Ayaklanma teşvikli barış arayışı...
EN aykırı tutumdaki ülkeler dahi teyid ediyor ki Türkiye Ukrayna ile Rusya arasında barışın tesisi uğraşında samimi bir gayret içinde.
Sonrasına ilişkin faydası bir yana, bölgesini saran ateş çemberinin uzun vadede yaratacağı etkiyi görüyor ve bugünden söndürmeye çabalıyor.
Karadeniz’in öteki ucu olsa bile, uzun vadede kendisine de yük getireceğini biliyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun iki gündür Moskova- Kiev arasındaki mekik diplomasisine dönüştürdüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da liderler arası telefon diplomasisiyle yönettiği çabadan sonuç çıkar mı?
Umarım, bu uğraş sonunda Rusya Devlet Başkanı Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy barışı sağlamak üzere bir araya gelir.
Ancak bunun için şu soruya da yanıt bulmak lazım…
Hem Rusya hem de Ukrayna tarafının “garantör ülke” olmasını istediği Türkiye'ye, barışı tesis etme çabasına içinde bulunduğu Kuzey Atlantik İttifakı ne oranda destek veriyor?
Yanıtını bulmak için ABD’den gelen açıklamalara bakmak yeterli.
UZUN SAVAŞ ARAYIŞI
ABD Başkanı Biden’ın daha dün Ukrayna’ya toplamda 800 milyon dolar tutan askeri yardımın devam edeceğini belirtip, “Şimdi size dürüst olacağım…” diye devam ettiği açıklamasından söz ediyorum:
“Bu uzun ve zorlu bir savaş olacak ancak Putin'in sivillere karşı, ahlaka aykırı saldırılarına karşı Amerikan halkının Ukrayna'ya desteği her zaman sürecek…”
AYAKLANMANIN MALİYETİ…
Buna bir de ABD’nin 2014’ten bu yana İngiltere ile birlikte Ukrayna’da “ayaklanma” eğitimi verdiği milis güçleri de eklemek gerekiyor.
Bunun ne demek olduğunu ABD daha önce Afganistan’da Ruslara yaşattı; kendisi de ayaklanmaya karşı mücadelenin ne denli külfetli ve maliyetli olduğunu Irak ve Afganistan’da bizzat yaşayarak öğrendi.
Bugün ise Ukrayna’da Ruslara karşı uyguluyor.
Ayaklanma üzerine akademik çalışmaları bulunan TOBB-ETÜ-SUİ’den Doç. Dr. Nihat Ali Özcan ile sohbet ederken, David Galula’ya atıf yaparak söze girdi.
Ayaklanma ve ayaklanmayı bastırma üzerine 60 yıl önce yazdığı tezleri geçerliliğini koruyan Galula, 1970’li yıllarda gerilla savaşı veren grupların simge ismiydi.
Rusya Devlet Başkanı Putin, kısa süre önce kontrgerilla niteliğindeki sivil güçleri de Ukrayna’da savaşa çağırınca Galula’nın adını ve şu sözünü anımsamıştım:
“Halk zulüm ve devlet şiddeti dolayısıyla ayaklanmaya mecbur bırakılmışsa, artık hiçbir kontrgerilla tedbiri fayda getirmez. Bu dava zaten kaybedilmiştir…”
Batı'nın da bunu bilerek hareket ettiği kesin.
O nedenle yine Galula’nın iletişim sosyolojisinde de çok atıf yapılan, “Tesirli bir propaganda mekanizması, suni problemleri hakiki bir problem haline getirir” tezine hayat buldurmak için elinden geleni yapıyor.
Bugüne kadar söylenmedik cümleler havada uçuşuyor, bunlara Biden’ın, Putin için söylediği, “O bir savaş suçlusu…” cümlesi de eklenmiş bulunuyor.
MOSKOVA’DA KAZANMAK
Doç. Dr. Özcan da bu duruma dikkat çekti, Batılı ülkelerin Moskova, dolayısıyla Putin’i köşeye sıkıştırmanın yolunu, halk ayaklanması ile sağlamaya çalıştığını belirtti.
Uzay teknolojisine de sahip dünyanın en donanımlı ve güçlü ordusu olarak kabul edilen Rus Silahlı Kuvvetleri’nin, Ukrayna’nın ayaklanmacıları karşısında çaresiz duruma düşürüldüğü algısını yaydığına da vurgu yaptı.
Vietnamlı General Võ Nguyên Giáp’ın ABD’ye karşı savaşında söylediği, “Bu savaşı Vietnam ormanlarında değil, ABD’nin Başkentinde kazanacağız…” sözüne de bu aşamada atıf yaptı.
“Şimdi de ABD ve müttefikleri, bu savaşı Ukrayna ormanlarında değil, Moskova’da kazanma peşinde” dedi.
2014’TEN BERİ KURGULUYOR
Başa dönersek…
ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkelerin bu denli avantajı ele geçirdiği bir süreçte barış uğraşı sonuç bulur mu?
Barışa en yakın olunduğu anda, Batılı ülkelerin Putin’i hedefleyen umutları tüm gayretleri heba eder mi?
Yoksa 2014’ten bu yana kurguladığı oyununun devamı için elinden geleni mi yapar?
Bunu anlamak için çok uzağa gitmeye de gerek yok…
Yanı başımızdaki Irak, Suriye ve Afganistan’da yaşananların üzerinden çok zaman da geçmedi…