Koş benim güzel kızım
Geçenlerde okudum, Galatasaraylı Emre Çolak bekâr evini kapatıp anne evine dönünce performansı artmış. Evet, komik ama bir o kadar gerçek. P&G Türkiye ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi de bu gerçekten yola çıkarak Türkiye çapında “Olimpik Anneler” projesi başlattı. Her biri farklı görevler üstlenen Olimpik Anneler Kurulu üyeleri il il gezerek buralardaki spor potansiyelini ortaya çıkarmak üzere valilik ve il gençlik ve spor müdürlükleri gibi birimleri ziyaret ediyor. Geleceğin Işıl’larının annelerini bulup çıkarıyor. O annelerle buluştuk; kendi çocuğunu spora teşvik edip bu ülkeye armağan eden, bir de üstüne ülke çapında duruma el atan eli öpülesi annelerle...
'IŞIL DEMEK SPOR DEMEK'
Belma Alben, Milli basketbolcu Işıl Alben’in annesi
Spor nedir sizin için?
Eskiden sorsaydınız futbol derdim ama artık sporun bir çocuğun gelişiminde ne kadar önemli olduğunu anladım. Işıl’a ailece destek verdik. 2 torunum var, onlar da sporla iç içe büyüyor. Zaten önlerinde Işıl gibi bir rol model var.
Işıl’ın bu kadar başarılı olacağına dair ipuçları yakalamış mıydınız?
Işıl tuttuğunu koparan ve asla pes etmeyen bir çocuktu. Küçük yaşta kazandığı İstanbul şampiyonlukları var. Işıl demek spor demekti. Bekliyorduk, çevremizdeki herkes söylüyordu. İlk seçmelerde heyecandan bayılmıştı. İlk zamanlar minyon fiziğine rağmen korkusuzca oynamış ve dakikasını artırmıştı. Bunlar ipuçlarıydı.
Şu anki gibi yerinde duramayan, takımı ateşleyen, tuttuğunu koparan pozitif Işıl mıydı? Yaramaz mıydı?
Usluydu ama muzurlukları saymakla bitmez. Bütün kıyafetlerinin kolunu, paçasını keserdi. Kendine has tarz yaratıyordu. Elinde top bütün gün oynardı. Antrenman disiplini arttıkça muzurlukları azaldı. Hayatı düzene girdi. n Şimdi ilk defa uzaklarda, Rusya’da... Dönüş yolunda hissettiklerimi size anlatamam. İlk ayrılığımız değildi tabii ama Rusya’ya gitmesi bambaşka. Dünya durdu sanki. Her gün görüntülü konuşuyoruz. Gün içinde çok sık ararım, yazarım. Teknoloji çok gelişti, sadece öpüp koklayamıyorum, onu da zamanla bulurlar umarım...
Bir röportajımızda maçtan önce sizi aradığını söylemişti. Nasıl rahatlatırsınız onu?
Her maç öncesi ve sonrası mutlaka konuşuruz. Hiçbir negatif durumu yansıtmaz üzülmeyeyim diye. İyi şanslar dilerim ve önceden yaşadığı ve bildiğim tecrübelerinden örnekler veririm. Dua ederim. Kimse onu benim hislerimle seyredemez ama objektifimdir. Maça katkısını azsa söylerim. Kolay maçlar oynamıyor. Özellikle final serileri... O benim evladım. Her sonuçta sevgim, sporculuğuna ve duruşuna saygım sonsuzdur.
'ŞÜKREDİYORUM, İYİ Kİ DOĞDU'
Gülser Özkan, Yüzme dalında özel sporcu Orkide Meltem Özkan’ın annesi
Yüzmenin ona uygun olduğunu nasıl anladınız?
Suyu ve yüzmeyi çok seviyordu. Denize sokup çıkarmaya başladığımızda daha 6 aylıktı. Onun beden, zihin ve kişilik gelişimine olumlu etkisinin olacağı gerçeğinden hareketle başladık ve ısrarla devam ediyoruz. Ekim 1998’de yapılan Türkiye Özel Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez yarışmalara katıldı. 1999 Dünya Özel Olimpiyatları için seçildi. Başarıyı da tattıktan sonra yüzme, kızımın hayatının vazgeçilmez bir uğraşı oldu. Yaşadığım müddetçe ona destek vereceğim ama benden sonra onu antrenmanlara kim götürür bilemem.
Aynı durumdaki diğer çocuklardan farklı mı?
Parka götürürken elektrik direklerindeki kırık ampulü gösterirdi. Telaffuzu, espri yeteneği benzerlerinden iyi durumdaydı. Belki aklımdan şüphe edecekler ama “İyi ki doğdu” diye her gün şükrediyorum.
Down sendromlu veya otizmli çocuk sahibi ailelere ne söyleyebilirsiniz?
Böyle bir çocuğa sahip olmak dünyanın sonu veya size verilmiş bir ceza değildir. Çok kıymetli bir hediye, lütfedilmiş bir görevdir. Onu eve kapatmayın, onurla yanınızda gezdirin. Toplumla bütünleşmek hem anayasal ve hem de insan olarak hakları. Kızımla gezerken “Anne niye bakıyorlar?” diye sorduğunda “Bu güzel kız kimin acaba diye bakıyorlar” diyerek huzursuzluğunu gideriyorum. Siz de öyle yapın.
Spor neler kattı ona?
Özgüveni gelişti. İradesi güçlendi. Sosyal zekâsı gelişti. Zekâ kullanım kapasitesi arttı. Dışa dönük, neşeli bir birey olarak toplumda belli bir yere geldi. Tek kusuru rakibin başarısını sindirmekte zorlanması. Onu da, kazanmak kadar kaybetmenin de doğal olduğunu anlatarak aşmaya çalışıyoruz.