Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerikan halkının bir kısmı evde oturmaktan sıkıldı. Petrol fiyatlarındaki ani düşüş, 22 milyonu geçen işsizlik, borsanın hızlı değer kaybı derken adeta Amerikan İmparatorluğu’nun çöküşü yaşanıyor. Son bir ayda Über kullananların sayısı yüzde 80’inin üstünde düştü mesela; bu “gig ekonomisinde” araba kullanarak evine ekmek götüren insanların ortada kalması demek. Gençlere parıltılı bir gelecek vaat eden “start-up” dünyasında da işler hiç iyi değil. Binlerce lokanta yeniden açılacak mı belli değil. Her şey bir yana, Hollywood yıldızları bile işsiz çünkü eğlence sektörü tamamen durdu.

        Ne zaman normale döneceğimiz belli değil, ama uzun vadede bile dünyanın iki ay öncesindeki gibi olmayacağı kesinleşti. Beyaz Saray’ın “üç aşamalı” ülkeyi yeniden açma planını son safhasında bile sosyal mesafe korunuyor. Evet, belki bundan sonra hiçbir zaman el sıkışamayacağız, öpüşüp sarılamayacağız.

        İSYAN BAŞLADI

        Dünyanın hiçbir yerinde mecburen evde kalmak zorunda kalan insanların mutlu olduğunu zannetmiyorum. ABD’nin kimi eyaletlerinde zorunlu karantinanın sonuçlarına karşı hafta sonu isyan başladı. İnsanlar sokağa çıkarak valileri eyaleti yeniden açmaya davet etti. Bu protesto Fox News’de haber olduktan birkaç dakika sonraysa kanalın en sadık izleyicisi Donald Trump’ın tweet’leri geldi. Devlet başkanları genelde isyanları bastırmak ister, Trump bir süre önce yetki tartışmasına girdiği valilere karşı halkın protestosunu teşvik etti.

        Avrupa’nın birçok şehrinde hayatın bir şekilde normale dönüyor gözükmesiyle hepimizde -o ülkelerde yaşamasak da- sanki bu iş bitti, geride kaldı gibi bir rehavet başlıyor. Hemen herkes de artık iyi haberler duymak istiyor.

        Trump gibi halkın duymak istediğini söyleyerek yükselen siyasetçilere uygun bir ortam bu. Kutuplaşan ABD’de Demokrat valilerin bir kısmı ülkeyi hızlıca açma konusunda tereddütlü. Cumhuriyetçi valilerin üzerindeyse bu sene seçime gidecek olan Başkan’ın baskısı var.

        Georgia eyaletinde sosyal mesafenin imkansız olduğu işyerleri bile faaliyete geçiyor şimdi: Berberler, dövmeciler gibi. Pazartesi günü lokantalar da açılacak, sinemalara da gidilecek. Dün South Carolina’da mağazalar da açıldı, ama müşteri kapasitesinin yüzde 20’sine hizmet verme şartıyla. Bugün aynı eyalette plajlar ve benzeri yerler de büyük ihtimalle yeniden açılacak.

        SEÇİM BASKISI

        Trump ekonomiyi kurtarmak için acele ediyor, ama Amerikan halkının büyük bir kısmı valilerin çok çabuk hareket etmesinden endişeli. Pew araştırmasına göre bu oran yüzde 66; Trump’ın yavaş hareket ettiğini düşünen yüzde 65’le neredeyse eşit. Ancak aşırı muhafazakar seçmenin yüzde 65’i de ülkenin yavaş açılmasına karşı. Trump’ın oynadığı, memnun etmek istediği grup da bu, protestoları düzenleyenler de. Onlar sayesinde ikinci kez Beyaz Saray’ı garantileyebileceğini düşünüyor.

        Tabii bu büyük bir siyasi kumar. Zira virüsün Singapur’daki gibi düşüşe geçtikten sonra ikinci dalgada yeniden yayılabilme ihtimali var. ABD’de düşen rakamların aslında yanıltıcı olabildiği, hem yeterli test olmadığı hem de kulak çubuğu gibi test malzemelerinin bittiği de yazılıyor. Harvard’ın yayımladığı araştırmaya göre ABD’nin sağlıklı bir şekilde yeniden açılabilmesi için bugünkü test kapasitesinin en az üç katına çıkarılması gerekiyor. ABD’de günde 146 bin kişi test ediliyor şu anda; bu sayı günde 500-700 bin kişiye çıkmadıktan sonra normale (ya da normal gibiye) sağlıklı dönüş mümkün değil.

        Amerika’nın virüsle mücadelede yapacağı tercihler başka ülkelere de örnek olacak.

        MEDYA UMUT DAĞITAMAZ

        Bir süredir Türkiye’de de sosyal mesafe tedbirlerine karşı itirazlar artıyor. Birkaç günlük sokağa çıkma yasağının ardından bile bir bayram havası yaşanıyor. Zaten normal zamanda bile sokaktan çıkmayan bir halkımız var; hakikaten kontrol etmek zor. Pek çok kişi “Yeter artık, ne olacaksa olsun” havasında.

        Virüsü toptan reddedip komplo teorilerine inananları bir yana bırakıyorum. Ama işini kaybeden, kendi geleceğinden endişe eden, kendi sağlığıyla ekonomik durumu arasında gidip gelenlerin isyanını anlamıyor değilim. Birçoklarına kıyasla ayrıcalıklı olduğumun da farkındayım. En azından hala işim var. Dahası, büyük bir fedakarlık göstererek, hiç mecbur olmadığı halde bu dönemde hiç kimseyi işten atmayacağını taahhüt etmiş bir patronum var.

        Sosyal mesafenin önemini, virüsün ne kadar tehlikeli sonuçları olduğunu, dünyanın biraz daha kapalı kalması gerektiğini, bu dönemde çok büyük fedakarlık yapmamız gerektiğini her söylemeye çalıştığımda yükselecek olan “Oturduğun yerden konuşması kolay” eleştirisini sessizce kabulleniyorum.

        Ama böyle bir dönemde hayal satmak, iyimserlik aşılamak, temeli olmayan umut dağıtmak da medyanın görevi değil. Sadece verilerin ve bilimin dikte ettiğini duyurabiliriz. Ve şu anda görünen böylesi bir iyimserliğin henüz erken olduğu.

        İster Erdoğan, ister Trump, ister Putin, ister Merkel olsun. İnsan hayatını korumakla ekonomik gidişat arasında kalan dünya liderleri için çok büyük bir sınav bu. Herhalde hiçbirimiz, en dişli rakipleri bile şu anda onların yerinde olmak istemezdi.

        Video-yorum: New York neden yalnız bırakıldı

        11 Eylül’de İkiz Kuleler’e uçak çarptığında bütün ülke, bütün dünya New York’un etrafında kenetlenmişti. Şehir şimdi bir başka trajediyle yüz yüze, 11 Eylül’den daha fazla can alan ve daha fazla ekonomik yıkıma yol açan pandeminin merkezi.

        Ama Amerikan halkında New York’a karşı o eski sempatiden eser yok. Önceki gün şehrin belediye başkanı bile Donald Trump’a “Ne yani, geberip gidelim mi” diye sordu. 1970’lerde Kongre’nin iflasın eşiğindeki New York’a yardım paketini onaylamayacağını söyleyen Başkan Ford’a karşı Daily News unutulmaz bir manşet atmıştı: “Ford’dan New York’a: Geber.” New Yorker’ların bellediğine bu manşet kazınmış durumda.

        New York biraz yalnız kaldı, çünkü herkesin derdi kendine bu dönem. Burası pandeminin merkezi olabilir, ama Amerika’nın birçok başka şehrinde de durum parlak değil.

        Dahası, Amerikan halkının çoğunda New York’a karşı biraz önyargı da var. New York’ta yaşayanların kendilerini ayrıcalıklı, başkalarından üstün gördüğünü düşünüyor pek çok Amerikalı.

        Diğer Yazılar