Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Çocukluğumda eski şovmenlerimizden Celal Şahin’in akordeonuyla söylediği komik bir şarkısına çok gülmüştüm; o geldi aklıma. Tabii usta sanatçının mimikleri ve vücut dili olmaksızın aynı etkiyi göstermeyeceğini biliyorum ama yine de anlatmaya çalışayım... Şarkı, Veli isimli devlet memuru bir vatandaşın trajikomik sonunu anlatıyor: Veli’nin titiz mi titiz bir hanımı var. Sabah kalkıyor akşama kadar temizlik yapıyor; tozları alıyor, camları siliyor... Ertesi gün kalkıp bıraktığı yerden temizliğe devam ediyor. Her gün sil baştan çoraplara kadar her şey silkeleniyor da silkeleniyor... Dipler, köşeler ovuluyor da ovuluyor... Evde çamaşır suyu kokusu buram buram...Yine günlerden bir gün, dışarıda dondurucu bir soğuk, Veli yorgun argın evine gidiyor. Evin kapısını çaldığında her günkü rutin karşılama töreni başlıyor. Adamcağız dışarıdan içeriye toz taşımasın diye sadece iç çamaşırları kalana kadar tek tek soyunuyor, her giydiği iyice çırpıldıktan sonra eve girmesine müsaade ediliyor. Ama o gün Veli bu ezaya daha fazla dayanamadığından mıdır nedir, kalp krizi geçirip oracıkta eşiğe yığılıveriyor. Komşular koşup geliyor ama nafile... Veli, Hakk’ın rahmetine kavuşuyor. Karısı ise yere oturmuş avaz avaz dövünüyor: “Tozunu alamadan gittin Veli, tozunu alamadan gittin...”

Abartılı gibi görünse de bu komedi hikâyeyi okuyunca “Aaa aynı falanca gibi” deme ihtimaliniz hayli yüksek. Biz Türk hanımlarının (özellikle annelerimiz ve bir önceki jenerasyonun) temizlik konusunda ne kadar hassas (ya da hasta) olduğumuz bilinen bir gerçek. Haftada tüketilen çamaşır suyu ve deterjan kutusunun çokluğu övünç kaynağıdır. “Şekerim her hafta 2-3 şişe çamaşır suyu bana mısın demiyor” ya da “Ev dediğin yere bal dökülünce yalanabilecek temizlikte olmalı” gibi. Bahar geldi ya şimdi... Birçok evde dipli köşeli temizlik başladı başlayacak. Kışlıklar naftalinlenecek, yazlıklar havalandırılıp yerleştirilecek, perdeler, tüller... Ooohh pırıl pırıl. Dolaplar dolusu şişeler. Yumuşatıcı, kireç çözücü, renkli canlandırıcı, beyazlatıcı, yün ve ipek yıkayıcı, kırışma engelleyici, lavabo açıcı, ağaç yüzey temizleyici, taş yüzey silici, mermer yenileyici, fırın kurtarıcı, cam parlatıcı, gümüş ovucu... Ohooo, say say bitmez. Bizim kimya laboratuvarımızda bu kadar şişe yoktur inanın. Üstelik her biri potansiyel sağlık düşmanı.

Soru: Farkında mıyız?

Yanıt: “E ne bileyim öyle diyorlar, ama kokalım mı yani?”

Temizlik yapayım derken gerek ev içinde gerekse doğada oluşturduğumuz “kimyasal kirlenme” öylesi boyutlarda ki bu konuda haftalarca, sayfalarca yazmaya kalksak bitmez. Aniden ya da zamanla gelişen cilt döküntüleri, kaşıntılar, nefes darlığı, mide bulantısı, baş ağrısı, gözlerde yanma ve yaşarma en çok karşılaşılan problemler. Hele “Mis gibi koktu” dedirtmek için deterjanlara eklenen parfümler, çamaşırların durulandığı yumuşatıcılar uzun vadede kanser, sinir sistemi rahatsızlıkları ve hormonal bozukluklara bile sebep olabiliyor. Son 2 yıl içerisinde deterjanlarda kullanılan kimyasalların deney hayvanlarında yaptığı negatif etkileri anlatan makaleler içler acısı görsellerle dolu. Bir kısmı duyuluyor, bir kısmı duyulsa da umursanmıyor. Hanımların en büyük savunmalarından biri: “İyice duruluyoruz. Bir şey olmaz.” “Tozu halının altına süpürürüz, görünmez” demek gibi bir şey bu.

1. Yumuşatıcı denen kimyasal, çamaşırın son durulama suyuna karışıyor. Ne giysek, nereye yatsak yumuşatıcıyla sarmaş dolaşız haberimiz yok.

2. Durulanan kimyasallar borularla yine yaşadığımız ortama, dünyamıza salınıyor. Dönüyor dolaşıyor (öldürmediyse) yediğimiz bir balık bedeninde, yıkandığımız ya da içtiğimiz suda farklı formlarda hücre öldürücü moleküller olarak bedenimize yeniden “Merhaba” diyor. O atık sularla doğada meydana gelen zararlar silsilesi ise tam bir dram. Dramdan öte bir terör. Diğer canlıların canına, dengesine (dolayısıyla da kendi kendimize) suikast.

Peki çözüm nedir? İlk çözüm, problemin farkına varmak elbette. Üreticiler tüketicilerin tepkilerine paralel olarak çözümler üreteceklerdir mutlaka. Deterjanı gereğinden fazla kullanmamak ve mümkünse minimuma indirmek, belki de atılacak ilk adımlardan bir tanesi.

Doğaseverlerden hem cebinizi hem kendinizi hem de doğayı mutlu edecek ufak öneriler var:

ÇEVRE DOSTU TEMIZLEYICILER

KARBONAT:

-Elektrik süpürgesiyle temizliğe başlamadan 15 dakika önce halıların üzerine ince bir tabaka olarak serpmek, leke ve kötü kokuları yok etmek için etkili.

-Buzdolabına bir bardakta ağzı açık olarak bırakmak, çöp kutularının dibine bir yemek kaşığı serpmek, elektrik süpürgesinin çöp toplanan hanesine 1 kaşık karbonat eklemek, kötü kokuları yok eder.

-Tıkanan lavabolara dökülüp üzerine sirke (veya kaynar su) boşaltıldığı zaman tıkanıklığı açar.

-Ocağa taşan yemekler, eşit miktarda tuz ve karbonat karıştırılarak suyla macun haline getirilip bir bezle ovulursa kolayca çözülür.

-Karbonatı limon suyuyla krem gibi yapıp mikrodalga fırınlarınızı ovabilirsiniz. Sirkeyle karıştırırsanız da lavabo, tuvalet ve küvet temizliğinde çok etkili oluyor.

-Kullandığınız çamaşır deterjanının yarısını koyup diğer yarısını karbonat ile tamamlarsanız sonuç çok daha başarılı olacaktır: Beyazlar daha beyaz, renkliler daha parlak.

-Şampuanınızı normalde kullandığınızın yarısı kadar sıkın avucunuza, banyoda bir tuzlukta karbonat bulundurun ve şampuanınıza birazcık serpin. Saçlarınız o azıcık şampuanla çok daha temiz ve sağlıklı olacaktır.

-Mutfak süngeriniz pis mi kokuyor? Sabaha kadar karbonatlı suda bekletin. Karbonatlı su harika bir mikrop kırıcıdır.

-“Evimin çiçek kokmasını istiyorum” diyorsanız, her kullanımda beğendiğiniz bir çiçek yağından (esanstan) 1-2 damla karışıma ilave ediverin.

-Bu da bonus bilgi: Evinizde karınca varsa, yürüdükleri, görüldükleri yerlere katbonat serpin. Kaçıp bir daha da gelmeyeceklerini göreceksiniz.

SİRKE:

-Bir sprey şişesine yarım ölçü su, yarım ölçü sirke doldurup çalkalayın. Harika bir temizleyici olarak hemen hemen her türlü yüzeyde kullanabilirsiniz. Spreyleyin, biraz bekleyin ve temiz bir bezle silin. Kirlilik oranına göre sirke oranını artırabilirsiniz. Özellikle camlarda çok etkilidir.

-Saf sirke banyo ve mutfaktaki yüzey temizliğinde harikalar yaratır. Kokusunu sevmiyor musunuz? Merak etmeyin, kısa sürede yok oluyor.

-Çamaşır deterjanınıza ve durulama suyuna sirke eklerseniz, yumuşatıcıya gerek kalmaz.

- Muslukları ve duşları da parlatır.

- 1 kaşık zeytinyağı, 1 çay bardağı sirke... Çalkalayın. Harika bir ağaç yüzey temizleyicisi.

- 1 kaşık sirke, 1 kaşık karbonat, 1 kaşık limon suyu, etkili bir fırın içi temizleyicisidir.

- 2-3 ayda bir deterjan kısmına doldurarak boş çalıştırılan bulaşık makineleri kendi kendini temizlemiş olur; ömrü uzar.

BORAKS:

Devlet destekli ekolojik pazarlardan, sanal mağazalardan, ekolojik sertifikalı ürünlerin bulunduğu reyonlardan temin edilebilecek olan boraks, karbonat gibi hemen hemen her türlü temizlik alanında kullanılabiliyor. En büyük özelliği güçlü bir mikrop kırıcı olması. Çevreye zararı olmamakla birlikte kullandıktan sonra ellerin yıkanması özellikle tavsiye ediliyor. Buna benzer çevre dostu temizleme teknikleri çok sayıda. Özellikle sosyal medyada bu tür notları sıklıkla görüp es geçiyoruz. Bu hafta en azından hatırlatmak için böylesi bir derlemeyi gerekli buldum. En azından deterjan alırken elinize aldığınız kutuların içerik kısmına (ki genelde böyle bir bilgiye nadir olarak rastlanır) bir göz atıverin. “Göze, cilde değdirmeyin; solumayın; tutuşabilir” gibi uyarılar varsa mutlaka dikkate alın. Ve unutmayın ki temizlik ürününün fazlaca kullanımı bazen tam tersi etkiler yaratabilmekte. Beyazlatma yerine sarartma, paslanma, çürütme, karartma, makinelerde hasar, yüzeylerde matlaşma, yanlış kullanım sonuçlarıdır. Diğer önemli bir nokta ise her “çevreyle dost” olduğunu iddia eden deterjanın da çevre dostu olmadığıdır. Fosfat, klorin, yapay koku ve yapay renklendirici içeren hiçbir deterjan, “yeşil temizlik ürünü” olarak kabul edilemez.

Bir mikrobiyolog olarak yıllardır tüm evimde çevre dostu temizlik uygulamaktayım. Ben mutlu, benim “Veli” mutlu.... Size ve sizin “Veli”lere de öneririm.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar