Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yılmaz Özdil’in de kitaplarını yayımlayan Kırmızı Kedi’nin editörü Enis Batur ülkemizin en önde gelen entelektüellerinden biri olmasına rağmen az satan kitaplarıyla tanınır. “Ben az okunmak falan istemiyorum,” demişti sorduğumda. “Türkiye’de gerçekten nitelikli denebilecek metinleri okuyabilecek okur sayısı azdır. Bugün bunun sayısı en iyi niyetle beş binse, kitaplarımın 10 bin, 15 bin satması benim için bir karabasan halini alır. Öbür insanlar kim? Bende bir yanlışlık var o zaman, kendimi görüş biçimim, ya da onlara gösteriş biçimim sakat diye düşünürüm.”

        Bu konuşmayı yapmamızın üzerinden 15 sene geçmiştir; o sürede nitelikli metinleri okuyabilecek okur sayısı üçe, beşe katlandı diyelim… Yine de Enis Batur’un editörlüğünü yaptığı “Mustafa Kemal” kitabının 1.5 milyonluk (artı 1881 adet) tirajını açıklamıyor.

        Bu rakamı Türkiye’de kitap satışlarını toplumsal dalgaların ya da modaların belirlediği gerçeği açıklar sadece.

        “Mustafa Kemal” milyonlarca insanın kitaplığında, sehpasında, çantasında hiçbir zaman okunmamak üzere bir aksesuar olarak duruyor.

        ‘YENİ HAYAT’ FENOMENİ

        Kitapların ciddi bir moda haline gelmesinin yakın tarihli en bilinen örneği herhalde Orhan Pamuk’un “Yeni Hayat” romanıydı. 1994’te adeta zamanın ruhunun bir ürünü olarak raflarda yer bulmuştu roman. O zamanlar 100 bin tiraj çok büyük olaydı “Yeni Hayat” için ama kitabı alanların birçoğu da ya kapağını açmıyor, ya da ilk bir-iki sayfasında, Orhan Pamuk’un kimi çeviri kokan kimi de bir paragraf boyunca süren cümleleri arasında kayboluyor ve bir daha yüzüne bakmıyor, kitabı bir süs nesnesi gibi kullanıyordu. (Bakın, ben de Yeni Hayat’a gönderme olsun diye uzattım cümleyi.)

        “Yeni Hayat”ı sattıran 90’larda toplumun bir dönüşümün eşiğinde olmasıydı. “Siyaset Meydanı” televizyonda tabuları yıkmaya başlamış, Kürtler, eşcinseller gibi tabular açık açık tartışılmaya başlanmıştı. Özel radyolar ve özel televizyonlar kurulmuştu. Berlin Duvarı’ndan sonra yeni bir dünya inşa ediliyor, biz de payımıza düşeni istiyorduk. Tansu Çiller gibi yeni yüzler siyasete hakim olmuştu. Yeni Demokrasi Hareketi bambaşka bir açılım vaat ediyordu. Yeni Yüzyıl gazetesi çıkmış ve “yeni bir zihniyetin temsilcisi” olma iddiasındaydı. Yeni Türkü’nün ‘best of’ albümü her yerde çalınıyordu.

        Toplum “yeni” bir şeyin peşindeydi ve romanın ilk cümlesindeki gibi belki de bir gün bir kitap okuyup hayatlarını değiştirecek kitabın “Yeni Hayat” olduğunu zannediyorlardı.

        Bugün bambaşka bir dalga bugün Yılmaz Özdil’in “Mustafa Kemal” kitabını zirveye taşıdı. Hiç kimse Atatürk’ün hayatını okumak için almadı bu kitabı, Atatürk’ün hayatına dair bilinmeyen, yeni bir söz söylemiyor zaten.

        BU KİTAP BİR POLİTİK DURUŞ

        “Mustafa Kemal”in bu kadar çok satmasının sebebi kutuplaşmış toplumda sayıları azımsanmayacak bir kesimin “Biz de varız” diye gövde gösterisi. Cumhuriyet mitingine gitmek, tweet atmak gibi pasif bir eylem bu kitabın tirajı. Laik mahallelerden bir buçuk milyon insan bu kitabı alarak adeta bir davanın sözcülüğünü yapıyor.

        Amaç kitap okumak değil, Atatürk’ün hatırasının hala yaşadığını, var olan ya da var olduğunu düşündükleri saldırılara karşı Atatürkçülüğün dimdik ayakta olduğunu göstermek. Özdil’in “Mustafa Kemal”den önce yayımladığı ve kapağında Atatürk resmi olan “Adam” kitabı da bu dalganın işaretini veriyordu; zaten İpek Çalışlar’dan İlber Ortaylı’ya bir Atatürk kitapları enflasyonu oluştu kısa sürede.

        Kitap satın almak bir politik duruşa dönüşünce, bu politik duruşu nakde döndürmek de tehlikeli bir oyun halini aldı. Belki de tamamen iyi niyetli Yılmaz Özdil kendisini hiç tahmin etmediği bir kavganın ortasında buldu şimdi.

        Bir, bizim ülkede fazla para kazanını pek sevmezler. İki, para için siyaset yapılmaz.

        Yılmaz Özdil sadece bir kitap yazdığını düşünüyordu, ama okuru onu parti başkanı sanıyor. Ve bu mahallenin yanılsamasını da nankörlüğünü de en iyi o bilir. Bu sokaklarda Sezen Aksu artık albüm bile satamıyor.

        1881 adet basılan, 2500 TL’ye satılan özel baskı “Mustafa Kemal”i Yılmaz Özdil’in yaptığı gibi Taschen’in servet değerindeki süs kitaplarıyla kıyaslamak da hata. Çünkü ne Helmut Newton ne Da Vinci kitabı birer politik duruş ya da davayı temsil etmiyor. “Mustafa Kemal” ise özel bir durum.

        Bu durumu eleştirenler de sadece liberaller, ikinci cumhuriyetçiler, Atatürk karşıtları değil, aksine bu davayı sahiplenerek 25 TL’yi kitaba ayıranlar da homurdanmaya başlıyor. “Tarihin en aşağılık sosyal medya saldırısı” mı? Abartmayalım.

        Aslında Yılmaz Özdil de bunu bilmiyor mu? Hepimizden daha farkında.

        Belli ki tepkilerden çok rahatsız, çok da öfkeli. Arka arkaya açıklama yapmasından, kendisini okurlarına anlatma çabasından bir yerlerde bir “pazarlama” hatası yapıldığının, Atatürk’le “pazarlama”nın yan yana gelmeyeceğinin farkında. Kitabın geliriyle köylerde “Mustafa Kemal”in çocuklara özel baskısını bedavaya dağıtmaya harcayacağını söyleyerek eleştirileri hafifletiyor bir nebze. Ama o eleştirilere biraz da kulak vermeli, zira -keşke öyle olsaydı ama- tamamı “liboş saldırı” değil.

        Kitabın özel kağıdını, tasarımını, elle ciltlenen deri kapağını, özel yazı tipini bilemem; eminim iyidir, ama bu işin şu ana kadar yönetilme şekli pek şık durmadı.

        Diğer Yazılar