Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CHP, tarihinde ender rastlanan üslupla, “kol kırılır, yen içinde kalır” düsturuna uyarak başörtüsü konusunu kendi içinde tartışıyor.

        Nitekim konu önceki günkü seçim stratejisi toplantısının da konusu olmuş.

        Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na çok yakın kadronun bakışı şöyle:

        “Yasa önerisiyle başörtüsü adımını atmamış olsaydık da Erdoğan seçim stratejisi haline getirip er geç önümüze bunu koyacaktı. Hiç değilse bu kozu elinden aldık…”

        Dolasıyla Kılıçdaroğlu’nun hamlesinin parti içinde de iyi okunamadığı kanısındalar.

        Hatta bir adım daha ileri gidip, eleştiren sol/sosyal demokrat kesimlerin Erdoğan’ın “pası gole çevirdik” söyleminin büyüsüne kapıldığı, gereksiz yere hayıflandığını ileri sürüyorlar.

        Merhum SHP lideri Erdal İnönü’nün sözündeki gibi, zamanın her şeyi ortaya çıkarma gibi kötü huyu vardır; 8 ay her şeyi sergiler.

        Ancak var olan bir gerçeği de ortadan kaldırmaz.

        O da CHP liderinin bir süredir dar kadro ile “son dakika” hamleleri yapması nedeniyle, parti kadrolarını ortak etmediği yükü taşımakta zorlanması.

        İki gündür yaptığı açıklamaları da bunun ispatı.

        Bir yandan hamlesinin doğruluğuna inandığını söyledi, hemen ardından, “Bu riski almak zorundayım. Başarılı olur muyum bilemiyorum. Ama deneyeceğim” dedi.

        İnanarak attığını söylediği adımın başarılı olup olmayacağını bir sonraki cümlesinde sorgular bıraktı.

        Atılan adımın ustaca manevra olmadığını kabullendi.

        ÇÖZÜLMÜŞ MESELEYDİ…

        Muhalefetin içinde sorguladığı bu durum sanılmasın ki AK Parti veya ittifak bileşenlerine kazanç getirir…

        Bunu anlamak için kamuoyunda yarattığı etkiyi görmek yeterli…

        Toplumsal olarak çözülmüş meselenin yeniden gündeme getirilmiş olmasına kimse anlam vermiyor.

        Nitekim MHP lideri Bahçeli’nin Meclis’te ortak bir metnin gelmesi halinde destekleyeceklerini belirtirken dile getirdiği dünkü şu sözleri de bunun yansıması:

        Başörtüsü konusu çözülmüş olan TBMM’de sanki konu çözülmemiş gibi olayın gündeme taşınmış olması ülkemiz açısından çok üzücü olmuştur…”

        O nedenle iktidarın Anayasa değişikliği konusunu seçimlerin ana aksı haline getirip, muhalefeti sıkıştıracağı, buna bir de LGBT konusunu ekleyip tartışmayı farklı zemine taşıyarak kazanç sağlayacağını varsayan yanılır.

        MACARİSTAN ÖRNEĞİ

        Bunu görmek için çok değil, 5 ay kadar önce Macaristan seçimlerine bakmak yeterli...

        Nisan ayında gerçekleşen seçim öncesi 6 muhalefet partisi, Fidez partisinin lideri Orban’a karşı ittifak kurdu.

        Orban da onlara karşı, “Katolik Hıristiyanların eşcinsel fobisini” koz olarak sahneye sürdü.

        Orban her konuşmasında, “Katolik Hıristiyan aile kurumunu korumak ve çocukları eşcinsel tuzaktan kurtarmak” hedefini dile getirip, şu cümleyi tekrarladı:

        “Sınırlarımızı savunma hakkından vazgeçmeyeceğiz... Bir erkek ve bir anne bir kadındır; …. LGBT’liler çocuklarımızı rahat bırakmalı..."

        Bu amaçla hazırladığı 4 maddelik bir soru seti ile çocukları “çarpık cinsel yönelimden korumak hedefiyle” seçimin yanına bir de referandum sandığını koydu…

        Oy kullanma oranının %70’i aştığı seçimden Orban %53 gibi ezici sonuçla galip çıktı.

        Ancak ailenin ve çocukların cinsel sapmadan korunmasını hedefleyen hemen yanındaki referandum sandığında umduğunu bulamadı.

        Genel seçime %70 katılım gösteren seçmen referandum sandığına %47 katılım sağladı ve %50’yi aşamadığı için geçersiz sayıldı.

        Yani Orban, kendi partisinin oy oranını dahi referandum sandığına yansıtamadı.

        60 GÜN İÇİNDE SANDIK ZORUNLU

        Katolik toplumun dindarlığı çok daha yoğun yaşadığı Macaristan’da başarılı olmayan konu, Türkiye’de ne denli etkili olur ayrı bir tartışma.

        Ayrıca Türkiye’de iktidarın toplam sandalyesi, referanduma götürmek istediği her maddeyi Meclis’ten geçirecek güçte de değil.

        Başörtüsü konusu Meclis’te 520’yi aşan oyla geçerken, diğer maddeler 400 altında kalıp referandumun konusu olabilir.

        Anayasa’nın Halkoylamasına Sunulması Hakkındaki Kanun gereği referandumun 60 gün içinde yapılması da zorunlu hale gelebilir.

        Ayrıca yerel seçime bir yıl kala milletvekili genel seçim sandığının birleştirilmesini zorunlu kılan hüküm de yok, kanun gereği ayrı yapılmak durumunda.

        Bunu aşmak için 1995’teki Anayasa değişikliğinde olduğu gibi referanduma gidilmesi halinde, Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimi ile birlikte halkoylamasına sunulacağına ilişkin madde eklenebilir.

        Ancak bu maddenin eklenmesi için de elinde yeterli oy yok; seçim kanununda yapılan değişikliğin bir yıl içinde yürürlüğe giremeyeceğine ilişkin hüküm de cabası...

        Üstelik milliyetçi kesimde oluşan kaygı ve endişeyi de görmezden gelmemek lazım.

        Sohbetimizde çok sayıda AK Parti ve MHP’li milletvekilinden aynı cümleyi işittim:

        “Devlet dairesine bir kişi şal-şepik veya kiras-u fistan veya göbeği açık, askılı elbise veya bir başka kıyafet giyip gelirse, Anayasal güvence verdiğimiz konuda nasıl itiraz edebiliriz?”

        Diğer Yazılar