Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Karantina günlerinde günümün büyük çoğunluğu bilgisayar başında geçiyor, mutlaka New York Times’ın ana sayfası da açık oluyor ve gelişmeleri takip ediyorum. Birkaç gündür Donald Trump’ın akşam brifinglerini kaçırdığımı fark ettim. Kriz başladığından beri Trump düzenli olarak -her biri şimdi şöhretli birer karakter olan- sağlık ekibiyle kameraların karşısına çıkıyor ve teker teker soruları yanıtlıyor. Tabii konuşan Trump olduğu için bu basın toplantıları da epey eğlenceli anlara sahne oluyor. Dışişleri Bakanlığı’na “Derin Devlet Bakanlığı” demesi ya da gazetecileri aşağılaması gibi. New York Times da ana sayfasında bu brifingleri canlı yayınlıyordu.

        Birkaç gün önce brifingi sitede görmeyince Trump herhalde düzenli basın toplantısı yapmaktan vazgeçti düşündüm. Hayır, meğerse NYT bu toplantıları canlı yayınlamaktan vazgeçmiş. Muhalif haber kanalı MSNBC de aynı doğrultuda karar aldı. Times ayrıca Washington Post’la birlikte -Trump’ın “sahte haber” dediği medya kuruluşları- artık bu basın toplantılarına muhabir bile yollamaktan vazgeçti. Gerekçeleri “sosyal mesafe” kurallarına uyulmaması ve brifingde birinde COVID-19 tespit edilmesi.

        BASIN TOPLANTILARI TRUMP’A YARIYOR

        Brifinglerin canlı yayınlanmama sebebiyse Trump’ın atıp tutması, halka yanlış bilgi vermesi, gerçekleri çarpıtması, rakamlarla oynaması. Bu bir editoryal tercihmiş; medya etiği bağlamında bu kararı savunan onlarca gazeteci bulmak mümkün. Gazetenin eski ombudsman’ı ya da başka yayın organlarının yayın yönetmenleri dahil. Gazetecinin görevi olayları bağlamında vermek, haber düzenlendikten (edit) ve yeniden yazıldıktan (rewrite) sonra ancak yayınlanmalıdır. Canlı brifingde bu ‘edit’ işlemi mümkün olmuyor ve Trump da istediği gibi kendi reklamını -üstelik de seçim yılı- bedavaya yapabiliyor. Halbuki kural çok basit: Bir kişi cumhurbaşkanı seçildiyse basın toplantısı canlı yayınlanmak zorundadır, burada bir tercih hakkı olamaz kurumların. En azından ana akım medyanın.

        Etik, yayın ilkeleri gibi bir sürü süslü bahane bulunabilir yayınlamamak için ama hepimizin bildiği bu basın toplantılarının Trump’a yaradığı, merkez medyanın da Trump’ın bu yükselişinden endişe duyduğu.

        Karşılarında ekranı yıllardır çok iyi kullanan ve rating rekortmeni bir ‘reality show’ yıldızı var ne de olsa. 2016’da da onunla baş edemiyorlardı, öyle gözüküyor ki üzerinden dört sene geçtikten sonra bile koskoca New York Times, MSNBC falan, bu kadar beyin bir turuncu adamın rating’ini geçemiyor. Corona brifingleri futbol maçlarını, başka reality show’ların sezon finallerini geçmeye başladı.

        2016 seçiminden önce Trump medyanın her talebine karşılık verir, her telefona çıkar, her türlü çekimin yapılmasına razı olurdu. Hillary Clinton ise medyayı tamamen dışlamış, söyleşi bile vermemişti. 24 saatlik haber bülteninin içerik açlığının Trump’ı parlattığına dair sonradan çok günah çıkaran oldu.

        REHA MUHTAR FORMÜLÜ

        90’ların sonunda Türk medyasındaki Reha Muhtar fenomenini hatırlıyorum Trump’ı izledikçe. Muhtar’la Trump’ın tek benzerlikleri rating kabiliyetleri değil sadece. Bilgilerinin yüzeyselliği, tamamı egolarına dayanan bir özgüvenleri, kendilerini beğenmişlikleri de benzer. İkisi de son derece kutuplaştırıcı figürlerdi ama ikisi de son derece zeki olduklarından tarihe karışmaları öyle kolay olmuyor.

        Reha Muhtar rating rekortmeni olduğu yıllarda başkalarını da dövüştüğü bataklığa çekmeyi başarmıştı. Ama rakip bültenler ne yaparsa yapsın, çıtayı ne kadar aşağıya çekerse çeksin onu bir türlü geçemedi. Çünkü Muhtar bülteni gibi biriydi, ekrandaki bir karakter değil kendisiydi. Dahası tıpkı Trump gibi basit, halkın anlayacağı, konuları sadeleştiren gündelik bir dille konuşuyordu. Profesör bir babanın iyi okullarda okumuş oğlu olmasına rağmen üstelik.

        Eğer ana haber macerası siyasi hesaplar yüzünden son bulmasa (ayrıntıları merak eden kolaylıkla bulabilir) belki sonsuza kadar şovunu sürdürecekti. Ama gün geldi bitti.

        Donald Trump’ın da bu macerası bir gün elbette zorunlu bitecek. Ama New York Times ve benzerleri bu maceranın Kasım’da biteceğini öngörüyorlardı. Hatta garantili aday olarak hiçbir şey vaat etmeyen, kendine hayrı bile olmayan “Bunak Joe” lakaplı Biden’a gazı ve desteği verip durdular. Üç haftadır Biden ortada yok, evinde karantinada. Trump ise hem rating’leri topluyor hem de halk desteğini.

        Ben de oturduğum yerde gülüyorum.

        Aralarında medyanın da olduğu müesses nizam sosyalizm tehlikesine karşı Bernie Sanders’a yapmadığı düşmanlığı bırakmadı. NYT hala Bernie haberleri bile yapmıyor, oysa tam da bir sağlık krizi ve ekonomik rejim çöküşü yaşanırken kampanyada söylediklerinin ne kadar önemli olduğu anlaşılmışken. Meydanı boş bulan Donald Trump da her gece “Ateş Hattı” programına devam ediyor, öyle gözüküyor ki rating’lerin zirvesinden bir dört sene daha inmeyecek.

        Diğer Yazılar