Minneapolis mektubu: Tarihi davada karar zamanı
Minneapolis
Mayo Clinic’te tedavi oluyorsanız, ülkenin en büyük alışveriş merkezi Mall of America’yı görmeye meraklıysanız, veya fanatik bir Prince hayranıysanız yolunuzun bir kere buraya düşmesini anlarım. Ama onun dışında bu güzel, küçük, huzurlu gibi görünen şehre bir kere bile gelmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Amerika kıtasının iki ayrı ucunda yaşayanlar “üzerinden uçulan eyaletler” diye tarif eder Minnesota gibi yerleri. Üzerinden uçup aşağı bile bakmanıza gerek yok, bir şey kaçırmazsınız.
Oysa şimdi, üzerinden bir sene bile geçmeden ikinci kez Minneapolis’teydim. Prince için gelmeyi, ömrünü geçirdiği ve hayata veda ettiği Paisley Park stüdyosunu görmek isterdim; keşke bahanem bu olsaydı. Ama buradayım çünkü bir polis cinayetinin sonucunu bekliyorum, bir başka polis cinayetinin gölgesinde.
Protestolar bir senedir sürüyor.
Her şey burada başladı, şimdi her şey yine burada bitecek mi? Bu sorunun yanıtı için geldim. Geçen sene pandeminin tam olarak nereye doğru ilerlediğini tam anlamadan, pek çoğumuz korku içinde eve kapanmışken Minneapolis’te çekilen bir video insanları sokağa döktü. George Floyd’un boynuna dizini bastıran bir polis memuru tarafından öldürülmesini bütün dünya izledi. Floyd, ABD’de polis tarafından öldürülen ne ilk ne de son siyahtı. Ama bardağı taşıran son damla gibi aylar süren protestoları tetikledi. Başta bu şehir, ardından Seattle, Portland gibi diğerleri günlerce yandı, yağmalandı. Polis şiddetiyle problemli bir geçmişi olan New York ve Los Angeles’ta pandemiye aldırmadan insanlar haftalarca sokağa döküldü. İnsanların beklentisi bu sefer bir şeylerin değişmesiydi. Protestolar hala sürüyor ama daha sakin; eskisi kadar kalabalık değil. Daha çok simgesel. Ne de olsa herkes artık davanın sonucunu bekliyor.
“Ben bir lise öğretmeniyim, en azından Floyd öldürülene kadar lise öğretmeniydim,” diyor cinayetin işlendiği Cup Foods’un önündeki az sayıda insana seslenen bir kadın. “11 aydır burayı işgal etmiş durumdayız, taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz, ben de bütün hayatımı bu davaya adadım.” Küçük bir market olan Cup Foods hala açık, ama yolun tam karşısındaki benzin istasyonu işgalcilerin barınağı artık. “George Floyd Meydanı” diyorlar artık 38’le Chicago’nun kesiştiği bu noktaya. Gelenler çiçek bırakıyor, kamuoyunu aydınlatan bildiriler asılı, yerlere sloganlar yazılı.
Müteahhitler iş başında ama burası hala hayalet şehir.
Dün bütün gün bir sene önce protestolarla yakılıp yıkılan sokakları gezdim. Mayıs ayında bazı binaların ateşe verilmesine canlı tanık olmuştum. Göstericiler önce Lake Street’te karakolu ele geçirmiş, sonra etraftaki dükkanları ateşe vermişti. Bugün Lake Street’te geçen seneki olayların tek hatırası hala kapalı kalan karakol. Etrafta inşaat başlamış, müteahhitler krizi fırsata dönüştürmüş bile. Birkaç sene sonra olaylardan habersiz buralara taşınacak birinin ilk aklından geçen “Burada bir şey olmasa da bir şey olmuş,” olur herhalde.
Şehrin geri kalanında bütün dükkanların önü hala sunta plakalarla kaplı. Bir senedir hiç inmemiş demek ki. Sokaklarda hiç kimse yok; şehir geçen sene de terk edilmiş gibiydi, bu sene de hiç kimse geri gelmemiş. Normal şartlarda boydan boya pencereleriyle sokağa bakan bir kahvaltıcıda oturuyorum, etraf o kadar karanlık ki… Sonradan fark ediyorum, bütün camlar tahtalarla kaplı. Hepsinin üzerinde sloganlar yazılı.
Yargıç bir konuda endişeli.
Şehirde birkaç haftadır sadece George Floyd değil, kent merkezine 16 km uzakta öldürülen 20 yaşındaki Daunte Wright’ın da ismi yankılanıyor. Duvar yazılarında onun da adı Floyd’un yanına ekleniyor. Floyd davasının sonucu biraz da Daunte Wright’ın öldürülmesinin de hesabının sorulması anlamına gelecek.
Hennepin County Mahkemesi’nde görülen davanın yargıcını da endişelendiren bu. 12 kişilik jüriye haberleri izlememelerini, politikacıları dinlememelerini, yakınlarıyla konuşmamalarını öğütlüyor. Dün geceden beri jüri bir otele kapatıldı, hayattan koptu. Ama daha mahkeme başlamadan önce bile herkesin bu davayla ilgili bir kanaati vardı. 29 Mart’tan beri süren, zaman zaman jüri üyelerinin teknik ayrıntıları dinlerken sıkıldıklarının gözlendiği, hatta bir tanesinin uyumak üzere olduğu duruşmaların ardından objektif karar verecekler mi?
Davanın simgesel bir önemi var.
Dün iki taraf da kapanış konuşmalarını yaptı. İddia makamı iki saat, savunma üç saate yakın konuştu. Floyd’un öldürülme an’ı farklı açılardan defalarca gösterildi. Eyaletin görevi polis memuru Derek Chauvin’in şüpheye mahal vermeyecek şekilde Floyd’u öldürdüğünü kanıtlamaktı. “Burada polisi yargılamıyoruz, sadece memur Chauvin’i yargılıyoruz,” dedi savcı. “Bunu aklınızdan çıkarmayın. Polisler de zaman zaman hatalı davranır, suç işler.” Tabii o her ne derse desin bu davanın bir anlamda bütün Amerikan polisinin simgesel olarak yargılandığı algısı değişmeyecek. Bu yüzden sonucu da önemli: Chauvin suçlu bulunursa sistem karşısında siyahlar kazanmış olacak. Jüri aklarsa hiçbir şeyin değişmediği, ölenin öldüğüyle kaldığı, 11 aydır hayatına ara verip kendisini bu davaya adayan lise öğretmeni gibi protestocuların boşa çabaladıkları düşünülecek. Sonrası büyük ihtimalle yine protestolar, yine isyan…
Cinayeti hepimiz gördük, ama buna rağmen Chauvin aklanabilir mi?
Savunma ısrarla polis memurunun görevini yaptığını, potansiyel suçlu Floyd’u durdurmak için meşru şiddet kullandığını söyleyip durdu. (Floyd’un sahte 20 dolarlık banknot kullandığı iddia edildi, ama bu banknotun sahte olduğunu bilip bilmediği kanıtlanmadı.)
Floyd’un kanında ağrı kesici ve uyuşturucu madde bulunması – gerçi çok düşük bir doz – üzerinde duruldu, boğulmadan değil de bu ilaçların da tetiklediği kalp sorunundan öldüğü anlatıldı. Jüri günlerce kürsüden uzmanları dinleyip durdu, bir kısmının kafası karışmış olabilir.
Minneapolis’te artık herkes bekliyor. Jüri aniden bugün de kararını açıklayabilir, her türlü detayı didik didik edip haftalarca da görüşebilir. O.J. Simpson davası uzadıkça uzamış, jüri sonunda daha fazla katlanamadığı için apar topar görüşüp karara bağlamıştı. Sivil hayattan zorunlu hizmet olarak jüri seçilenlerin bir an önce hayatlarına geri dönme isteği anlaşılabilir. Artık tamamen onlara kaldı. Hepsi kararın tarihi ağırlığının farkında.