Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bendeniz, vatanını, milletini seven ve çocuklarını da bu duygu ve anlayışla ve Atatürk sevgisiyle büyüten, şimdi artık neredeyse doksanına yaklaşan ve mutlu olarak ölmek isteyen bir Türk vatandaşıyım. Hayatım okumakla ve çalışmakla geçti.

Şimdi artık istediğimi yeme, istediğim yerlere gitme imkanım da kalmadı. Çünkü insanlar ne kadar maddi ve manevi huzur içinde büyüseler de atmış beşinden sonra, bir günde 48 saat ihtiyarlıyorlar. Ve artık doktorlardan kurtulamıyorlar.

Her sabah uyanınca, aç karnına içmem gereken hap’ların yanı sıra önce kan tahlillerim ve tansiyonum ölçülüyor. Verilen bir küçük parça ekmek ve yanı sıra sofradaki dört beş çeşit peynir ve yanında bir o kadar zeytin çeşitlerinin yanı sıra, bir bardak sıkılmış mandalina suyu benim için yeterli oluyor.

Bir defa artık canınız ne istiyorsa onu alıp yiyemezsiniz. Yanınızda size bakan yardımcı muhafız hanımlar vardır. Her şey onların talimatıyla yapılır.

Ben şanslıyım. Bütün bu ve benzeri işemler çocuklarımın nezaretinde yapılır.

Hastalığınız için belli doktorlarınız vardır. Göz ayrıdır. Kulak ayrıdır. Tansiyon farklıdır. Hele hele, benim gibi bir de sedef hastalığın yakalanmış iseniz, hayatınızın kararması için yeterlidir. Sonuçta her şeye şükredersiniz.

ASIL ÜZEN OLAYLAR

Evet, beni asıl üzen olaylar. Güzel ülkemizin bugünkü durumudur. Bizi Avrupa parlamentosu istemiyormuş. Bu yeni değil ki, 1963 yılından beri biz Avrupalı olmak için mücadele ediyoruz. AK Parti de bu işin üzerine çok düştü. Aman onlar da unutuyorlar ki bizim bir günahımız var. Annemiz ve babamız gibi biz de Müslüman doğmuşuz. Bu sıfatımızı da üstümüzden atmayız atamayız. Doğuştan böyleyiz.

Türkiye 15 Temmuz da büyük bir felaket yaşadı. Hedefleri Cumhurbaşkanımızdı. Bunu da inkâr etmiyorlar. Karanlığa gömülecektik. Yüce Allah yardım etti. Yollarını şaşırdılar.

Şu var. Beş milyon insan İstanbul’da Yenikapı’da toplandı. Muhalefetiyle, iktidarıyla hepsi bu kanunsuz girişime “lanet” yağdırdı. O gün bir ruh belirdi. Millet sadece İstanbul’da değil, ülkenin her ilinde her ilçesinde söz ve elbirliğiyle yapanları yerden yere vurdu. Derken olağanüstü hal ilan edildi. Evvelce bu sütunlarda yazdığım gibi, OHAL anayasamızın öngördüğü fevkalade bir durumdu. Bu uzatıldı. Kuvvetini Anayasadan almış olmasına rağmen yine Anayasamızın 15.maddesinde “durumun gerektirdiği ölçüde hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir. Veya bunlar için Anayasada güvencelere aykırı tedbirler alınabilir” derken geçmişte Avrupa Birliğinin de tavsiye ve zorlamasıyla 02.05.2004 tarihinde halk oylamasıyla maddeye şöyle bir ilave yapılmıştır.

Kişinin yaşama hakkına maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz. Kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bundan dolayı suçlanamaz.

Bu kurallar Anayasamızın amir hükümleridir.

Avrupa Parlamentosu bizi dışladı diye bu hükümlerden vazgeçemeyiz.

Esasen ben de “bu kurallardan vazgeçildi” demiyorum.

Şimdi bunları bir kez daha Avrupa Parlamentosu üyelerine ispat etmeliyiz. Ve edeceğiz.

MAHKEME BAŞLIYOR

Bir süre sonra, ülkemize ihanet eden şebekenin duruşmaları başlayacak. Hakim ve savcımızdan şunu bekliyorum. Hiç unutmayın bir gün hepimiz öleceğiz. Bu ülkede 1960 ve 1980 ihtilallerinde olduğu gibi bilgi ve haysiyetlerini dikkate almaksızın devrin askeri cuntasından korkarak hukuk dışı kararlar vermiş nice hakim ve savcılar oldu. Onlar çocuklarına ve torunlarına şerefli geçmiş bırakamadılar.

Yakın geçmişte Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiklerini hatırlayın.

Diyorlar ki, suçlu olanlar cezalandırılsın. Hukuk işlesin.

Ben şöyle anlıyorum. Suçsuz olanlar bırakılsın. Suçlu olanlara hak ettikleri ceza verilsin. Nitekim bugüne kadar tutuklanan ve göreve iade edilen altı bin öğretmen olduğunu öğrendik. Bu iyi bir başlangıç

Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettikleri gibi lütfen kanunları uygulayın. Korkmayın. Korkunun ecele faydası yoktur. Avrupalılar bir kez daha görsünler ki, Türkiye de hakimler ve savcılar var.

Geleceği ve Türkiye’yi siz kurtaracaksınız. Göreceğiz ki, Avrupalı Parlamenterler yanıldıklarını anlayacaklar.

Ey Hakimler

Hukuk galip gelirse Türkiye kurutulur. Demokrasi de, insan hakları da, söz ve basın hürriyeti de yeniden inşa edilmiş olur. Şunu unutmayın. Karar verirken sadece vicdanınızın sesini dinleyin.

Hoşça kalın.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar