Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Selahattin Demirtaş hapse girdiğinden beri kendi partisi ona yeteri kadar sahip çıkmıyormuş gibi bir hava vardı. Hatırlarsınız, tanıtım video’sunda partiye en büyük başarıyı getirmiş Demirtaş’a şöyle bir yer verilmişti. Cumhurbaşkanlığı yarışında Selahattin Demirtaş parladığında, HDP ilk kez kendisi için rekor sayılabilecek bir oy oranına ulaştığında da adeta “içeriden” sabote edilmişti. Haziran ve Kasım seçimleri arasında neler değiştiği, PKK’nın nasıl yeniden ilkel silah yöntemlerine başvurduğunu unutmayalım.

        Şimdi ilk kez Selahattin Demirtaş ve Abdullah Öcalan arasındaki görünmez rekabet su yüzeyine çıktı. Hapisteki iki erkeğin ego’sunun yarışması da denebilir, Kürt siyasetinde liderlik ve miras yarışının kızıştığı da söylenebilir. Hakikaten dedikodular gerçek mi, diye insan merak ediyor. Hakikaten Demirtaş’tan haz etmiyor mu İmralı?

        68’de esen isyan rüzgarlarından etkilenip kendisine etnik köken siyaseti üzerinden yol çizen Öcalan’ın kendisini Kürtlerin doğal lideri görmesi anlaşılabilir. Benzer şekilde liderlik makamının kalıcı olmadığı, zamanla başka isimlerin de hareket içinde parlayabileceği, eskilerin yerini alabilmeleri de mümkün. Tanık olduğumuz böylesi bir kuşaklararası rekabet mi?

        TEK TWEET GÜCÜNÜ GÖSTERDİ

        Birkaç sene önce yıldızının tam parladığı sırada Demirtaş’ın bir anlamda geri plana itilmesi, hapishanede de adeta yalnız bırakılması Kürt hareketinin bir ayrımda olduğunu gösteriyordu zaten. Bugüne kadar Demirtaş da örgüt ve liderini doğrudan hedef almadı. İmralı’nın Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığına aday olmasını istemediği iddiaları da dolanıyordu, ama taban baskısıyla seçime girdi. Ortadaki ayrım geçici değil, epey öncesine dayanıyor.

        30 Mart yerel seçimlerinde tek bir tweet’le seçmeni mobilize eden Selahattin Demirtaş’tı. Onun çağrısıyla hayatında CHP’ye oy vermemiş Kürt seçmen gitti Ekrem İmamoğlu’na oy verdi. İmamoğlu bile kazanacağını düşünmediği bir seçimi az farkla da olsa önde tamamladı.

        Kendi etkisini gören Demirtaş bir kez daha tweet’le çağrı yaparak, bu sefer hiçbir şüphe ya da yoruma mahal vermeyecek şekilde şekilde İmamoğlu’nun desteklenmesini yeniledi.

        Bu ikinci çağrı, Demirtaş’ın parti içinde güçlendiğini ve Öcalan bagajından kurtulabilmek için yeterli zemini bulduğu yönünde yorumlanabilir mi? Sonuçta ilk seferinde HDP seçmeni onu dinledi, hapiste bile olsa doğal lider olarak onu muhatap aldıklarını gösterdi.

        Aslında Öcalan’ın HDP seçmenine yönelik “Nötr kalın” çağrısı hep Demirtaş hem de parti için büyük bir fırsat. Bugüne kadar partiyi etnik siyasete mahkum eden, terör örgütünün uzantısı gibi gösteren bağ kopmadığı sürece HDP’nin büyüme, gelişme, Türkiye’nin ihtiyacı olan bir sol partiye dönüşmesi imkansızdı. Selahattin Demirtaş ne kadar sempatik olursa olsun Türkiye’de PKK ve Öcalan yüzünden HDP’ye oy vermeyecek azımsanmayacak bir çoğunluk var. Bu insanlar Öcalan’a özgürlük mücadelesi veren bir lider olarak empatiyle yaklaşmıyor, “Bebek katili” gibi görüyor ve görmeye de devam ediyor. İktidarın açılımdan dönmesinde de bu algının yıkılmasının imkansızlığını hemen anlaması yatıyordu.

        BİR SOL PARTİ DOĞAR MI

        Pazar günkü seçim de son anda bir manevrayla HDP’nin geleceği adına bir kamuoyu yoklamasına da dönüştü. Türkiye’nin en büyük Kürt nüfusuna sahip İstanbul’da bu geleceğin belirlenmesi de son derece doğal. Öcalan kazanırsa, seçmen sandığa gitmeyip nötr kalırsa HDP marjinal bir etnik siyaset yapan parti olmayı sürdürecek, çünkü taban bunu istiyor demektir. Taban nötr kalınarak en az dört sene daha iktidar olacak AK Parti’yle işbirliği yapılmasını, yeniden masaya oturulmasını da istiyor olabilir -ki haklarıdır- ve HDP yönetimi de bu mesajı almak zorundadır.

        Eğer Öcalan’ın çağrısı karşılık bulmaz da Demirtaş’ın net mesajıyla HDP seçmeni Ekrem İmamoğlu’na oy verirse… O zaman siyasette yepyeni bir rol oynayacak HDP. PKK’ya tavır alabilen, İmralı yükünden kurtulan, daha geniş kitlelere ulaşabilmek için önündeki en büyük engel kalkacak.

        Önümüzdeki yıllarda dünya siyasetindeki rüzgarların da gösterdiği uçtaki alternatif partilerin yükseleceği. Hem solda, hem sağda. Türkiye’nin mevcut düzeninde sağdaki CHP ve daha sağdaki AK Parti arasına mahkum olan HDP’nin bir sol alternatif, Türkiye’nin “Yeşiller”i olarak ortaya çıkmasının tabanı aslında hazır. Bugün sadece Erdoğan karşıtlığından geçici olarak Ekrem İmamoğlu’nda toplanan, “Tamam sağcı ama ne yapalım başkası yok” diyen sol oylar da kendilerini yansıtan bir mecra bulmuş olacak. Etnik siyasetin dışındaki HDP’nin parti programı ve vaatleri zaten böylesi bir sol tabana hitap ediyor. Ama bir türlü cesaret edemiyorlardı, Öcalan’ı geride bırakamıyorlardı.

        Pazar günkü seçim şu ana kadar Erdoğan ve Erdoğan karşıtları arasında bir yarıştı; hiçbir zaman sadece bir belediye seçimi değildi zaten. Dünden beri başka bir anlam daha kazandı.

        REKLAM

        ***

        Erdoğan’ın Ahmet Kaya vurgusu boşuna değil

        Dönem dönem Ahmet Kaya tartışılır ya, yıllar önce de “Ahmet Kaya yaşasaydı ‘yetmez ama evet’çi olur ve AK Parti’ye oy verir” diye yazmıştım. Bugünkü AK Parti mi, emin değilim. Ama benim yazdığım dönemde, bundan yaklaşık 10 sene önce kesinlikle tipik bir AK Partili prototipine uygundu Kaya. Zira yaşamının son yıllarını bir Cihangir ünlüsü gibi geçirdi; o yıllarda Cihangirliler de hem yetmez ama evet’çi hem de AK Partiliydi zaten.

        Lüks bir Mercedes alan Ahmet Kaya’nın en yakın arkadaşlarından biri kliplerini de çeken Sinan Çetin’di mesela. Daha evvel de yazdım, teorik bilgisi ve derinliği olmayan Ahmet Kaya’ya politik bir figür kostümünü giydirmek isteyen eşi Gülten Kaya’ydı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da o zamanki olası bir yakınlığa istinaden bugün Ahmet Kaya’yı anıyor olmalı.

        Ama bugün Cihangir ne yetmez ama evet’çi ne AK Partili. Liberaller çoktan kullanılıp atıldılar. O yüzden bir 10 sene önceki gibi Ahmet Kaya nerede dururdu, emin olamıyorum.

        Diğer Yazılar