Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bu kolaja dikkatli bakın, büyüterek bakın…

O minicik nokta gibi görünenlerin her biri bir candı.

2019’da kocaları, eski kocaları ya da sevgilileri tarafından katledildiler.

Katillerin tümü erkek. Maktullerin tümü kadın.

2020’den de, üzerinde yine böyle birer küçük noktaya dönmüş 300’den fazla yüzün olduğu bir kolaj koyabilirim.

Ya da 2018’den ya da 2021’den…

İstediğiniz yılı seçin. İsimler değişiyor ama kolaj hep aynı…

Öldürülen kadınlar. Evlerinin içindeki erkeklerin kurbanı olan hemcinslerim.

Bu ülkede yılda ortalama 1500 cinayet işleniyor.

Katillerin yüzde 95’inden fazlası erkek. Katilin cinsiyeti olur mu diyenlere?

Var! Katil erkek!

Cinayet denilen korkunç suçu işleyenlerin yüzde 95’i erkek.

Bütün erkekler katil değil evet ama hemen hemen bütün katiller erkek!

Cinayet sebepleri içinde birinci sırada aile içi şiddet var.

Bu ülkede “Çözüm bizatihi gelenek ve göreneklerimizde, özümüzde mevcut” mudur hakikaten Sayın Fuat Oktay?

Ya siz bu kadın hakları sözleşmesi kaldırılsın diye en çok uğraşan AK Parti Genel Başkanvekili Sayın Numan Kurtulmuş...

Şimdi mutlu musunuz?

Daha önce bu köşede yazmıştım.

Siz bu sözleşmeye hangi sebeple karşı çıkarsanız çıkın fiili netice Türkiye’deki şiddetçi, dayakçı erkeklerin cesaret bulması olacaktır.

KIRILGAN MASKÜLENİTE SENDROMU

Türk erkekleri şu an kırılgan maskülenite dönemini yaşıyorlar.

Kadınlar üzerindeki tahakküm güçleri her geçen gün azalıyor.

Hem laik kesimde hem de daha ziyade İslami kesimde böyle bu.

Geçenlerde ham softanın biri radikal bir kanalda bağırıyordu.

“Kız imam-hatip okulları erkek düşmanı feministler yetiştiriyorrrr, gidişat çok kötü. Eskiden kızlar uysal olurdu.”

Evet imam-hatipli genç kızlar da zihnen ayaklanıyor çünkü, sözde İslamcı kimi erkeklerdeki korku ve panik halinin sebebi bu...

Aslında Batılı anlamda feminist olmuyor imam-hatipli genç kızlar. Sadece “Dayak yesen bile ses çıkarma kır dizini otur” zihniyetine karşı onurlu bir başkaldırı içindeler.

İşin tuhafı kız imam-hatip okulunda cinsiyet dayanışması daha fazla diye yukarıda bahsettiğim ham softa “karma eğitim”i savunur gibi bile oldu.

“Acaba erkeklerle iç içe okusalar bu kadar erkek düşmanı olmazlar, daha uslu akıllı olurlar mı?” dedi, sunucu sonra hemen konuyu değiştirdi.

İslami kesimdeki kimi tutucu erkekler kızların hak aramaları sebebiyle “Herkese zorunlu karma eğitim” sloganıyla yürüyen laikçi-Kemalistler haline gelirse şaşırmayın derim...

Sevgili kadınlar,’ kırılgan maskülenite sendromu’ dolayısıyla yaşayacağımız daha çok saldırı olacak...

BUNDAN SONRA OLACAKLAR...

İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırttılar.

İkinci adım olarak nafaka sisteminin değiştirilmesi için harekete geçecek aynı lobi.

Ardından şiddetçi erkeğin evden uzaklaştırılması yasasını kaldırmak isteyecekler.

Dördüncü adım olarak ev içi şiddete yargının karışmasını engelleyecek çabalara girişecekler...

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini sağlayan imza işte tüm bu yolu açıyor.

Şimdi yeniden sormak istiyorum...

O imzayı atmak içinize sindi mi gerçekten Sayın Cumhurbaşkanım?

MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN RADİKAL TABANININ YOĞUN TALEPLERİ

Ben Tayyip Bey’in o imzayı canı gönülden destekleyerek attığına inanmıyorum.

Emine Hanım’ın, Sümeyye Hanım’ın ve Esra Hanım’ın da bu sözleşmeden çekildiğimiz için mutlu olduğunu düşünmüyorum.

Özellikle Milli Görüş kökenli, Saadet kökenli tabanın radikal bölümünün yoğun talepleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu imzayı attırdı.

Bence yanlış yaptı Tayyip Bey.

Her türlü iddiaya varım ki, eğer İstanbul Sözleşmesi referanduma gitse en az yüzde 70 sözleşmeden yana destek oyu çıkacaktı.

Milletin kahir ekseriyeti bu sözleşmeden yana.

Cumhur İttifakı’nın diğer mensubu MHP İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyor bildiğiniz gibi.

Bu konuda dik duruşu için de Sayın Devlet Bahçeli’ye teşekkür ediyorum.

Yazık, çok yazık…

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ CİNAYETLERİ ÖNLEYEMEDİ DİYENLER BUNDAN SONRA OLACAKLARDAN SORUMLUDUR!

Avrupa Konseyi’nde onlarca ülkeye örnek olarak İstanbul’da hazırlanan ve önyargısız okuyan herkesin destekleyeceği bir metin olan İstanbul Sözleşmesi’nin erkek siyasetinin bir parçası haline gelip, kadınlara sorulma gereği dahi duyulmadan elimizden alınması çok ama çok yazık!

Kadınların hayatta kalma mücadelesinin erkeklerin siyaset hesaplarında yalnızca bir başlık haline gelmesi çok acı…

İstanbul Sözleşmesi cinayetleri önleyemedi diyenler bundan sonra olacaklardan bizatihi sorumludur…

Bu bir hava meselesi sevgili okurlar…

Bunca cinayetin işlendiği, kadına şiddetin rutin hale geldiği bu ülkede kadını güçlendiren uluslararası bir anlaşmadan çekilmenin yaratacağı atmosferin bedelini kolajın üzerinde birer noktaya dönüşen, her gün evlerinde şiddete maruz kalan kadınlar ödeyecek.

Bu hak mıdır?

İstanbul Sözleşmesi ayırt etmeksizin dezavantajlı gruplara yönelik şiddetin önlenmesini amaçlıyor. Ev içi şiddet tanımı yapıyor.

Dilden dile dolaşan propagandaya itibar etmeyiniz..

Buraya sözleşmenin tam metnini koyuyorum, açın okuyun…

Herkesin inancı ve tercihleriyle özgürce yaşayabildiği bir ülkede mi yoksa ‘makbul vatandaş’ tanımı yapılan ve bu tanımın dışına çıkanların yaşama hakkı olmayan bir ülkede mi yaşamak istiyoruz?

İkincisinden en çok mütedeyyin vatandaşlarımız, AK Parti ve Milli Görüş çizgisi çekmedi mi?

O kadınları geleneklerimiz ve göreneklerimiz korumaya yetmedi…

İstanbul Sözleşmesi en azından sizin çok büyük mücadele verdiğiniz kadına karşı şiddete yönelik kararlılığı gösteren önemli bir niyet beyanı idi.

Bu sözleşmeyi kadınların ellerinden almayın…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar