Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yakın arkadaşlarımdan biri, daha 30 yaşında bile değil, epey bir süredir çocuk doktoru annesinin muayenehanesini yönetiyor, ama doktor veya hemşire değil, hastalarla doğrudan teması yok. Geçen hafta Moderna aşısının ilk dozunu yaptırdı. ABD’de aşıyı öncelikle kimin olacağına dair kafa karışıklığını gösteren iyi bir örnek bu.

        Temmuz ayının sonuna kadar Pfizer-BioNTech 100 milyon kişiye yetecek kadar aşı temin edecek. Moderna’dan aynı miktarda aşı Haziran sonu gelecek. Hemen herkes de aşı sırasını bekliyor, risk grubunda olmayanlar da önlerinde epey bir insan olduğunu biliyor. Ama bir yandan da ön sıralara geçmek için araya torpil sokmaya çalışanlar, pahalı doktorları devreye sokanlar, sağlık çalışanı eşlerinden dolayı öncelik kazanacağını düşünenler var.

        New York Times’ın aktardığına göre Columbia, NYU, Harvard gibi okullarda yüksek lisans öğrencileri dahi aşı oldu. Kimi kurumların aşı yaptırdığı çalışanların COVID-19’la hiçbir ilgisi yok, laboratuvarda bile çalışmıyorlar. Bir senelik akademik izne çıkan veya evden ders veren öğretim üyeleri de aşı olmak için başvurdu, üniversiteler de çalışanlarının kim olduğuna pek bakmaksızın cömertçe aşıları dağıtıyor.

        ÖNCELİKLİ KATEGORİLER

        ABD Salgın Hastalıklarla Mücadele Dairesi’nin (CDC) tavsiyelerine göre önceliğin sağlık çalışanlarına verilmesi gerekiyor. Ancak sayıları 21 milyonu bulan sağlık çalışanlarının hepsi eşit değil. Benim arkadaşım da teknik olarak sağlık çalışanı.

        CDC’nin ikinci aşamada aşı yapılmasını önerdiği grupsa 75 yaş üstü 20 milyon kişi. Ama ABD’de Latin Amerika kökenlilerin ortalama ömrü 67, siyahların 71, beyazlarınsa 81 olduğundan işin içinde yine siyasal ayrımcılık tartışmaları girdi. ABD’deki azınlıklar beyazlara kıyasla virüse daha fazla yakalanma riskine sahip.

        Bir görüşe göre aşının amacı insanın kaybolacak yıllarının süresini azaltmak, ama hemen herkes kurtarılan hayat rakamına bakıyor. Bu açıdan 90 yaşın üstünde birine mi aşı yapılması gerekiyor, yoksa 60 yaşında daha fazla hayatta kalması muhtemel birine mi?

        CDC’nin üçüncü aşamada aşı yapılmasını önerdiği grupsa “ön cephede görev yapan zaruri çalışanlar.” Öğretmenler, otobüs şoförleri, postacılar, süpermarket çalışanları… Ama her gün işe giden, biz evde oturalım diye kendilerini riske atan bu insanların ömürlerinin son yılları kalan, kimi huzurevinde yaşayan yaşlılardan daha ön planda olmaları gerekiyor mu? Bu kategorideki çalışanların da hepsinin eşit olup olmadığı tartışmalı.

        Öğretmenlerin aşı olmaları ve okulların açılması dünyanın geleceği için taksi şoförlerinden daha hayati. Elbette, ideal olan herkesin aynı anda aşı olabilmesi ama şu an için mümkün değil. İnsanların sokakta taksi bulamamalarının uzun vadeli sonuçları eğitim hayatından bir sene bile olsa mahrum kalan öğrencilerin uğradığı hasar kadar vahim değil. Öğretmeleri aşı olmadığı için okulları kapalı tutarak gençleri gelecekten mahrum ediyor sistem. Üstelik ABD’de okulların açılabilmesi için sadece 6.6 milyon eğitim çalışanına aşı yapılması yetiyor. 75 yaş üstü 20 milyon kişiden daha az doz demek bu.

        Peki ya hapishanelerdeki mahkumlar? ABD dünyanın en çok hapseden ülkesi. Çoğu zaman –özellikle siyahsanız– hapse girmek için suç işlemiş olmanız bile gerekmiyor. Yapılan bütün araştırmalara göre hapishaneler virüs yuvası, bulaşma hızı dışarıdan çok daha fazla. Buna rağmen mahkumların aşı olması kimsenin önceliği değil. Haksız yere hapse atılan, tahliye olduktan sonra hayatına sıfırdan başlayan, belki de insanlığa hizmet verecek birinin potansiyeli göz göre göre yok ediliyor, çünkü kimse mahkumları düşünmüyor.

        ÇÖPE GİDEN AŞILAR

        Geçtiğimiz hafta New York eyaleti aşı konusunu –tıpkı salgın başlangıcındaki tedbirler gibi– yüzüne gözüne bulaştırdı. Aşının kime yapılacağı çok katı kurallarla belirlendi, ama yeterli insana belirlenen süre içinde yapılmadığı için kıymetli pek çok doz çöpe gitti. Oysa şu an aşı olmak için binlerce dolar ödemeye razı birçok zengin var.

        Kendi çalışanlarına bol bol aşı yaptıran üniversitelereyse New York valisi çok kızdı. Aşının yeterli koruma tesisleri olduğu için üniversitelere emanet edildiğini, üniversitelerin kendi malı olmadığını söyledi. Ama aynı vali her gün karar değiştirdiği için çöpe giden aşıları kurtaramadı.

        Şimdi bir kez daha New York’ta sağlık çalışanları, yaşlılar gibi gruplar öncelik kazandı. Ama elde fazla doz kalırsa bir sonraki kategoriden aşı olmak isteyenlere yapılacak. Florida 65 yaş üstüne hemen aşı yapılmasına karar verdi, ama telefon hatları kilitlendi ve randevular yetmedi. İşin doğrusu eyaletlerin yeterli bütçesi yok aşıları hızlıca yapabilmek için. Joe Biden göreve gelir gelmez aşıyı hızlandıracağını söylüyor, ama şimdilik ABD bu işin altından kalkamadı.

        Çalıntı logo ve platform savaşları

        Çalıntı logo ve platform savaşları
        0:00 / 0:00

        Tuğrul Eryılmaz’ın T24’teki köşesinden aktarayım: Benim için Exxen kurucusu ağır, eğitici, havalı ama gerçekte çok sıradan oluşuyla, yok hükmünde. Hani Sulh Ceza hâkimlikleri, mahkemeler AYM’yi takmıyor ya...”

        Telif kanununu da takmıyor sanırım. Belki bile farkında değildir, çünkü bilgili olmasıyla tanınan biri değil. Belki “yaratıcı ajans” kurbanı olmuştur…

        Ama Exxen’in logosu fena halde çizgi roman serisi “Watchmen”i andırıyor. Filmi, hatta dizisi de var. Çalıyorsanız bari rengini değiştirseydiniz, diyesim geliyor… Ya da her zaman daha basit bir çözüm var: Çalmamak.

        Bu arada, Digiturk ve Blu TV'nin kullanıcı sözleşmesini aynen kopyalayıp rezil olmak, Netflix'in arayüzünü aynen almak da çalmaya giriyor.

        GAIN TUTACAK MI

        Dijital platformdan konu açılmışken…

        Akıllı telefonlardan yayın yapan ama teknik aksaklıklardan dolayı bir türlü kimsenin izleyemediği GAIN (A’sı Ahlak’mış) adlı yeni bir dijital platform da yayına başladı. “Dikey formatta” kısa süreli dizileriyle yayına başlayan platform nasıl tutacak çok merak ediyorum. Çünkü aynı şekilde yayına başlayan Quibi tam 1.75 milyar dolar para toplamasına rağmen altı ay içinde battı. Üstelik arkasında Hollywood’un en önemli isimlerinden Jeffrey Katzenberg vardı; Dreamworks SKG’deki K. Bir sürü Hollywood yıldızına 10’ar dakikalık dikey formatta diziler yaptırıldı ama insanların telefonlarından 10’ar dakikalık dikey formatta dizi izlemek istemediklerini anlamak çok uzun sürmedi. Katzenberg’in başaramadığını Sırrı M. Cabas mı başaracak?

        Gerçi…

        Quibi’nin fiyatı çok yüksekti, dizileri de çok kötüydü. Bir de tam olarak ne olduğu bir türlü anlaşılmadı.

        GAIN belki Quibi’ye rağmen de tutabilir. Türkiye’de Yemeksepeti kralken, ABD’de de böyle bir uygulama yok gibiydi. Ek$iSozluk ortalığı yıkıp kavururken ABD’de kimse muadillerine girmedi… Reddit’in kral olması seneler sonra gerçekleşti. O yüzden her kıyaslama da karşılığını bulmayabilir.

        Şu anda GAIN hakkında olumlu sözler duyuyorum. Gerçi memnun olduklarını söyleyenler bir şekilde platformla bağlantılı; herkes birbirinin arkadaşı. Arayüzü ve teknik altyapısının yetersizlğiyle herkesin derdi. Ama henüz "beta" aşamasında zaten.

        Bir de şimdilik bedava. İnsanlar üç ay sonra para verir mi? Exxen’e 10 TL bile çok görüyorlar mesela. Samimiyetle tutmasını istiyorum, çünkü Türkiye’de Beyaz Türkler’in de bir medya platformu olsun artık.

        Diğer Yazılar