Futbol yoluyla terör
FENERBAHÇE otobüsüne yapılan saldırıyı nasıl adlandırmalıyız? Bu kadar kavramlarım karıştığı yerde doğru tanım ne?
Statlarda ve stat dışında meydana gelen olayları kimi zaman “tribün terörü” kimi zaman da “futbol terörü” olarak adlandırdık...
Fakat son yaşadığımız kovboy filmlerini andıran kulüp otobüsünün kurşunlanması “futbol yoluyla terör” tanımına giriyor. Geçen hafta Çağlayan Adliyesi’nde Savcı’nın odasına girerek yapılan eylem nasıl bir terör ise bu da işte öyle bir terördür. Hem de provokasyona açık bir terör olayıdır. Nasıl Berkin Elvan’ın savcısı özel olarak seçildiyse Fenerbahçe Kulübü de olayın meydana geldiği Trabzon da özel olarak seçilmiş yerlerdir.
Bu 2 olayı birbirinden ayırmak neredeyse imkansızdır. Ülkeyi kaos ortamına süreklemek isteyenlerin planlayabileceği türden olaylar bütün bu yaşadıklarımız. Futbolun burada bir kusuru yok. Futbolun popülerliği, bu terör eylemelerini gerçekleştirenlerin kullandığı bir araç olmuştur.
Aslına bakarsanız Spor Bakanlığı’nın dirayeti, TFF’nin aldığı akılcı önlemler ve kararlılığı, Passolig’in devreye girmesi ve spor savcılarının az da olsa dişini göstermesi nedeniyle son yıllarda tribünlerde hemen hemen hiçbir olay yaşanmıyor. Bu ülkenin yaklaşık 10 yıldır mücadele ettiği tribün terörünü önleme konusunda olumlu sonuçlar alınmaya başlanmıştı. Hiçbir olayın bu süreci baltalamasına izin vermemek gerekir.
Olayın hemen ardından Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ ve diğer kulüpler ile saldırıya muhatap olan Fenerbahçe Kulübü Yöneticileri’nin pozitif açıklamalarını bu gözle okudum.
Tabii işin içinde futbol da olunca bizim klasik spor yoru(m)cularının da klasik ama tuhaf yorumlarını da dinledik... Yok efendim; Fenerbahçe Kulübü’nün sakatları iyileşsin diye erteleme istediğini söyleyen yoru(m)cular oldu, sosyal medyada bunu dillendirenler oldu. Bir de bu yorumlarından mutlu oluyor, hatta gizliden gizliye haz duyuyorlar. Bunları görünce aklıma yıllar önce “sözüm futbol meclisinden dışarı” diyerek anlattığım bir fıkra geldi. Bu sefer bunu bu bizim klasik yoru(m)culara ithaf ediyorum: Her gece uykusunda yatağına işemekten yakınan genç bir adam, bir dostuyla karşılaşmış.
Dostu: Nasıl oldun, demiş; bari biraz iyileşebildin mi? Yoksa yine her gece uykunda kaçırıyor musun yatağa?
Genç adam: Çok çok daha iyiyim şimdi, demiş; uzun bir süreden beri denemediğim çare, başvurmadığım kapı kalmamıştı. Nihayet bir psikiyatra gittim. Allah razı olsun ondan; sorunu hemen halletti.
Dostu: Demek geceleri yatağa işemen bitti öyle mi?
Genç adam: Yok hayır bitmedi ama, şimdi artık bununla iftihar ediyor, övünüyor, gurur duyuyorum.
Bu sefer sözüm futbol meclisinden içeri.
- Yönetilebilir Türk futbolu9 yıl önce
- Merhaba futbol!9 yıl önce
- Hani Türk futbolu batıyordu?9 yıl önce
- İddaa oyunu ve korsan bahis9 yıl önce
- Tenisin Las Vegas'ı9 yıl önce
- Hasan Doğan, yazgı ve 'sessiz çığlık'9 yıl önce
- Federer Türkiye'de doğsaydı!9 yıl önce
- Komünizm Amerika'da, Federer Türkiye'de doğsaydı (2)9 yıl önce
- Komünizm Amerika'da Federer Türkiye'de doğsaydı!9 yıl önce
- Türk sporu dama çıkabilecek mi?9 yıl önce