Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başkan adaylığı giderek daha kuvvetli bir ihtimal olan Bernie Sanders’ın geçmişte Küba’yı öven sözleri yarışın seyrini değiştirecek noktaya ulaştı. Fikrini değiştirmemesiyle bilinen Vermont senatörü aynı Küba övgülerini geçtiğimiz günlerde yine tekrarladı. Önceki akşam Demokrat Parti’nin ekran tartışmasında da rakiplerinin ortak hedefi sosyalist adayın bu sözleri oldu.

        Özetle, Küba’nın sağlık ve eğitim konusunda epey yol kat ettiğini söylüyor. Alışıldık tarzda bir siyasetçi değil o, o yüzden her sözünü de siyasi getirisine göre hesaplayarak söylemiyor. Zira Amerikan siyasetinde oy almak için her ne pahasına olursa olsun Küba’yı kınamak ve Castro’yu düşmanlaştırmak gerekiyor.

        Seçimin kaderini belirleyen birkaç eyaletten biri olan Florida’da ciddi bir Kübalı göçmen nüfusu var. Bu insanlar Castro rejiminden kaçarak ABD’ye geldi, kendilerine yeni bir hayat kurdu ve birçoğu da ana vatanlarında elde edemedikleri bir servete ulaştı. Aralarında siyasette, iş dünyasında belirleyici konuma gelenler de var.

        Florida’daki Kübalı göçmenler Donald Trump’ın seçilmesine epey katkıda bulundu. Obama’nın Küba’yı ziyaret etmesi, ilişkileri geliştirmesi, ABD’den Küba’ya uçuşların kolaylaşması ülkenin bir bölümünün hoşuna gitti. Ama Florida seçmeni buna tepki olarak Küba’yla ilişkilerin yeniden koparılacağını vaat eden Trump’ı tercih etti. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi ABD’de de kimi seçmen blokları tek bir davaya göre oy veriyor. Florida’da da azımsanmayacak bir seçmen grubu için de Küba belirleyici oldu.

        Bernie Sanders yaklaşan seçimlerde Florida’daki seçmenleri dışlayarak nasıl Başkan seçilebilir, belli değil.

        TÜRK SOLCULARININ ROMANTİZMİ

        Sanders’ın Küba romantizmi biraz Türk solcularının bu ülkeye yönelik kör bağlılıklarını andırıyor. Bu romantik bakışa göre Küba eğitim ve sağlık alanında çok büyük ilerlemeler kaydeden masalsı bir ülke. Yakın zamanda tedavi olmak için Küba’ya giden Arif Sağ da Türkiye’de bu romantizme katkıda sağladı.

        Benim ziyaret ettiğim Küba’da konuştuğum insanların hiçbiri dış dünyanın bu romantik bakış açısını paylaşmıyordu. Ne Castro ne de Che idealize edilebilecek figürlerdi Havana’daki gençlere göre. Bir yandan pahalı lokantalar açılıyor, turistler adaya akın ediyordu ama yerel halk da ayda 30 dolarla geçinmeye çalışıp, o lokantaların sunduğu yiyecekleri asla tadamayacak bir gelir parantezinin içine hapsolarak yaşıyordu.

        Yine de Küba’da Castro’ya yönelik bir isyan olmamasını da doğru okumak gerekiyor. Latin Amerika üzerine uzmanlaşan tarihçi Patrick Iber’in dikkat çektiği gibi Castro özellikle 1959-1962 arasında kuvvetli sosyal programları devreye soktu. Bu sayede muhalefet -tam olarak yok olmasa da- epey gücünü kaybetti. Dünya Bankası verilerine göre Küba’da çocuk ölüm oranları dünyanın en zengin ülkelerine eşit. Doğan her bin çocuktan altısı hayatını kaybederken dünyada bu ortalama binde 42.5. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Küba’da ortalama hayat da 79.1; ABD’den birkaç ay daha az. Küba’nın geliştirdiği kanser aşısı bugün ABD’de test ediliyor. Anneden çocuğa HIV ve frengi geçmesinin önüne de geçme yönünde epey başarılı oldu Küba.

        Bu istatistiklerin bilinmeyen bir tarafı da Küba hükümetinin iyi doktor ve hastaları ülkenin ayrıcalıklı sınıfına veya yurtdışından ziyaret edenlere sakladığı. Küba halkı antibiyotik bulmak için zaman zaman karaborsaya ya da yurtdışında yaşayan akrabalarına güveniyor. Pek çok doktor da daha iyi gelir için Küba’dan çıkma hayali kuruyor. Dışarıdan bakana Küba’da her şey harika gibi gözüküyor, ama aslında sağlık çalışanları mutsuz ve hastaneler de bakımsız. El Pais’e konuşan bir hasta ampulü bile kendisinin temin etmek zorunda kaldığını anlatıyor.

        KÜBA ZATEN İLERİDEYDİ

        Birlemiş Milletler verilerine göre Castro’dan önce de Küba sağlık ve insan ömrü konusunda epey ilerideydi. Sanders’ın övdüğü ve Castro’ya atfettiği okur-yazarlık oranı devrimden önce de yüzde 76 düzeyindeydi ve bu açıdan Latin Amerika’nın en yüksek dördüncü ülkesiydi. Kişi başına düşen doktor oranıyla da dünya da 11. sıradaydı. Kuvveti bir orta sınıfın varlığı da ülkede gelir dağılımını diğer Latin Amerika ülkelerine kıyasla daha adaletli kılıyordu. En azından sağlık ve okuryazarlık konusunda Castro ülkeyi geriye götürmedi, ama ona atfedilen hasletler de biraz abartılı.

        Sadece Küba yüzünden adaylığı ya da seçimi kaybederse Sanders’ın ilerici programına yazık olacak. Gerçi ABD’nin başka otoriter rejimleri övdüğü, Suudi Arabistan gibi ülkelerle sarmaş dolaş olduğu konusunda da haksız değil Senatör. Küba’daki rejimi kınarken de iyi taraflarını övmekten yana. Ama överek kendi ayağına kurşun sıkıyor da olabilir. Özetle, ABD’ye gelmesi beklenen sosyalizmin önündeki büyük bir engel şimdilik bir başka sosyalist ülke gibi gözüküyor.

        *

        Rica yazısı

        Hürriyet’ten Uğur Cebeci dün Türk Hava Yolları’na Karayipler’e uçuş başlatması çağrısında bulunuyor. “Çok talep var” gibi veri olmayan bir dayanağı var. Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri’nden geliyormuş bu talep. Biraz rakam, pazar araştırması falan olsa anlarım. Ama doğrusu biraz keyfi görünüyor Dominik Cumhuriyeti’nin Punta Cana havalimanına hat açılmasını önermek. Hani burada program çeken Acun önerse anlarım.

        Gazeteci kurnazlığı kendisini son cümlede belli eder, yazı ne kadar kısa olsa da.

        “Türk turizm şirketleri Karayip adalarını ciddi şekilde iyi pazarlıyorlar,” diyor Cebeci. “Hatta bir büyük şirket o bölgede yeni bir otel yapımına da hazırlanıyor.”

        Hürriyet’ten THY’ye çağrı yapmasını rica eden o büyük şirketin kim olduğunu da öğrenseydik keşke.

        Diğer Yazılar