Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BAŞLIKTAKİ cümle, Afganistan’da ABD ve müttefik kuvvetlerine komutanlık yapmış, emekli general ve CIA eski direktörü David Petraeus’a ait…

        General Petraeus’un bir özelliği daha var, oğlu ve gelini de Afganistan’daki 173. Hava İndirme Tugayı’nda görev yaptı.

        ABD Başkanı Biden’ın Afganistan’dan çekilme kararını açıklamasından bu yana gazetelere, radyolara, televizyonlara demeç veriyor; sosyal medya üzerinden yöneltilen soruları yanıtlıyor.

        Hepsinde de aynı eleştiri hakim:

        “Afganistan’dan çıkmakla çok büyük hata yapıldı… Kalp kırıcı. Trajik. Ve bu bir felaket…”

        Yönelttiği şu soru bir süre aklımdan çıkmadı:

        “ABD ulusal güvenliği şimdi 4 ay öncesine göre daha mı iyi?”

        Afganistan’ın El Kaide, DAEŞ gibi yapıları üreten bir zemin olduğunu, 20 yıl içinde bu özelliğinden arındırıldığını belirterek bunun ileride yaratacağı etkiden söz ediyor.

        Afganistan’da 20 yılın ardından ABD’nin geldiği son noktanın “onur kırıcı olduğunu” söylüyor.

        “Bu Vietnam sonrası ordu değil; içi boş ordu yoktur…” suçlamasında bulunuyor.

        Bunun ABD ordusu üzerinde yaratacağı etkiden söz ederken, “Psikolojik bir çöküşten korktuğunu” vurguluyor.

        REKLAM

        ABD Büyükelçiliği’ni tahliye ederken, Taliban’ın Kabil’e her yönden girmesinin getirdiği duruma dikkat çekip ekliyor:

        “Gerçekten neler olup bittiğini değerlendirmeli ve bence bunun ciddi bir hata olduğunu kabul etmeliyiz.”

        Afganistan’a 3 bin 500 asker daha gönderilse bugünkü durumun yaşanmayacağını ileri sürüyor.

        Şu cümlesi konuşmasının özetini oluşturuyor:

        “Suriye eridiğinde ne olduğunu hatırlıyor musunuz? Biz bunu 'Jeopolitik Çernobil', şiddet, aşırılık, istikrarsızlık ve mülteci tsunamisi yayan bir ülkenin erimesi olarak tanımlardık.”

        Afganistan’ın durumunun da bundan çok daha kötü olacağına işaret ederek, “Bir domuzun üzerine ruj sürmeyin. Bu sizin güvenilirliğinizi zedeler” eleştirisini getiriyor.

        Petraeus’un sözlerini okuyunca, hafızam beni 1985 yılında Afganistan’ı işgal eden Sovyetleri ülkeden çıkarmak için CIA’nin uygulamaya koyduğu Siklon Operasyonu’na götürdü.

        O gün de ABD’nin mücahitleri neden silahlandırdığı, Afganistan’daki aşırılara neden destek verdiği sorgulanmıştı.

        Sovyetlerin son askerinin Afganistan’dan çıktığının açıklandığı gün dönemin CIA Başkanı’nın, “Biz kazandık” sözü her şeyi özetliyordu.

        Siklon Operasyonuna adını veren dönemin CIA Baş Analisti de “Hangisi daha önemli, Sovyetlerin Afganistan’da yenilmesi mi, Taliban’ın çıkması mı?” diye sormuştu…

        Son dönem sıklıkla altı çizildiği gibi, ABD’nin Afganistan’dan çekilip, sahayı Taliban’a terk etmesi yeni bir operasyonun parçası mıydı?

        Eski bir CIA direktörü olan Petraeus’un hayıflanmasını okuyunca, durumun farklı olduğunu düşünmeye başladım…

        REKLAM

        Bir zamanlar askerinin proaktif hareketi ile Avrupa’nın önüne geçen ABD, emekli komutanının söylediği gibi güçsüz bir yapıya mı dönüştü?

        Dış görevler askerinde bıkkınlık mı yarattı, yoksa ABD dünyanın jandarması olmaktan mı vazgeçti; yerini vekalet savaşçılarına mı bıraktı?

        Çok şey sorulabilir.

        Ancak en önemli soru şu olsa gerekir:

        “Afganistan radyasyon yayar gibi terör yaymaya devam edecek mi, yoksa Taliban dün sözcüsünün basın toplantısında dile getirdiği gibi eskisi gibi olmayacak mı?”

        Aslında her ikisinin sonucu da birbirinden farklı olmayacak.

        Sözcünün çizdiği tablodaki gibi Taliban yumuşarsa, bu kez öteki radikal örgütlerin yükselişine tanıklık edilecek.

        Diğer türlü de terör ihraç ülkesi halini sürdürecek…

        Bunu anlamak için çok uzağa gitmek de gerekmeyecek…

        Mevcut Tezkere ile devam mı?

        Mevcut Tezkere ile devam mı?
        0:00 / 0:00

        TALİBAN Sözcüsü dünkü basın toplantısında, bütün Batılı güçlerin 31 Ağustos’a kadar ülkeyi terk etmesi gerektiğini söyledi.

        Bununla da kalmadı arkadaşım Mehmet Akif Ersoy'un sorusu üzerine aynen şunları söyledi:

        "Biz bu konuda daha önce görüşümüzü söyledik. 31 Ağustos son tarih. Bu ülkede Türk askerinin kalmasına da gerek yok. 31 Ağustos'ta Türk askeri de çıkmalı..."

        GÖRÜŞMELERE GÖRE

        Bu söz üzerine AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı’yı arayıp, 31 Ağustos’tan sonrasına yönelik bir Tezkere planlarının olup olmadığını sordum.

        Buna ilişkin şu an bir hazırlıklarının olmadığını belirtip ekledi:

        “Görüşmeler sürüyor. Ocak ayında çıkan mevcut Tezkere’nin süresi zaten uzundu, 18 aydı. Durumun ne olup olmayacağı görülmeden adım atılamaz. Dışişleri, Milli Savunma bakanlıklarımızın temaslarının ne sonuç vereceğini görmeden bir şey söylemek doğru da olmaz. Eğer kalmak gerekiyorsa Tezkere gelir…”

        AK Parti Grup Başkanı Bostancı, bunun ötesinde tek kelime etmedi, durumu net ortaya koydu, bunun ötesindeki sözlerin spekülatif olacağına işaret etti.

        SÜRE YETERLİ Mİ?

        Ancak, AK Parti içinde eğer görev süresinde bir uzatmaya gidilmesi gerekirse, bunun için yeni bir Tezkere’nin gerekmeyeceğine yönelik bir kanı var.

        Bu grup, mevcut Tezkere’nin süresine bakılması, NATO’nun görevi ile bağlı kalınmaması gerektiği gibi bir görüşü dile getiriyor.

        Hemen belirteyim, bu doğru bir yaklaşım olmaz, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sıkıntıya sokar.

        GÖREV TANIMI AÇIK

        Çünkü görev tanımı açık, “TSK unsurlarının NATO’nun Afganistan’da icra etmekte olduğu Kararlı Destek Misyonu” kapsamında görev tanımı yapıyor.

        Görev tanımı ortadan kalktığı halde, aynı Tezkere’ye dayanarak orada kalmaya devam edilmesi, yeni başka sorunlara yol açar.

        AK Parti ve MHP yönetimleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan görevine devam etmesi gerektiğini söylüyor.

        TBMM’de sayısal çoğunluğu da bulunuyor.

        Dolayısıyla böyle bir riske girmek yerine, yeni Tezkere daha kolay yol olarak duruyor.

        Tabii Taliban ile uzlaşı sağlanırsa…

        Ama o uzlaşının yaratacağı olumsuz etkinin neler olacağını da iyi görmek gerekiyor.

        Özellikle de, ailesinin yaşamını sürmesi için Türkiye’ye gönderen Taliban karşıtı güçler üzerindeki etkisini de kestirmek gerekiyor.

        Diğer Yazılar