İmamoğlu'nun kar sınavı
Sosyal medya günlerce İmamoğlu’nu her ne pahasına olursa olsun savunmaya çalışanlarla, sanki ilk kez bir siyasetçi bir afet karşısında yenik düşmüş gibi yapanlar arasındaki kavgaya tanık oldu.
Bir taraf o gece İstanbul’a şahane hizmet edildiğini iddia ediyor, kapanmış yoldan video yayını yapıp "Hastalar var, yaşlılar var" diyen Şafak Sezer’e bile trol muamelesi yapıyor. Diğer taraf Karayolları'na bağlı yollarda da trafiğin saatlerce durduğunu çünkü oralarda da yeterli tuzlama işlemi yapılmadığını görmeyelim istiyor.
İstanbul Havalimanı'nda meydana gelen skandal görüntüler de hiç konuşulmasın isteyen hükümet yandaşları kusura bakmasın, konuşulur. Havalimanı da sınava dahildi.
İmamoğlu’nun aracını lokantaya giderken gösteren MOBESE görüntüleri ise bir kamu görevlisinin özel olarak takip edildiğini göstermesi bakımından soruşturma konusu olmalıdır elbette, bu konuda İmamoğlu’nun başlattığı girişimin yerinde olduğunu düşünüyorum. Bir gazetecinin haber alıp kendi imkanlarıyla Google Earth’ten indirdiği görüntülerden bahsetmiyoruz sonuçta. İmamoğlu hukuk dışı bir faaliyetle takip edilmiş izlenmiş ve görüntüler bir muhabire servis edilmiş. Tek atımda birkaç ihlal var.
Ancak…
İmamoğlu ve taraftarları da şu acı gerçeği kabul etmeli, evet İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak da, daha önemlisi ülkeyi yönetmek için adı sürekli zikredilen iddialı bir aktör olarak da kötü bir sınav vermiştir.
Yolları yeterince tuzlayamama sorunu değil bu.
Konu sadece icraatta eksik kalma, koordinasyon sorunu değil, siyasi bir sorun.
Hayır, yanlış anlaşılmasın. Benim o “Vay efendim İngiliz Büyükelçisi ile yemek mi, o da ne?” diyenlerle hiçbir duygu ve fikir ortaklığım yok. İngiltere Büyükelçisi'nin global bir dünyada dev bir metropolün belediye başkanı ile görüşmesi gayet normal. Bilakis, Türk Büyükelçisi Londra’nın Belediye Başkanı Sadıq Khan’ı ile hiç görüşmediyse problemdir benim nazarımda.
Lakin öyle bir gecede değil İngiliz Büyükelçi, Joe Biden sırf bu randevu için gelmiş olsa dahi, İmamoğlu’nun “Kusura bakmayın, bu acil bir durum. Bu gece benim bu şehri bilfiil yönetmemi gerektiren bir gece" deyip randevusunu ertelemesi gerekirdi. Yahut kendilerini AKOM’a davet edip oradaki VIP odalardan birinde görüşmesini yapması gerekirdi. Seçimde cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa özellikle, tam olarak bunun olması gerekirdi.
Haydi diyelim, akla gelmedi. Oldu bir hata.
Türkiye’yi yönetmek gibi büyük bir rol için adı geçen ve kendisine umut bağlanan birinin o akşam nerede olduğunu uzun bir süre açıklamaması, kendisini canhıraş savunmuş partisinin kurmaylarını açığa düşürmesi bir güven bunalımı yaratmadı mı?
Bence yarattı.
Buluşma ortaya çıkar çıkmaz “Evet doğrudur, randevumuz vardı buluştuk ve biz buluştuğumuzda kar yağışı/yol durumu dramatik bir hal almış değildi” açıklamasını yapsa işler bu kadar büyümezdi.
Ama bu açıklamayı yapmadı ve her zamanki ‘alışacaklar’ anlayışı ile olanın bitenin gayet normal olduğunu kabul ettirmeye çalışan bir tutum içine girdi.
Eleştiri kabul etmeyen sadece İmamoğlu da değil, etrafı da aynı ima ve tonlamayla donanmış bir tutum sergiliyor.
Tamam bu ülkede her yerde afet oluyor, yangın da oldu sel de oldu, belki her zaman etkin hızlı ve sonuç alınamadı.
Ancak afet olan, kriz olan bölgeye intikal her zaman hızlı oldu. Sorun çözmek için gayret eden siyasileri yanıbaşında gördü hissetti ahali.
2014'te hakeza yine kar yağmış, yine kapanan yollar trafikte mahsur kalanlar olmuştu.
Ama rahmetli Kadir Topbaş bir gün bile eleştirilere karşı "Başarılarımız kıskanılıyor hep kazanıyoruz diye bizi çekemiyorlar" mealinde bir açıklama yaptı mı hiç?
Hayır ben hatırlamıyorum. Her zaman düzgün bir üslup kullanmaya gayret etti, birincil sorumluluğunun İstanbul halkına karşı olduğunu bilerek hareket etti.
Tamam, Cumhur İttifakı, İstanbul’u Ekrem Bey’e kaybettiğinde, dengesini de kaybetti. Sadece İmamoğlu ile değil "Bize oy vermediniz ha, vay İstanbul vay, alacağın olsun" kafasıyla hareket ediliyor. Bir psikolojik harp var ve bunun baskısı bile stres yaratıyor olabilir.
Ancak seçimlerin üzerinden iki yılı aşkın zaman geçti ve her münazaraya “Biliyoruz kuyruk acınız var” söylemiyle çıkmak iyi bir fikir değil.