Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        RUSLARIN engellemesi dolayısıyla limanından çıkamayan Ukrayna tahıl gemilerinin neden olduğu gıda krizini aşmak için Ankara’nın başlattığı diplomatik girişimler sonuç verir mi?

        Bu soruya yanıt vermeden önce bir başka sorunun daha aydınlatılması gerekiyor…

        O da son üç aydır dünya savaşın askeri boyutuna odaklanmışken, tahıl krizi olmasaydı insani boyutu bu denli öne çıkabilir miydi?

        Ya da Ukrayna silolarında ihracat için bekleyen 40 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara girememe sorunu yaşamamış olsaydı konu bu denli boyutlanabilir miydi?

        Soruyu dün bölge üzerine çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Mitat Çelikpala’ya sordum…

        Soruya soruyla karşılık vererek başladı:

        “Bu tahılın ihraç edilebilmesini sağlayacak deniz koridoru inşa edilebilir mi? Edilirse bu ticaret kimin işine yarar?”

        Karayoluyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden tahılın satılabileceğini, ancak bunun maliyeti arttıran bir durum olduğunun da altını çizdi.

        KARADAN TAŞIMA ÇOK ZOR

        Savaş dolayısıyla gelecek yıl da bu bölgede tahıl ekilemeyeceği göz önüne alındığında, sorunun çok daha büyük bir hale geleceğine de vurgu yaptı.

        Devamını şöyle getirdi:

        “Piyasaları ve Ukrayna’yı rahatlatacak tek yol deniz. İhracatının ağırlıklı bölümünü Odessa üzerinden yapıyordu, mayınların temizlenip saldırıların önlenmesi gerekiyor. Bunun yapılmasını kim ister? Bir de kim yapacak? AB, ABD veya Rusya buna ne kadar izin verecek? İzin verilmesinden kim karlı çıkacak?”

        Aslında soruları işin ne denli çetrefilli, karmaşık ve çoklu bir mekanizmaya bağlı olduğunu da gösteriyor.

        Rusya Dışişleri Bakanı Lavrovun da “Türkiye ile çalışırız, gemilerin limanlardan güvenli çıkışı konusunda işbirliğine hazırız” sözünün de aslında ne denli yetersiz kaldığını sergiliyor…

        AZ SAYIDA GEMİ ÇÖZÜM MÜ?

        Prof. Dr. Çelikpalanın işaret ettiği de tam bu durum…

        Yani kısa vadede bir kaç geminin serbest kalmasını sağlayacak bir çözümün uzun vadede asıl problemi çözmeyeceği ortada.

        Rusya’nın Ukrayna’nın Karadeniz kıyısındaki bütün limanlarını ele geçirmesi ihtimali de bu durumu çok daha çetrefilli hale getirmeye aday…

        Ayrıca Rusya kendisini yaptırım altında tutan batının sıkıntısını kaldıracak kolaylığı neden sağlasın?

        Ukrayna’ya da satacağı buğdaydan gelir etme imkanı neden versin?

        Bir şey almadan vermemek üzerine kurulu dış politikasını burada da hayata geçirmek varken, devam eden savaşta niçin karşısındakine ekonomik fırsat tanısın?

        Aslında soruları uzatmak da olası…

        KARADENİZ’İN GELECEĞİ

        Prof. Dr. Çelikpala bu soruların yanıtları ortaya çıkmadan gemilerin hatır gönül için bırakılmasının olanaksızlığına işaret ederken, asıl sorunun gelecekteki tehlikesini de şöyle dile getirdi:

        Eğer Rusya Ukrayna’nın bütün işgal ederse Karadeniz’de nasıl bir düzen ile karşı karşıya kalırız?”

        Sorusuna yanıtını da yine kendisi verdi:

        “Her ne kadar Türkiye’nin 1990’lardan bu yana geliştirdiği bölgesel sahiplik ilkesi yok olduysa da her halükarda yeni bir güvenlik sisteminin kurulması gerekiyor… Bu da çok taraflı bir stratejik bakış açısını zorunlu kılıyor. Tüm kıyıdaşların içinde Rusya’nın olduğu herhangi bir girişime katılmaları olanaksızken, Karadeniz’in geleceği nasıl şekillendirilecek?”

        RUSYA KENDİ BAŞINA BELİRLERSE

        Daha önemlisi tek başına kalan Rusya kendi güvenlik sistemini Karadeniz’de tek taraflı olarak uzun süredir çalıştırıyor.

        Bunu Gürcistan sürecinde de gördük, Kırım ilhakında da…

        Dolayısıyla kendi güvenliğini öncelediğini iddia ederek bölgede aslında yeni rejimi bizzat dayatıyor.

        Bölge ülkeleri de uzun süredir buna karşı bir tutum geliştiremiyor.

        Bugün Türkiye dışında sanki Gürcistan ve AB üyeleri Bulgaristan ve barış döneminde Karadeniz’de haklarını savunulduğu gerekçesiyle kıyameti koparan Romanya. sus pus olmuş şekilde kenara çekilmiş seyrediyor…

        YUNANİSTAN İLE SORUN

        Mesele burada da bitmiyor.

        Nitekim bu konular Uluslararası Çalışmalar ve Güvenlik Araştırmaları inisiyatifinde yeni kurulan Bodrum Enstitüsü’nün çalıştayında dün ele alındı…

        Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya, Türkiye’nin uzun vadeli Karadeniz politikasının tutarlılığına işaret etti

        Karadeniz gerilimi beraberinde Türkiye ile Yunanistan arasındaki son dönem devam eden gerilimi krize veya çatışmaya dönüştürür mü?

        Prof. Dr. Yalçınkaya, Türkiye ile Yunanistan arasında çok sayıda krizin yaşandığını da anımsattı ve şu tespiti yaptı:

        “Son 50 yılda çok kez savaşın eşiğine gelindi ve her seferinde çatışma olmadı. Kardak krizi ve Kıbrıs harekatı da bunun en iyi örnekleri. Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanabilecek herhangi bir krizin derecesi ne kadar yüksek olursa olsun, çözüme kavuşma olasılığı yüksektir. Bu ancak iç politika için malzeme yapılmak üzere gerilim olur ki Atina bunu çok sıklıkla yapar….”

        Konusunun uzmanı iki bilim insanının bakışı böyle….

        Özetle Karadeniz’de asıl sorun gelecekte…

        Diğer Yazılar