Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Amerika’da görünen: Türkiye ilişkilerin düzelmesi için her şeyi yapıyor ama ne kadar samimi? Türkiye’den görünen: ABD’yle ilişkilerin düzelmesi için her şeyi yapıyoruz, yetmiyor mu? Beklenen telefonun özeti bu. ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve başlamasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala Cumhurbaşkanı Erdoğan’a telefon açmaması giderek daha fazla spekülasyona yol açıyor. Ankara bugüne kadar ortada böyle bir sorun olmadığını resmi olarak söylüyordu, Washington da benzer yanıt veriyordu sorulara. “Bir aşamada görüşecekler,” dedi en son Beyaz Saray basın sözcüsü. İki ülke de temasların zaten başladığını, başka yetkililerin konuştuğunu söyledi.

        Ancak önceki gün Associated Press’in geçtiği habere göre Ankara’dan “bir yetkili” bu telefon işinin uzamasından “hoşnut olmadıklarını” söylüyor. Demek ki Türk hükümeti artık anonim kaynaklar üzerinden de olsa ABD’ye kamuoyunun önünde mesaj yolluyor. Bu durum da telefonun Türkiye için ne kadar önemli ve acil olduğunu vurguluyor. Kıyaslama yapılacaksa, Donald Trump göreve geldikten birkaç gün sonra aramıştı Erdoğan’ı. Peki Biden neden hala aramıyor?

        REKLAM

        S-400 krizi

        Bu artık sakız gibi uzayan en bariz sorun. ABD ısrarla Rus yapımı S-400 füze savunma sistemlerinin kendi silahlarıyla uyumsuz olduğunu söylüyor. Türkiye milyarlarca dolar yatırdığı Rus siteminden vazgeçmiyor. Türkiye’nin yeniden F35 programına alınması ve yaptırımların – ki en hafifi geçti – S-400’lerin depoya kaldırılmasında gizli. Ancak Ankara her türlü uzlaşmaya açık olduğunun mesajını verdi. Bu yüzden de, diyelim bir altı ay öncesine kıyasla, S-400 o kadar öncelikli değil gibi.

        Doğu Akdeniz de aynı bağlamda değerlendirilebilir. Bu iki konu her ne kadar milli onur meselesi gibi gözükse de Türkiye’nin uzlaşmaya meyilli olduğu alanlar.

        Halkbank davası

        Türk hükümetine yakın kaynaklar bir-iki hafta içinde Biden’ın arayacağını söylüyor, benim Washington’dan edindiğim izlenim bir ayı bulabileceği. New York’ta bu ay Halkbank davası var. Eski Halkbank yöneticisi Hakan Atilla’nın görevinden istifa etmesi, hükümetin ekonomi yönetimini ve Merkez Bankası başkanını değiştirmesi Washington’da Ankara’nın Halkbank konusunu geride bırakmaya niyetli olduğu şeklinde yorumlanıyor. Bu konuda Türk tarafından inat yok göründüğü kadarıyla. Ama Biden bir ihtimal dava sonuçlanmadan telefonu açmak istemeyebilir; Trump döneminde olduğu gibi Türk tarafından gelmesi muhtemel bir ricayı engellemek, kendini hayır veya evet diyebileceği bir duruma sokmamak için.

        Demokrasi ihlalleri

        ABD’nin başka ülkelere demokrasi getirmesi göstermelik olabilir, hele de Trump döneminden sonra bu misyon epey zarar gördü. Biden yönetiminin “Amerika geri döndü,” dedikten sonra altını doldurması, dünyaya demokrasi ihracına yeniden başlaması gerek. İlk sınavında başarısız oldu gerçi; Suudi Prensi’ni Cemal Kaşıkçı cinayetinden dolayı yaptırımlara tabi tutmadı. Ama ABD’nin Trump döneminde dünyadaki demokrasi ihlallerine genel ilgisizliğini bir şekilde telafi etmek zorunda Biden. Seçim vaatlerinden biri buydu sonuçta. Yeni yönetimin Türkiye’ye yönelik ilk mesajlarının Boğaziçi Üniversitesi gösterilerine yönelik olması tesadüf değildi. Gazetecilerin saldırıya uğramalarının rutine dönüştüğü, hala yazar, siyasetçi ve sivil toplum önderlerinin hapiste tutulduğu Türkiye demokratik ilerleme konusunda Washington’a umut vermiyor. ABD yönetimi demokrasi ihracına başlamak için Türkiye’nin uygun olduğunu düşünüyor olabilir. Tekrar tekrar Osman Kavala diyorum.

        REKLAM

        Amerikan karşıtlığı

        Her taşın altında ABD’nin parmağını arayan paranoyak bir kafa var Türkiye’de. Aşırı sağ ve Ulusalcı sağın aynı yerde buluştuğu nadir konulardan biri bu. Biden’ın göreve başladığı 20 Ocak’tan beri hükümet ABD’ye sıcak mesajlar veriyor. Ama bir yandan da hem siyasette hem de basında Amerikan karşıtlığı yükseliyor. Durup durup 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin olduğunu söylemek, ortada hiçbir işaret yokken yeniden darbe olasılıklarına işaret etmek, İngilizce bilmeden Türk-Amerikan ilişkilerini analiz etmeye çalışan Hürriyet yazarı gibi tiplerin iktidar çevrelerinde kabul görmesi beyaz bir sayfa açılmasına katkı sağlamıyor. Dahası, ‘Her şeyin arkasında Amerika var,’ çok sığ bir bakış açısı, ABD’yi tek bir gövde gibi görme yanılsaması.

        FETÖ sorunu

        Bu billboard savaşları, “Love Erdoğan” yazılı kamyonun New York sokaklarında dolaştırılması, FETÖ’nün Times Square’in uyduruk yerine verdiği ilana karşılık meydanın en görünen yerine Türkiye’nin yanıtı yapıştırması… İyi güzel, Türkiye’de de ses getiriyor ama bunları Amerika anlamakta zorlanıyor. Taksim Meydanı’na “Love Biden” yazılı bir afiş açılsa ve İstanbul sokaklarında bu panolarla bir kamyon dolaşsa biz de anlam veremezdik. Oysa FETÖ bir yandan billboard’la oyalayıp dikkat dağıtıyor, bir yandan propaganda silahlarını derinden çalıştırıyor. Türkiye’nin ilk günden beri Batı’ya FETÖ’yü anlatma konusunda temel bir sıkıntısı var. Paralel devlet, darbe girişimi diye söze girmek yeterli etkiyi yaratmadı. Çok daha basit bir mesaj tutturmak gerek. Bunun yanıtı da aslında ilk kez Times Square’deki Türkiye’nin reklamında gizliydi: FETÖ’yü “Radikal İslam” ve “terör örgütü” diye satmak, “Anti-Semitik” olduğunu vurgulamak doğru strateji. Ama bunun yeri Times Square mi emin değilim.

        REKLAM

        Kürtler

        İŞİD’e karşı Kürtlerle ittifak yapan ABD bölgede Türkiye’nin tavrından hoşnut değil. FETÖ’yü radikal dinci gibi gösterip İŞİD’le mücadele edenle düşman olmak Washington’ın gözünde bir çelişki. Türkiye’nin Biden’ı ikisinin ayrı meseleler olduğuna ikna etmesi gerekiyor. Ancak Türk tarafının tezlerini pek dinlemeye hevesli bir hava yok Washington’da. Unutmayalım ki Trump’ın en güçlü adamları bile Türkiye’nin Kürt politikasına destek çıktığı için onunla ters düşmüştü. Biden yönetimi de Türkiye’nin tarafını tutup Kongre’ye rağmen Kürtleri karşısına alamaz, zaten böyle bir niyeti de yok.

        Biden yönetimi Türkiye’yi iyi tanıyor

        2008’den beri Türk hükümetiyle muhatap Biden ve ekibi. ABD’yi yeniden Obama kadroları yönetiyor zaten, o yüzden de dünya liderlerini tanıma ve anlama safhasını atlayarak işe giriştiler. Daha evvel Türkiye tarafının bazı sözleri tutmadığından yakınıyorlar, bu yüzden de o beyaz defterden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne kadar samimi olduğunu ölçüyorlar. Beklemeleri stratejik. Washington Institute Türkiye araştırmaları programı direktörü Soner Çağaptay’ın işaret ettiği gibi “Biden tarafı Erdoğan’ın Biden’a daha çok ihtiyacı olduğunu biliyor.” İhtiyaçtan kasıt, Türk ekonomisinin tıpkı 2010’da zirve gibi dış yatırıma açılması, Batı sermayesinin gelmesi. “Her krizden sonra ekonomi çıkışa geçer,” diyor Çağaptay.“Pandemiden sonra da büyüyecek Türk ekonomisi, ama Erdoğan daha da büyük bir büyüme peşinde.” Obama yıllarında kurulan iyi ilişkinin Türkiye’nin ekonomisine katkısı olumluydu, Biden kendi desteğiyle Türkiye’nin yeniden yıldızının parlayacağını biliyor, ama yan yana fotoğraf karesine karşılıksız girmeye niyeti yok.

        Diğer Yazılar