Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SON günlerde caddelerde, reklam panolarında üniversitelerin reklamlarıyla daha çok karşılaşır olduk.

        Buna neden de üniversiteye giriş sınav (YKS) sonuçlarının 20 Temmuz’da açıklanacak olması.

        Sonrasında ise öğrencilerin kayıt süreci başlayacak.

        Özellikle vakıf üniversiteleri bu dönemde daha fazla öğrenci çekebilmek için yoğun bir çaba gösteriyor.

        Kendi üniversitesinin çok daha iyi eğitim verdiğini, mezun olduğunda daha rahat iş bulma olanağına kavuşacağını belirterek avantajlarını sıralıyor.

        Kamu üniversiteleri ise bu yıl neredeyse “aman beni görmeyin, dilerseniz de bana kayıt yaptırmayın” yaklaşımı içinde sütre gerisine saklanmış görüntü vermekten kaçıyor.

        YILLIK BEDELİ 100- 300 BİN LİRA

        Bütün bunlara neden ise ekonomide son dönem çok daha ağır hissedilen ekonomik kriz…

        Hemen belirteyim eğer paranız yoksa ve devlet üniversitelerinden herhangi birine de çocuğunuzun puanı yetmiyorsa, öğrenci okutmanın maliyeti bu yıl çok ağır olacak.

        Rakamları dün Ankara’nın etkin üniversitelerinden birinin üst düzey yöneticisi ile sohbet ederken öğrendiğimde ben de şaşkınlık içinde kaldım…

        Aktardığına göre üniversitelerin bölümlerine ve akademik durumlarına göre sadece bir eğitim ücreti yıllık 90 bin lira ile 150 bin lira arasında değişiyor.

        İçinde yurt, kitap, eğitim harcaması ve öğrencinin günlük beslenme ve sosyal aktivite gideri yok…

        “Bu da bir şey mi, sen bir de İstanbul’daki bazı üniversitelerin bazı bölümlerinin fiyatları 250 bin lirayı çoktan aştı” diyerek şaşkınlığımı bastırmaya çalıştı.

        Bir öğrenci için dört yıllık dönemde sadece eğitim için ödenmesi gereken bedel bu durumda 360 bin ile bir milyon lira arasında değişiyor...

        Buna sadece sabah kahvaltısı veren 5 kişilik odaların, kişi başına aylık 5 bin, iki kişilik odaların da 8-10 bin liradan başlayan yurt giderlerini ekleyin.

        Sadece barınmanın bedeli bu durumda en alt seviyede 40 bin lira demektir.

        Giyim, günlük gıda, ulaşım ve eğitimi için de aylık 3 ila 5 bin lira arasında değişen harçlığı koyun; en az 40 bin lira da buradan gelir.

        Bir öğrencinin bir yıllık eğitimin bedeli bu durumda en düşük 190-200 bin liradan başlar.

        EĞİTİME Mİ, SERMAYEYE Mİ?

        Bu hesabı yapınca üniversite vakfı yöneticisi yaşadığı bir anekdotu paylaştı:

        “İki çocuğu bizim üniversitede okuyan tanıdığım velimize bu yıl okul ücretini sorunca söyledim. Şaşkınlık içinde, ‘Çocukları, açık öğretime yazdırayım. Okula vereceğimi onlara sermaye olarak koysam, hiç değilse iki dükkanları olur. Dört yılda da işi geliştirirler’ tepkisini verdi. Bu velimiz de orta üst gelire sahip biri…”

        Bu aşamada üniversiteye telefon açıp, bazı rakamlar aldı ve ardından şu önemli cümleyi söyledi:

        “Asıl sorulması gereken üniversite ücretlerini bu noktaya getiren nedenler!..”

        Toplam öğrenci sayısının 5 bin civarında olduğunu, 350 akademik, temizlik ve güvenlik dahil, 150 de idari personelinin bulunduğunu, toplamda personel sayısının 500 civarında olduğunu belirtti.

        “Üniversitelerin giderinin %70’i personele aittir” tespitini yaptıktan sonra bazı rakamlar sıraladı.

        “Sadece asgari ücret üzerinden gitsek, yapılan zammı biz de okul ücretine bire bir aktarsak dahi ücrette bir yılda %70 artış yapmamız gerekiyor. Bunun içinde elektrik fiyatına 3 kat, temizlik ve malzeme giderlerine 4 kat zam yok. Biz ise üniversite ücretine %50 artış yaptık…”

        EĞİTİMİN KALİTESİ DÜŞER…

        Buna tahammül etmenin yolunun ne olduğunu sordum.

        Daha önce 100 kişiye bir akademisyen düşerken, bu kez 200-300 kişiye bir öğretim üyesi vermek olduğunu söyledi.

        Yurt dışında eğitimin daha ucuz olup olmadığını sordum.

        Bazı ülkelerdeki üniversitelerin internet sayfalarına girip fiyatlarını gösterdi.

        En pahalı olanların ABD ve İngiltere’de olduğunu Avrupa’da en ucuz üniversitelerin Fransa ve Hollanda’da bulunduğunu, onun da 12 -15 bin Euro’dan başladığını söyledi.

        Kaba bir hesapla, beslenme ve ulaşım eklendiğinde oradaki fiyatlar da Türkiye’nin üzerine çıkıyor.

        DEVLET İÇİN DE FARKLI DEĞİL

        Vakıf üniversiteleri açısından hesap böyle…

        Peki, devlet üniversitelerini kazanması halinde durum değişiyor mu?

        Orada da iç acıcı değil.

        Yukarıda da hesabını yaptığımız gibi bir öğrencinin yurt gideri dahil aylık limit gideri 10 bin liranın altına inmiyor.

        Üniversitede 2-3 evladı bulunan ebeveynler açısından ise durum çok daha vahim…

        Eşlerin birlikte aldıkları ücretin karşılamasının olanağı yok.

        Bir ev tutmaları halinde Ankara’da öğrenci evinin yakıtıyla aylık kirası 2500-3000 liradan başlıyor.

        Beslenme, temizlik, giyim ve yol giderleri de eklendiğinde çalışan aileler için bütçeyi denkleştirmenin olanağı yok.

        TEK ÇÖZÜM YOLU

        Eğitimin bu denli önem arz ettiği bir çağda tek çıkar yol kalıyor…

        O da, kayıtlı ve burslu okutulan öğrenci, YKS’de en yüksek puanı alan ilk 2 bin adaydan kaçının kayıt yaptırdığı, öğretim üyesi başına düşen bilimsel yayın ve öğretim elemanı sayılarına göre verdiği devlet desteğinin arttırılması…

        Eğer bu olmazsa yakın gelecekte çok sayıda saygın üniversite kapısına kilit vurur veya bugün örneklerine sıklıkla rastlanılan apartman dairesinde eğitim veren kuruma dönüşür…

        Diğer Yazılar