Pandemiyi öngören roman
Coronavirüsü adı duyulduğundan beri “Contagion” filminden tutun da Rockefeller Vakfı raporuna kadar birilerinin bu olacakları nasıl öngördüğüne dair türlü komplo teorileri tartışılıyor. Bill Gates’in TED konuşmasını da unutmamak gerek. Şimdi bu öngörü külliyatına bir roman daha eklendi. Bir kitabın bu kadar gündemle örtüşmesi mucize olabilirdi, nitekim Lawrence Wright’ın “The End of October” romanı Coronavirüsü günlerini en ince ayrıntılarına kadar önceden tahmin etmiş. Şöyle söyleyeyim: Romanın daha ilk başlarında “Coronavirüsü” diye adıyla geçiyor.
Ama “The End of October”ın derdi “Kongoli gribi” denilen hayali hastalık. Lawrence Wright da ucuz bir komplo teorisyeni değil, Amerika’nın en bilinen araştırmacı gazetecilerinden biri. 11 Eylül’ü El Kaide cephesinden anlattığı “The Looming Tower” kitabıyla Pulitzer kazandı. Daha sonra dizi olarak da uyarlanan bu kitap terör örgütü hakkındaki en kapsamlı inceleme hala. Belgeseli de yapılan “Going Clear” ise Scientology “kilisesi” hakkında yazılmış ve bir roman merakıyla okunan kusursuz bir araştırma. Her satırı insanın ağzını açık bırakıyor. Bu uyduruk kilise normalde medyada hakkında yazılan her şeye dava açıp insanları canından bezdiriyor avukatlar ordusuyla. Ama Wright o kadar titiz çalışmış ki tek bir itiraz yükselmedi.
GAZETECİ TİTİZLİĞİ HAKİM
Gazeteci titizliği “The End of October”da da fazlasıyla hissediliyor. Wright pekala bu kitabı “araştırma” olarak da yayımlayabilirmiş, ama her şey Ridley Scott’la yaptığı bir sohbetle başlamış. “Gladiator” ve “Blade Runner”ın yönetmeni Wright’tan medeniyetin sonu hakkında bir film senaryosu yazmasını istemiş. Üstelik ta 2010’da. Writght’ınsa aklına insanlığın sonunu getirecek bir hastalık gelmiş. Yaptığı araştırmalarda bilim insanlarının çok önceden böylesi bir şeyin başımıza geleceğini bildiğini, sadece bunun ne zaman olacağını bilmediklerini görmüş.
O senaryo hiç yazılmadı ama 2017 yılında başlayıp 2019 yaz sonunda teslim ettiği roman tam da pandemi günlerine denk geldi. Gerçi Wright öngörü konusunda sabıkalı da denebilir. 1998 yılında senaryosunu yazdığı “The Siege” filmi ABD’ye terör saldırısı ve hemen ardından başlayan Müslümanlara yönelik linç hakkındaydı. 11 Eylül’den sonra en çok kiralanan film olmuştu. “The End of October” da bugünlerde en çok okunan roman olmaya aday.
Romandaki virüs şu anda dünyayı tehdit edenden farklı. Ölüm oranı yüzde 45 ve Çin yerine Endonezya’dan dünyaya yayılıyor. Endonezya’nın pandeminin kökeni olarak seçilmesi tesadüf değil, zira ülkede eşcinsellik ağır cezalara tabi ve HIV/AIDS oranı çok yüksek.
Romanın kahramanı ise Dünya Sağlık Örgütü’nde çalışan mikrobiyolog Henry Parsons. Virüse ilk yakalananlardan biriyse Parson’ın şoförü—Hac dönüşü hastalanıyor.
BEYAZ SARAY’IN BECERİKSİZLİĞİ
Ancak bu aşamadan sonra benzerlikler hakikaten şaşırtıcı. Mesela “Kongoli gribi” ABD’ye ulaştığındaysa Beyaz Saray’ın ilk tepkisi virüsü “kötü bir grip” olarak küçümsemek. Virüsle mücadele etmek işin kurulan “task force”un başına ise Başkan Yardımcısı atanıyor. Gerçek hayatta da Amerika’daki task force’un başında Başkan Yardımcısı Mike Pence var. Romanda da aynen şu anda yaşadığımıza benzer açıklamalar yapıyor Beyaz Saray. Bir önceki yönetimi suçluyorlar, tedavi ve aşı farkını bilmiyorlar. Romanla hayat arasındaki en ürkütücü benzerliklerden biriyse dünyada yaşanan suni solunum cihazı sıkıntısı.
Bu kadar benzerlik tesadüf belki, ama Wright aslında yıllardır bilim dünyasında konuşulan senaryoları çalışıp romanına katmış. Dünya Sağlık Örgütü raporlarını ayrıntılarıyla okumuş, bilim insanlarıyla uzun uzun görüşüp notlar almış. Titiz bir gazeteci olduğundan romanında da gerçeklerden sapmamış.
Romanın gerçeğe bu kadar yakın olması edebiyatın insanı hayattan kaçırmasını bekleyenleri hayal kırıklığına uğratabilir. Ama “The End of October” bu tedirgin edici gerçekliğine rağmen çok iyi bir roman.