Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Meslektaşım Muharrem Sarıkaya önceki gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda nasıl seçilebileceğini ayrıntılarıyla yazdı. Kılıçdaroğlu için Obama benzetmesi CHP başkanı olduğunda da yapılmıştı. Nispeten az bilinen, birkaç konuşmasıyla parlayan yeni bir siyasetçi bir anda yükselmiş ve umut olmuştu. Ankara’da birlikte takip ettiğimiz o ilk CHP kongresinden sonra da heyecan gözle görülebilirdi. Hemen herkes siyasette yükselen bu yeni seçeneği konuşuyor, heyecanla etrafında kenetlenmeye hazırlanıyordu.

        Tıpkı Obama gibi Kılıçdaroğlu’nun bir başka özelliği de “öteki” olmasıydı. ABD’de hiçbir zaman siyah bir başkanın seçilmeyeceğini düşünenler Obama’nın Hillary Clinton’ı yenmesinden sonra şaşkınlığa uğradı. Türkiye’de de Alevi bir Cumhurbaşkanı olabilir mi? Bu soru bugün de tartışılıyor, 10 sene önce de gündemdeydi. Ama Kılıçdaroğlu kendisine yönelik Obama benzetmesini ya da arkasına aldığı bu rüzgarı çok çabuk harcadı.

        Amacım sevgili meslektaşımla polemik yapmak değil, bir parantez açmak. Kılıçdaroğlu için yapılacak Obama benzetmesi bugün geçerli değil sanki. Ama bu demek değil ki Kılıçdaroğlu’nu bir kalemde silmek gerek. Obama değil belki ama ona daha oturacak daha yakın tarihli bir seçim ve analiz edilmesi gereken bir başka örnek var elimizde. Benim taktığım isimle “Kemal Biden” belki bu sayede seçilebilir.

        AZ ZAMANDA ÇOK İŞ

        Joe Biden için neler denmedi. “Bunak” hakkında söylenenlerden en hafifiydi. Elindeki konuşma metninde kendisine verilen notları okuması, sorulan sorulara doğru yanıt verememesi, yüzündeki estetiklerle zaman zaman ayakta dolaşan komadaki bir hasta gibi görünmesi ve yaşı hala tartışma konusu. Aklı yerinde mi değil mi diye ona oy veren seçmen bile merak ediyor. Dahası bir sonraki seçime girmesini istemeyenler çoğunlukta.

        Ama bunak denen Biden kısacık zamanda büyük işler yaptı. Kasım ayındaki ara seçimde rakiplerinin en büyük beklentisi yükselen benzin fiyatlarıydı, bir ara galonu beş doların bile üstüne çıktı. Ama bir aydır Amerika’da benzinin ortalaması dört doların altında ve inme eğilimi gösteriyor. Enflasyon da buna bağlı olarak düşmeye başladı. FED’in faizleri yükseltmesi ekonomiyi soğuttu. İşsizlik iktisatçıların ideal dediği yüzde üç buçuk oranına ulaştı. Amerikalılar her zamankinden daha çok kazanıyor ve daha da önemli istedikleri işlerde çalışıyor.

        Pandemi yüzünden oluşan tedarik zinciri problemleri, Rusya-Ukrayna savaşının etkisine rağmen Amerika şu anda beş-altı ay önceki öngörülerden iyi durumda. Daha da önemlisi, başkanlığının birinci dönemi dolmadan Biden arka arkaya üç önemli paket geçirdi. Pandeminin yarattığı sıkıntılara yönelik teşvik paketini geçirdi, tarihin en büyük altyapı projeleri için bütçe çıkardı, son olarak da iklim değişikliği ve enflasyonla mücadele için büyük adımlar attı. Tek dönemlik başkan kalsa bile uzun vadede karşılığı olacak bu projelerle anılacak Biden. Üstelik Trump’a yönelik başlatılan soruşturma ve FBI baskınıyla kendi seçmeninin öfkesinin karşılığını nihayet verdi.

        Aslında onun proje üretmeye ya da seçmene birtakım vaatlerde bulunmaya hiç niyeti yoktu. Hiç kimsenin de Biden’dan böyle bir beklentisi yoktu. Orta yolcu, garantili, Trump’a karşı ülkeyi birleştirebilecek bir aday olarak kendisini sundu. Seçim kampanyasındaki tek mesajı da “Trump’tan daha kötü olmamam herhalde, tıpış tıpış verin oyunuzu,” diye özetlenebilirdi. Tam da bu yüzden başlarda böyle gümledi.

        Amerikan seçmeninin çoğunluğu Trump’tan sıkılmıştı belki, ama karşılığında da göreve gelecek kişinin sadece kibar biri olmasıyla yetinmeyeceklerini belli etti. Seçmenin istediği bu koltuklarda oturan kişinin nazik, kibar olması değil; iş bitirebilmesi, çözüm üretmesi, ülkenin önüne bir vizyon koyması. Biden’ın bugün geçirdiği paketler de seçim sırasında ekibinin bunu fark etmesiyle kampanyanın bir parçası oldu. Biden bu sayede, “Hem Trump’tan kurtulacaksınız hem de bunları yapacağım,” diyerek Başkan oldu.

        SADECE UMUT YETMEZ

        Amerikan seçmeni “Sadece umut,” diyerek pek tecrübesi olmayan bir siyasetçiye bir kere şans verdi. Bu hakkı da “übermensch” bir adayda doğru kullandılar.

        Kılıçdaroğlu ne özgeçmişi, ne artikülasyonu, ne duruşuyla bir Obama. Aksine tam anlamıyla bir uzlaşma adayı, güvenli bir seçenek, sistemi tehdit etmeyecek, aksine birleştirebilecek bir Biden olabilir. Tıpkı Biden’a olduğu gibi seçmen ona heyecanla değil biraz mecburiyetten oy verir; sırf yumuşak geçiş olsun diye. Aday olacak mı olmayacak mı bilmiyorum, ama bugünlerde herkes kapısının önünde yatıyor. Bu durum bütün liderleri kolayca yanıltabilir, kesin seçileceğini düşündürür ve atalete iter.

        Mecburiyetten verilecek oy seçilmeye yetmeyecek ama. Kılıçdaroğlu’nun siyasetteki durumu şimdilik Joe Biden’ın seçim kampanyasının ilk halleri gibi. Tek söylediği “Erdoğan kadar kötü olmayacağı,” ama bunun ötesinde bir vaatte bulunmuyor, bir projeden ya da çözüm önerisinden söz etmiyor. Türkiye’nin bir tek adam yorgunluğu yaşadığı ortada, ama seçmenlere bu durumda bile hiçbir vaatte bulunmayıp sadece yüz değişikliğiyle sonuçlanacak bir alternatif yetmeyecek. Seçime bir sene kalmışken “Erdoğan değilim,” derken yanına birkaç vaat, paket, somut çözüm önerileri de eklemek zorunda. Bu konuda ne cephanesi ne kadar kuvvetli, emin değilim.

        Diğer Yazılar