Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok uzun zaman önce video kasetten izlediğim Sandra Bullock’ın “Net” filminden aklımda kalan tek bir sahne var. Bilgisayar programcısı rolündeki Bullock neredeyse hiç evinden çıkmadan yaşıyor ve hayatını İnternet’ten yönetiyor. Bilgisayarın dışında bir sosyal hayatı yok. Eve yemek siparişini BİLE İnternet’ten veriyor ve kısa süre sonra kapısının önünde bir pizza kutusu beliriyor.

        Filmin çekildiği senenin 1995 olduğunu hatırlatırım: Hiç kimseyle konuşmadan sipariş verilen pizzanın yine hiç kimseyi görmeden kapının önüne gelmesi bir uzay fantezisi gibiydi o zamanlar.

        Uçan arabalar icat edilmedi ama “Net”te bize sunulan bir gelecek ihtimaline çok önceden kavuştuk, halimizden de memnunuz. Ama bu teknolojik gidişat sadece gündelik hayatı dönüştürmüyor, devletlerin de dijitalleşmesine doğru ilerliyor.

        ŞOK DOKTRİNİ YİNE DEVREDE

        Naomi Klein virüsle beraber hızla dijitalleşen dünyada Silikon Vadisi’nin yeni fırsatlar kolladığını yazdı önceki gün The Intercept’e. Daha önce de “Şok Dokrini” kitabında tsunami, deprem, yangın, 11 Eylül gibi örnekler vererek kapitalizmin nasıl toplumsal şokların hemen ardından devreye girdiğine, devletlerin özelleştirme dalgasını hızlandırdığına dikkat çekmişti. Mesela özel güvenlik firmalarının taşeron olarak kullanıldığı ikinci Irak Savaşı tarihin ilk özelleştirilmiş savaşıydı.

        REKLAM

        Şimdi de Corona virüsü tedbirleri karşısında hepimiz evden çalışırken, öğrenciler uzaktan eğitime geçerken, Zoom toplantılarını hayatımızın bir parçası olurken teknoloji devleri dünyayı tamamen dijitalleştirmenin planını yapıyor Klein’a göre. Şok doktrinin bir kez daha devreye girdiğinin ilk işareti de New York Valisi Andrew Cuomo’nun ülkeyi yeniden açmak için danıştığı zengin iş adamları.

        Vali’nin fikir sorduğu isimler arasında Bill Gates, Shake Shack hamburger zinciri de dahil pek çok lokantanın sahibi Danny Meyer, New York Knicks basketbol takımının sahibi gibi milyarderler var. Önceki gün basın toplantısına da video konferans yoluyla bir de Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt katıldı.

        5.3 milyar dolarlık servete sahip Schmidt sadece bir işadamı ya da bir milyarder değil. Gates en azından kurduğu vakıfla sağlık konusunda araştırmalar yapan, donanım kazanan ve dünyayı pandemiye karşı ilk uyaranlardan biri. Schmidt’in uzmanlığı ise tam da “Net” filminde öngörüldüğü gibi dijital bir gelecek, hatta dijital devletler.

        2013’te “The New Digital Age” kitabında İnternet’te silme tuşu olmadığını, bunun da iyi bir şey olduğunu yazmıştı. Onun gelecek vizyonuna göre hepimizin bilgilerinin ortalıkta olması şeffaflık ve bu durumdan çekinmemeliyiz. Kendi kendine giden otomobiller, hologramla yapılan toplantılar, evi temizleyen robotlarla birlikte sanal devletlerin oluşabileceğine dair cezbedici pek çok senaryo yer alıyor kitabında. Ama bir de dijital gelecek teknoloji iyi kullanan devletlerin otokratik güçlerini artırmaları, vatandaşlarını daha sık takip etmeleri yönünde uyarılar da var.

        DİJİTAL DEVLET HİZMETLERİ

        Klein’a göre virüsün doğurduğu kriz ortamında eğitim, sağlık, güvenlik gibi devletin sağlaması gereken temel hizmetler dijital sınıflar, yapay zekayla hastalık teşhisi, vatandaşları gözetlemek gibi alternatiflerle teknoloji şirketlerine ihale edilebilir. Devlet kontrolü elinde tutsa bile altyapıyı sağlayacak olan Silikon Vadisi şirketlerinin çok fazla kişisel veriyi kontrol edecekleri, toplayacakları kaçınılmaz.

        REKLAM

        Yakın gelecekte hepimiz daha uzun süreli evde kalacak gibi görünüyoruz, evde çalışanlar artıyor, okullar da öyle kolay kolay açılmayacak. O yüzden teknoloji firmalarına temel ihtiyaçlarımızı karşılaması için daha fazla ihtiyacımız olacak. Ama bu geçiş de eve İnternet’ten pizza sağlamak gibi hayatımızı kolaylaştırıp bizi memnun etmeyecek, aksine bedeli çok ağır olabilir.

        Schmidt epeydir yapay zekanın ve makine öğreniminin sıkı bir savunucusu, hatta devlet nezdinde lobicisi. Başında bulunduğu vakıflar hem Savunma Bakanlığı’na, hem de Kongre’ye danışmanlık yapıyor. Bu kurumların yönetim kurullarında Microsoft, Facebook, Google, Amazon, Oracle gibi devlerde çalışanlar var.

        Ayrıca senelerdir Çin’in özellikle teknolojik atılımda ABD’yi geride bırakmaya başladığını, böyle giderse 2030’da rekabette öne geçeceği konusunda uyarılar da yapan o. Tabii Çin’in bu kadar hızlı ilerlemesinin nedeni denetim olmaması, vatandaşının bilgilerini kolayca toplaması, kullanması, her türlü gözetime fırsat tanıması. İnsanların teknoloji firmalarına minnet duymasını isteyen Schmidt’in de gönlünden geçen de özel hayatın gizliliğinin yumuşatılması, bilgilerin şirketler tarafından daha kolay toplanması, kullanılması geçiyor.

        Yaşanan küresel kriz teknoloji firmaları için altın fırsat. Bu acil çözüm arayışında verilerin korunması gibi konular da öncelikli olmayacak, sıra bile gelmeyecek. Devletler ayakta kalmak, ekonomiyi korumak ve yakın geleceği şekillendirmek için acil çözüm ararken “dijital gelecek” vaat eden teknoloji firmaları hızla devreye giriyor ve istediklerini almak için önlerinde hiçbir engel yok.

        Plaza hayatı tarihe karışıyor

        New York’ta sadece JP Morgan ve Morgan Stanley bankalarının toplam 20 bin çalışanı var. Buna yedi bin kişilik çalışanıyla Barclays’i de eklersek küçük bir kasabanın nüfusuna ulaşıyor sadece bu üç bankanın personeli. Manhattan adasında kapladıkları yer de Nashville’in şehir merkezindeki toplam emlak alanı kadar.

        Dün New York Times’da okuduğuma göre bu üç banka şehirdeki fiziki varlıklarını küçültmeyi, bazı çalışanlarını Corona virüsü bitse bile evde tutmayı tartışıyor. Sonuçta bazı işlerin uzaktan da yürüyebileceği anlaşıldı.

        Silikon Vadisi’nde herkesin işe gelmesi bir zorunluluktu adeta, teknoloji firmaları da kreşten restoran kalitesindeki yemeklere kadar dev plazalarında insanları tutmak için her türlü hizmeti vermeye başlamıştı. Şimdi bu gelenek de Twitter’ın isteyenin istediği kadar evde çalışma seçeneğini sunmasıyla bozuldu.

        Warren Buffett da işlerin hemen düzelmeyeceğini, ofis hayatının kolayca normale dönmeyeceğini düşünenlerden. Birçok firma kontratları bitince küçülmeyi, mevcut binalarından çıkmayı planlıyor. Tabii bu Manhattan’ı baştan sona değiştirecek, zira küçülen ofisler buna paralel ilerleyen ekonomiyi de etkileyecek. Her şey normale dönse bile ofislerde daha az insan çalıştığından öğle yemeklerini dışarıda yiyen kişi sayısı düşecek, lokantalar daha fazla darbe alacak.

        Virüs her geçen gün bildiğimiz yaşam tarzımızı beklenmedik şekillerde değiştirmeye devam ediyor

        AVM sevdası

        Ahmet Hakan kurnazlık konusunda çok usta olduğundan “AMV’yi özledim” diyor, sonra da “Özlemiş olamaz mıyım” diye soruyor. Attığı her adım önceden planlı biri olduğu için yanıtı vereyim: Hayır. Özlediği yer Demirören AMV.

        Demirören Ailesi’nin medyaya girmesinin tek nedeni Beyoğlu’nun ortasına diktikleri o çirkinlik abidesi. Özellikle Doğan’ın Radikal gazetesinin bu AVM’yi manşete taşıması ailenin sinirini bozmuştu, kendilerini savunacak bir silahları olsun diye medyaya girdiler. Satın aldıkları yayın organlarıyla birlikte kendilerini böyle zor zamanlarda savunacak Ahmet Hakan da yanında promosyon olarak geldi.

        Diğer Yazılar