Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zamanın ne kadar hızlı aktığının bir başka kanıtı; Mark Zuckerberg’in Harvard’daki yatakhanesinde kurduğu Facebook bu ay 15 yaşına basıyor. Arada bayağı bir kuşak yetişmiş demek ki. Geçen bu sürede hükümetler değişti, gazeteler battı, diktatörlükler yükseldi, hatta masum insanlar toplu katliamların hedefleri oldu. Bütün bu olayları birbirine bağlayan ortak doku Facebook’un bu sismik değişimin tam ortasında olması.

        Kampustaki kızları “Güzel mi değil mi” diye sıralamaya başlayan Zuck’ın aklında dünyanın son 15 yılda yaşadığı bütün toplu felaketlerin sorumlusu olarak anılmak yoktu elbette. Hepimizi birbirine bağlayan bir ağ hayal ediyordu. İnternet her şeyi sunuyordu, arkadaşlık hariç. Nitekim önce Harvard öğrencileri, sonra başka okullar, sonra da hepimiz gönüllü olarak Facebook’a bağlanıp yıllardır koptuğumuz ilkokul arkadaşlarımızla yeniden iletişime geçmekten hiç şikayetçi olmadık. İlk günlerde gönüllü olarak fotoğraflarımızı paylaştık, birbirimize sanal kahveler, hediye paketleri yolladık.

        NEWS FEED HER ŞEYİ DEĞTİŞİRDİ

        Asıl değişim 2006 yılında bugünkü ana sayfanın şeklini alan “News Feed” özelliğinin hayata geçmesiyle yaşandı. Facebook artık sadece arkadaşlarımızın profilleri arasında gezineceğimiz bir albüm değil, birbirimizin en yaptığını takip edeceğimiz dinamik de bir platforma dönüştü. Zamanla gruplar, notlar geldi ve Facebook bir site olmaktan çıkıp kullanıcıyı kendi içine hapseden, en azından aradığı her şeye karşılık veren bir evrene dönüştü. Blog yazmak da fotoğraf paylaşmak da burada mümkündü; tabii sosyalleşmek ya da çaktırmadan tanımadığımız insanları ya da beğendiğimiz tipleri uzaktan incelemek de.

        Facebook’un herkesi birbirine bağlayan açık bir platform idealizmi kısa sürede çirkin yüzünü de gösterdi. “Herkese açık olmak” nefret suçu işleyenlere de kapıyı açmak, onların da sesini duyurmasını sağlamayı gerektiriyordu. Türk ordusunu sevenlere karşı PKK’lıların, Yahudilere karşı anti-semitiklerin de kendilerini ifade edebildikleri bir yere dönüştü Facebook. Birinin sesini duyurabilmesi için diğerinin de varlığı savundu şirket uzun süre.

        Mark Zuckerberg
        Mark Zuckerberg

        15 sene sonra Facebook’un başını ağrıtan konulardan biri bu. Özellikle 2016’da Trump’ın seçilmesine yol açan data manipülasyonunda Rus hacker’lar Facebook’un “açıklığını” ve “açıklarını” kullanarak yalan haber servisi yaptılar. Myanmar’da Müslümanlara yönelik zulmü örgütlemek Facebook sayesinde kolaylaştı.

        İşte bütün bunlar da 2006’daki o “News Feed”in gelişip evirilmesiyle alakalı. İçerik filtrelenmeden, doğru ya da yanlış olduğuna bakılmaksızın hepimizin önüne geldi.

        Türkiye’de Ek$iSozluk için benzer bir tartışmanın yaşanması gerekiyor ama sürekli erteleniyor: Bu platform da doğru-yanlış ayrımını hiç önemsemedi sayfasını kullanıcıların gönüllü içeriğiyle doldururken, şikayet üzerine yer yer hukuki süreç başladı o kadar. Ama bugün bile Sözlük’e tamamen yanlış bilgiyi yüklemek ve tarihe mal etmek mümkün.

        HER İSTEYEN GAZETECİ OLDU

        2015’te yapılan bir araştırmaya göre Amerikalıların büyük bölümü haberlerini Facebook’tan almaya başladı. Bu aynı zamanda basın için de gelenekselleşmiş dağıtım modelinin temelden sarsılması anlamına geliyordu. Biz içerik üreticileri (gazeteciler) bugüne kadar ürünümüzü (gazete, TV, dergi vs.) tüketiciye doğrudan, içeriğe müdahale edecek bir aracı olmadan ulaştırabiliyorduk. Gazeteler abonelik sistemiyle (Türkiye’de kapıcılar) ya da bayiden doğrudan alınıyordu. Neyin büyütülüp küçültüleceğine, öne çıkarılıp sayfanın dibine konacağına da karar verenler bizdik. Hatalarımız ve sevaplarımızla.

        Facebook’un “News Feed”i hangi haberlerin okurun önüne çıkması gerektiğinin belirleyicisi oldu. Böylece eskiden çok önemsenen ana haber bültenindeki haber sıralaması ya da birinci sayfanın manşeti de etkisini yitirdi. Haberin nasıl görüneceğinin tek belirleyicisi hiçbir zaman sırrı açıklanmayan o algoritma oldu.

        Geleneksel gazetecilikteki “gatekeeper” (bekçi) modeli beğenin ya da beğenmeyin gücünü gerçeğe karşı olan asgari sadakatinden alır. İnternet binlerce insanın kendisini “gazeteci” ilan etmesini sağladı, ancak bu yarım akıllıların saçmalıkları Facebook sayesinde önümüze geldi. Bir tanıdığımız, akrabamız, komşumuz “bilmem ne haber” başlıklı sitelere inandı ve bizimle paylaştı: Tayyip Erdoğan hala Malezya’ya kaçtı bu insanlara göre.

        Halbuki gazetecilikteki bekçinin öncelikli sorumluluğu kamuyu dezenformasyondan korumaktır, Facebook’un böyle bir kaygısı olmadı. Barajın kapıları açılınca da, en amiyane tabirle, hepimiz kafayı yedik. Facebook kendisine bağımlı olanları aptallaştırdı, kullandı, uyuşturdu.

        15 yılın sonunda daha 35 yaşına bile basmayan Mark Zuckerberg’in üzerindeki en büyük kara bulut da kazandığı servet, Silikon Vadisi’ndeki gücü ya da şirketinin büyüklüğü değil. İnsanları yönlendirebilecek bir konuma çok hızlı bir şekilde gelmesi ve bu güçle ne yapacağını bir türlü becerememesi. Tam bir büyük ağabey.

        REKLAM

        ***

        Bir sınav sorusu:

        Facebook bir medya kuruluşu mu teknoloji şirketi mi?

        Mark Zuckerberg, gelen eleştiriler karşısında çeşitli tedbirler almaya çalışıyor. Mesela Facebook’un “News Feed”ini artık sadece algoritmanın denetimine bırakmıyor. Dahası, içeriğin nasıl önümüze geleneğinin sistematiğini de değiştirdi. Bu yüzden bir-iki sene öncesine kadar medya kuruluşları için büyük bir trafik kaynağı olan Facebook kısa sürede o etkisini yitirdi. Şimdi tık için Facebook’ta çok görünmek o kadar önemli değil.

        Geçen ay Wall Street Journal’a yazdığı makalede Facebook’un kişiye özel ilan sunmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladı Zuckerberg. Ama topladıkları verileri satmadıklarını, sadece kişiye özel ilanları geliştirmek için kullandıklarını belirtti.

        Instagram ve WhatsApp’i de bünyesinde bulunduran Facebook’un fazla büyüdüğü eleştirilerine katılmıyor, şirketten ayrılmak gibi bir planı da yok.

        Zuckerberg’in asıl ikilemiyse Facebook’un bir teknoloji şirketi mi yoksa bir medya kuruluşu mu olduğu. Amerika’daki gazetecilik okullarında en popüler sınav sorularından biri bu epeydir.

        Asla ve asla haber işine girmeyeceklerini, bir medya şirketi olmadıklarını vurguluyor Facebook. Ama paylaşılan fotoğraftan Facebook’taki içeriğe, şarkılara, video’lara, hatta şimdi YouTube’a rakip yapmaya çalıştıkları IG TV’ye kadar şirketin büyümesi medyaya dayanıyor. Facebook düpedüz bir medya platformu ama bunu kabul etmemekte direniyor. Halbuki varlığı medyaya bağlı.

        Medya şirketi olduğunu kabul ederse yönetim şekli de değişecek. Medyanın etik kurallarına, editoryal bakış açısına, gazeteciliğe ve gazetecilere, eski tüketici-üretici modeline dönmesi gerekecek. Medya patronlarının bildiği gibi medya kuruluşlarında her zaman en tepedeki ismin dediği olmuyor. İnanın bizde bile patronla gazeteci arasındaki kimi kavgaları her zaman kurumun sahibi kazanmıyor.

        Zuckerberg ise şu anda tek söz sahibi, kendisine itiraz bile edilmiyor. Medya ise böyle işlemiyor.

        Ama bu kararı er geç vermek zorunda kalacak.

        Diğer Yazılar