Sevgili başkanlarımız yazıyı dikkatle okuyun
Almanya, şu an için gerek teorik, gerekse pratik anlamda Dünya futbolunun bir numaralı ülkesi durumunda. Şampiyonlar Ligi finalini iki Alman takımının oynamış olması, bunun en açık ve belirgin göstergesi. Ancak bu, buz dağının sadece görünen üst yüzü... Geniş tabanda çok daha büyük bir potansiyel güç gizli. Şu an için Hollanda ve İspanya dışındaki bütün Avrupa ülkeleri (ne yazık ki biz de bunlara dahiliz...) milli takım kurma konusunda önemli sıkıntılar yaşarken... Almanlar aynı güçte iki takım kuracak kadar zengin bir genç oyuncu potansiyeline sahipler. Bütün bunlar, son on yıllık dönemde yapılan büyük yatırımların ve DFB bünyesindeki planlı programlı gelişim çalışmalarının doğal bir sonucu. DFB’ye bağlı 5 bölgesel federasyon, 21 şehir federasyonu ve 25.869 spor kulübü; büyük bir uyum içinde, adeta bir futbolcu üretim fabrikası gibi çalışıyor... Ve bu planlı çalışmalarla; ülkedeki yaklaşık 7 milyon lisanslı futbolcu, her lig kategorisinde sistematik bir şekilde eğitilip geliştiriliyor.
Almanya’da 300 bin Türk futbolcu var
Şimdi bazılarınız diyeceksiniz ki; “Tamam güzel de... Bunları bize niye anlatıyorsun kardeşim! Bana ne Almanın gelişim programından... Bunun bana ne faydası var?..” Evet, soru son derece güzel ve kendi içinde mantığı da var... O zaman cevabını da, bu güzel soruya uygun olarak verelim... Bütün bunların bizimle çok hem de çok alakası var... Çünkü yukarıda kısaca anlattığımız eğitim sisteminin içinde tam 300 bin Türk kökenli futbolcumuz yer alıyor... Yani dünyanın en gelişmiş futbol sistemiyle eğitilip geliştirilen... Tam 300 bin Türk kökenli futbolcu potansiyeline sahibiz... Ve ne yazık ki bunun Türkiye olarak farkında bile değiliz... Bu son derece değerli kaynağın yüzde onunu bile kullanamıyoruz... Bakın üzerine basa basa tekrar söylüyorum; Türkiye’deki kulüplerimiz, özellikle PTT 1. Lig, 2.Lig, 3.Lig ve hatta BAL Ligi takımları, bu potansiyelin yüzde 30-40 gibi üçte birlik potansiyelini kullanabilse... Türk futbolunda yerli futbolcu sorunu kalmaz. Bu büyük potansiyel hem kulüpleri kurtarır, hem de bütün milli takımların geleceğini...
Olcay Şahan ve
Sefa Yılmaz örneği
Geçtiğimiz futbol sezonunun en çok konuşulan ve hatta magazinleştirilen açıklamalarından biri, Beşiktaş Teknik Direktörü Samet Aybaba’nın, “Olcay Şahan’ın yanında Messi bile yedek kalırdı...” şeklindeki ilginç ve gülümseten sözleriydi. Aybaba’nın bu sözleri ne yazık ki çarpıtıldı. Oysa söylemek istediği Olcay’la Messi’yi birebir kıyaslamak değildi... Oyuncusunu yıl boyunca gösterdiği üstün performanstan dolayı ödüllendirmek ve kutlamak istemişti sadece. Olcay Şahan, Almanya eğitimli bir oyuncu. MSV Duisburg takımıyla 2.Lig’de oynadı. Sonra transfer olduğu Kaiserslautern ile 1.Lig’den düştü. Kendisiyle ilgilenen hiç bir takım çıkmadığı için Türkiye Ligi’ne gelmek zorunda kaldı. Yani Almanya’da sıradan bir oyuncu iken; Türkiye’de Beşiktaş gibi üst düzey bir takımın yıldızı olmak ve Milli Takıma seçilmek, onun için hiç de zor olmadı. Neden? Çünkü Olcay, üstte sözünü ettiğimiz planlı ve programlı Alman futbol sisteminin içinde yetişip... Üst düzey futbol oyununun her türlü teknik, taktik ve kondisyon özellikleriyle donanmış profesyonel bir sporcu... İşte sözünü ettiğimiz Alman futbol sisteminin içinde yetişmiş olmak... Olcay gibi; orası için çok sıradan bir oyuncuyu, burada 7-8 ayda yıldız yapmaya yetebiliyor. Futbol altyapı eğitiminde Almanya ile Türkiye arasındaki nitelik ve kalite farkını, Olcay Şahan örneği bize çok iyi anlatıyor.
YARIN: YARIŞIRKEN ÜRETMEK
- Türk futbolunu kimler yönetmeli?9 yıl önce
- Türk futbolunu kimler yönetmeli?9 yıl önce
- Göztepe yönetimi gerekeni yaptı9 yıl önce
- Göztepe'nin takım kurgusu yanlış9 yıl önce
- Yeni yönetim, yeni tesis ve Adnan Suvari'li efsane Göztepe10 yıl önce
- Akhisar Belediyespor neden başarılı?10 yıl önce
- Türk futbolu bilim ve akademi ile buluştu11 yıl önce
- Fatih Terim, sadece motivasyon ustası mı?11 yıl önce
- Bal-Kes'in eksikleri11 yıl önce
- Balıkesir nereye koşuyor?11 yıl önce