer maddelerini Anayasa Mahkemesi’ne götürdük… Çünkü Cumhurbaşkanı zaten yetkisinde olmayan bir konuda kararname çıkaramaz, öyle baktık…”

        Bu konuda haklı olabilir.

        Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 90’ıncı maddesi ve yürütme dışında, temel hak ve hürriyetler ile ilgili konularda kararname çıkarma yetkisinin zaten olmadığı şeklinde bakılabilir.

        Ancak bugün gelinen durum olabilirlik, olasılık üzerinden hukukun yürütülmesinde yaşanan durumu ortaya koyuyor.

        Konu üzerinde bir haftadır kamuoyunun takdirini de kazanmış başta Prof. Dr. Kemal Gözler, Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Ersan Şen olmak üzere çok sayıda hukukçu durumu yorumladı ve TBMM’den geçmediği sürece Sözleşme’nin yürürlükte olduğunu kayda geçirdi.

        Nitekim dün Prof. Dr. Ersan Şen, aynen Kemal Gözler gibi konuyu enine boyuna önemli bir makaleyle kaleme aldı, bütün yönleriyle ortaya koydu.

        DİKKATTEN KAÇAN MADDE

        Dr. Rezan Epözdemir ile dün sohbet ederken şu soruyu yönelttim:

        “CHP o dönem bugün tartışılan 9 nolu Kararname’nin üçüncü maddesinin üçüncü fıkrası üzerinden yapsaydı ne olurdu?”

        Sektirmeden yanıt verdi:

        “Tahminim iptal ederdi bugünkü tartışmalar da yaşanmazdı…”

        Gerekçesi de konunun uzmanı diğer hukukçularla benzer oldu:

        “Kararname yürütme ile ilgili hususlarda çıkarılabilir. Yasama fonksiyonuna halel getirecek, temel hak ve özgürlüklere yönelik de kararname çıkarılamaz…”

        ÜÇÜNCÜ MADDENİN ÜÇÜNCÜ BENDİ

        Danıştay’a yapılan başvurulara nasıl baktığını sordum.

        REKLAM

        Sosyal medya üzerinden gelen bilgilere göre ancak değerlendirmede bulunabileceğinin öncelikle altını çizdi.

        Dr. Epözdemir, Danıştay’da davalar açılırken, geçmişte Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruda olduğu gibi 9 Nolu Kararname’nin üçüncü maddesinin üçüncü bendine atıf yapılmadığını anımsattı.

        Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti'ni bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin yürürlüğe girmesi, uygulama alanının değişmesi, durdurması ve yürürlük tarihinin tek başına belirlemesi yetkisinin olamayacağını belirtti.

        Bunların Anayasa’nın uluslararası andlaşma ve sözleşmeleri iç hukuk içinde kabul eden 90’ıncı ve Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen maddelerine atıf yaptı.

        ANAYASA’YA AYKIRILIK BELİRTİLMELİ

        Danıştay’a davaların Anayasa’ya aykırılığın da kayda geçirilerek açılması gerektiğini belirtti.

        Bu durumda Danıştay’ın konuyu aykırılığın tespiti için Anayasa Mahkemesi’ne başvurucuların başvurusu veya doğrudan kendisinin götürebileceğini vurgulayıp ekledi:

        “Öncelikle davacılar Anayasaya aykırılık defi ile davayı açmalı. Ya da Danıştay kendisi Anayasa’ya aykırılıktan Anayasa Mahkemesi’ne götürmeli. Anayasa Mahkemesi kararını verene kadar Danıştay davaları ve Sözleşme’nin çekilmesine ilişkin kararı beklemeye alır. Benim görüşüm 9 Numaralı Kararın 3. maddesinin 3. bendi Anayasa’ya aykırılık içeriyor.”

        CHP’DEKİ FARKLI BAKIŞ

        Bu görüş yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye’nin en saygın hukukçuları tarafından dile getiriliyor.

        Ancak işin ilginç tarafı CHP’de aralarında yöneticilerin de bulunduğu bir grup milletvekilinin konuya böyle bakmıyor olması.

        REKLAM

        Onlar Anayasa açısından bir aykırılık görmediği gibi, Danıştay aşamasından sonuç alınamayacağı gibi bir görüşe de sahipler.

        Anladığım o ki parti içi tartışmalarda bunu da dile getirmekten kaçınmıyorlar.

        KADINLARIN SAKİN GÜCÜ

        Bununla birlikte Gamze Taşçıer’in de arasında bulunduğu bir grup kadın milletvekili ise konunun sonuna kadar takipçisi olmakta kararlı.

        Hatta Sözleşme’nin kabulü döneminde AK Parti ve MHP milletvekillerinin konuşmalarını verdikleri demeçleri çıkarmışlar.

        Bugün de belediye başkanı veya milletvekili olarak görevini sürdüren AK Partililerin o gün söyledikleri cümleleri alt alta sıralamışlar.

        Meseleyi kavga eder tarzda değil, sakin güç içinde çözme yönünde bir politika belirlemişler.

        Şurası açık ki bu propaganda tarzı karşıtlıkların kavgasından ve çekişmesinden usanmış kitlelere daha fazla etki yapıyor.

        Bakalım nasıl sonuç verecek…

        Diğer Yazılar