Eric başkan Ekrem başkan
Cumartesi günü New York’a kar yağdı. Hiç televizyon izlemeseniz, dünyadan tamamen kopmuş olsanız bile karın geleceğinden haberiniz olurdu çünkü günlerdir herkes sadece fırtınayı konuşuyordu. Elektrik sağlayıcılarından internet firmalarına olası kesinti ihtimali için arka arkaya mesajlar geldi. Haberlerde durmadan bu konu işlendi. Sosyal medyada vali ve belediye başkanı acil durum ilan edip hiç kimsenin gerekli olmadıkça evden çıkmamasını istedi. Beklenen kar öyle böyle değildi, 40-50 cm’ye kadar ulaştığı yerler oldu. Bir ara ya hiç kar yağmayacak ya da çok kar yağacak dendi. Cuma gecesi 1400 kadar, ertesi gün de yaklaşık 3500 uçuş iptal edildi.
Yılın ilk kar fırtınası göreve 1 Ocak’ta başlayan yeni New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın da ilk sınavıydı. Adams’ın performansına kentin nabzını tutan New York Post gazetesi “pekiyi” verdi. Murdoch’ın sahibi olduğu Post genelde Demokrat siyasetçileri desteklemiyor; Adams da eski bir Cumhuriyetçi, şimdi de merkezdeki bir Demokrat. Ama Post’un övgüsü siyaset üstüydü. Çünkü birkaç sene önce iki saat önce gelen kar yağışıyla kilitlene New York bu sefer işler haldeydi. Pazar günü fırtına şehri terk ettiğinde geride bir felaket kalmadı.
BAŞKAN GÖREV BAŞINDA
Eric Adams güne kendi evinin kapısının önündeki karı küreyerek başladı. Belediye ekipleri de kaldırımları temizleme konusunda erken davrandı. Ben öğlen saatlerinde mecburen evden çıktım. Bütün yollar açık ve tuzlanmış değildi, ama kaldırımlar yürünebilecek haldeydi.
New York gibi araç trafiği kadar yaya trafiğine de bağımlı bir şehirde kaldırımlar hayati önem taşıyor. Burası dünyanın en yürünebilir şehirlerinden biri olduğu için kar-kış demeden rutinini aksatmıyor New Yorklular. O yüzden kaldırımların temizlenmesi de en az ana arterlerin tuzlanması kadar önemli.
Pek az kişinin araç sahibi olduğu New York’ta 24 saat hizmet veren toplu taşımaya bağlı hayatlarımız. Trenler ve otobüsler aksamadı, sadece banliyö trenlerinde belli duraklarda aşırı kar yağışı yüzünden seferler iptal edildi. Ama metro hiç aksamadan işledi.
Vali ve belediye başkanının evde oturun çağrıları da karşılığını buldu. Sokaklar pandemi günlerini andırırcasına boştu. New Yorklu sporunu hiçbir zaman aksatmaz, Cumartesi de dışarıda lapa lapa kar yağarken salonlar epey kalabalıktı. Benim de evden çıkma bahanem spora gitmek oldu.
Başkan Eric Adams ise sabahtan akşama kadar şehri gezdi, hatta feribotla geçilen Staten Island bölgesine de gitti. An be an nerede olduğunu biliyorum, çünkü ABD’de siyasilerin günlük programları kamuya açık. Ayrıca Adams’ın her ziyareti de görüntülü olarak sosyal medyadan paylaşıldı. Sonuçta şehri ayakta tutabilmesiyle rakip basından bile pekiyi aldı ve ilk kar sınavını geçti Adams.
Tabii ki Ekrem İmamoğlu kıyaslaması yapacağım. Öncelikle Adams biraz daha şanslıydı. Kar tatil günü geldi New York’a örneğin, İstanbul’daki gibi mesai bitimine denk düşmedi. New York’a yağan kar yumuşak, pamuk gibi dokudaydı. Bu yüzden toplaması da zor olmadı. New Yorklu yetkililerin evde oturun çağrılarını dinledi. Hatta “Kar gelebilir ama gelmeyebilir de, ancak gelince göreceğiz, ama yine de aşırı tedbirli olmak tedbirsiz olmaktan iyidir,” mesajı da karşılığını buldu. Kar gelmese bile şehir bir günlüğüne hayatı durdurmaya karar vermişti. İstanbullu ise meteorolojinin uyarılarına aldırış etmeyip bize bir şey olmaz mantığıyla kendini sokaklara attı. Sonunu gördük.
İLK SINAVIN ÖNEMİ
Eric Adams sabahtan akşama kadar çalıştı, sokak sokak gezdi çünkü bu ilk sınavı başarıyla vermesi gerektiğini biliyordu. Bütün siyasetçiler gibi o da iddialı ve yemek molasının böyle bir günde nasıl aleyhine işleneceğini biliyordu. Ekrem İmamoğlu hala farkında değil, hala özrü olmayan yemeğini savunuyor. Birkaç gündür Sözcü yazarlarının bu konuya nasıl yaklaştıklarını takip ediyorum, onlar da İmamoğlu’na kör destek çıkarak haksızlık ediyor ve yanlış yönlendiriyorlar. Belli ki kusurlu biri İmamoğlu; beklenen kurtarıcıdan çok uzak ve fazlasıyla zaafı var, henüz daha büyük rollere hazır değil. Ama 20 yılın yenilgisi ve bıkkınlığı çevresinin bu kusurlarını görmezden gelmesine neden oluyor. Yağan kara karşı bir şey yapamayabilirdi ama yemeğe gitmek zorunda da değildi.
Eric Adams’ı izlerken New York’u iki dönem yöneten Bill de Blasio’yu da hatırladım. Şimdiden tarihin en kötü belediye başkanı olarak anılan de Blasio girdiği her sınavda neredeyse başarısız oldu. Ya da başarısız oldu algısını yarattı. En büyük düşmanı kendisiydi: her randevusuna geç kalıyordu örneğin. Üstelik başkanlık konutundan eski mahallesindeki spor salonuna – tek yön bir saat gidiş – uğramayı aksatmadığı için mesaisinden de çalıyordu. Akılda kalan başarısızlıklarından biri ilk döneminde bastıran New York’taki kar fırtınasını yönetememek oldu. Beceriksiz damgasını o gün yedi ve üzerinden atamadı. Yaptığı iyi işler de oldu, hatta birçok belediye başkanından daha fazla halkı düşünen proje üretti ama algıda başarısız olacak hatırlanacak.
“New York’u yöneten ABD’yi de yönetir,” diye başkan olmaya kalktı de Blasio ve son seçimlerden önce adaylığını açıkladı. Iowa’ya gittiğinde etrafında hiç kimse yoktu, tek başına dolaşıyor, hiç kimse onu başkan olarak ciddiye almıyordu. Belki valilik seçimine girer diye bekleniyordu, geçtiğimiz haftalarda bu yarışta da olmayacağını açıkladı. Bundan sonra adını duyar mıyız bilmiyorum. Çünkü artık New York’un yeni bir kralı var, bol bol Eric Adams konuşacağız. Siyaset böyle çünkü. Bir gün yüceltilen ertesi gün unutuluverir.