Türkiye'de iç denetimden kim neden rahatsızlık duyuyor?
Denetim temel bir yönetim fonksiyonu olarak kamu yönetimi zincirinin en önemli halkasıdır. Öyle ki bir kurumun amaçlara ulaşma derecesi, kaynakların bu amaçlara ve kurallara uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığı doğru bir denetimle ortaya çıkarılabilir. Denetim süreci doğru işletildiğinde sapmaların sebepleri de görülebilir. Yani denetim hem sonuçlarla hem de sebeplerle ilgili olduğu gibi planlamanın başarısı aslında denetimle sağlanabilir.
Bugün Türkiye’nin de ihtiyaç duyduğu denetim modeli hata, kusur ya da suç oluştuğunda değil bunlar daha meydana gelmeden önce müdahaleye imkan tanıyan erken uyarı sistemi kurabilmektir.
Değilse hata çıkınca onu tespit ya da teftiş etmek, klasik yönetim modelinin açmazlarıyla doludur.
Biliyorum şimdi siz soruyorsunuz "Bu durum bile ülkemizde layıkıyla yapılamazken önceden önlem almak bir hayal değil mi?" diye...
Elbette bu yazının bir dayanağı var. O da Türkiye’de şu ya da bu sebeple kurulmuş olan iç denetim sisteminin varlığıdır. Madem kurdunuz bu yapıyı doğru dürüst çalıştırın, devlete bir katkısı olsun…
Kamu kurumlarında yıllardır gözlemlediğim bir şey var. Salt teftiş odaklı yönetim anlayışı kurumlarda cezalandırma ve korku kültürünü hakim kılıyor ve bürokratlar hedefe rasyonel şekilde ilerlemek yerine inisiyatif almaktan giderek uzaklaşıyorlar.
Bu sebeple iç denetimin olmadığı bir kamu yönetimi sistemi düşünülemez. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın sağlanması hedefiyle iç denetim etkili şekilde kullanılmaktadır.
Türkiye’de iç denetim 2000’li yıllarda gündeme gelip belirli bir yasal çerçeve kazanmış olsa da bugün ciddi eksiklikler içerisinde asıl işlevini yerine getirememektedir. Zira yetki-sorumluluk dengesi sağlıklı şekilde iç denetçilere verilmemekte ve üst yöneticilerin azımsanamayacak bir kısmı bunu adeta bir yük olarak görmektedir.
Şu an tüm kamu kurumlarında 2069 iç denetçi kadrosu bulunurken bunların sadece 900’üne atama yapıldığı görülmektedir. İç denetim birimlerinin ve iç denetçilerin dayandığı temel kanun 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’dur.
İç denetim birimlerinin kuruluşuna imza atan, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Prof.Dr. Ömer Dinçer “Türkiye’de değişim yapmak neden bu kadar zor?” başlıklı kitabında iç denetim mekanizmasının geriye itilişini ve etkisizleştirilmesini şu şekilde izah etmektedir:
“İç ve dış denetimin içiçe geçmiş halde ele alındığı teftiş kurullarında inceleme ve soruşturma birlikte yürütülmekteydi. Yeni yapı oluşturulurken teftiş kurullarının yetki ve sorumluluklarının gözden geçirilmemesi; inceleme ve soruşturma ile sınırlandırılmamış olması yetki karmaşasına sebep olmuş, güçlü geleneğe ve mesleki dayanışmaya sahip olan müfettişlerin iç denetim üzerinde de belirleyici olmasıyla sonuçlanmıştır. Ayrıca tepe yöneticilerinin bu yeni yapıyı yeterince tanımaması veya iç denetçileri görevlendirme konusunda tereddütlerde geçirmesi, kurumsal gelişme ve öğrenme imkanlarını sınırlandırmıştır.”
NE YAPILMALI?
İç denetçiler bulundukları kurumlara nesnel yönü ağır basan bir güvence vermekte ve aynı zamanda danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Bu güvence uygunluk denetimi, mali denetim, performans denetimi ve bilişim denetimi ile sağlanmaktadır. Faaliyetlerin etkili, ekonomik, verimli ve mevzuata uygun bir şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği de iç denetimle belirlenmektedir. Ayrıca performans bazlı çok yönlü analizler gerçekleştirebilmektedir.
Buna göre iç denetçilerin bağımsızlığı ve doğrudan bağlı oldukları üst yöneticiler tarafından desteklenmeleri çok önemli. Öyle ki ilgili kanunda iç denetçilere asli görevleri dışında hiçbir görev verilemeyeceği hükmü bulunmaktadır.
İç denetçiler, iç denetim planlamasını o kurumun en üst yöneticisinin onayı ile gerçekleştirmekte ve raporlarını da doğrudan üst yöneticiye sunmaktadır. Ayrıca bu raporlar üst yönetici tarafından en geç iki ay içinde İç Denetim Koordinasyon Kuruluna gönderiliyor. Bir Sayıştay denetimi sırasında bu raporlar büyük önem taşıyor.
Gelin görün ki Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan Kurumların Kuruluş Kararnamelerine girmeleri istenmemiştir!
Bu durumda üst yöneticiler de iç denetimi gereksiz bulmakta ya da kendileri açısından bir zaman kaybı olarak görmektedir.
Dün konuştuğumuz Kamu İç Denetçileri Derneği Başkanı Bahadır Topal acil atılması gereken adımları şu şekilde sıraladı:
"Öncelikle iç denetimin mali denetim ile sınırlı bir denetim mekanizması olmadığını belirtmek istiyorum. İç Denetim faaliyetlerinin daha etkin ve verimli hale getirilmesi için acil olarak ele alınması gereken konular ise, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde yer alan Hizmet Birimlerine, İç Denetim Başkanlıklarının eklenmesi, etkin bir insan kaynağı yönetimi için İç Denetçi yardımcılığına benzer bir mekanizmanın kurulması, halen Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren İç Denetim Koordinasyon Kurulunun ve bu kurulun sekretarya görevini yürüten Kamu İç Denetim Uyumlaştırma Dairesi Başkanlığının kurumsal altyapısının güçlendirilerek Cumhurbaşkanlığına bağlı özerk bir yapı haline getirilmesi, Ülke genelinde Kurumların iç denetçi kadrolarının %40 oranında dolu olduğu dikkate alındığında bu oranı en azından %70 e çıkarabilmek için kadroları olduğu halde Kamu İç Denetçisi atamayan idarelere bu atamaların yapılmasının teşvik edilmesi, kısacası Devlet büyüklerimizin İç Denetim Müessesine sahip çıktığına ilişkin hızlı ve kararlı adımların atılması önem arz etmektedir. Elbette bununla birlikte ek gösterge ve ücretlerdeki iyileştirmelerin de yapılması gerekliliğinden bahsetmeden geçemeyeceğim."
Görüldüğü üzere bugün devletin içerisinde çok önemli bir fonksiyonu ve nasıl engellerle boğuştuğunu aktarmaya çalıştım. İç denetim kurum yöneticileri için bir yük ya da risk değil aksine yükü ve riski azaltan mekanizma olacaktır. İç Denetimin daha etkin ve verimli hale getirilmesi için, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’nın ilgili birimleri öncelikle, İç Denetim Başkanlıklarını Anayasa ile uyumlu şekilde Kurumların Kuruluş Kararnamelerine hizmet birimi olarak ekleyerek ve boş iç denetçi kadrolarına atama yapılmasını teşvik ederek başlayabilirler.
- Dün Kırım'da tahrip edilen sadece köprü değildi!1 yıl önce
- Kafkasya'nın Hiroşima'sı ve Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi...1 yıl önce
- NATO ve Şanghay arasında bir seçim yapmak!1 yıl önce
- Yaklaşan seçimin sonucu ne olursa olsun bu bir devlet projesi olmalıdır!1 yıl önce
- Türkiye'de denetim sorunu ve yaklaşan seçimler…2 yıl önce
- Çok kutupluluk ekseninde aşınma ve yeni bir dünya düzenine doğru…2 yıl önce
- Savaş uzadıkça Avrasya jeopolitiği işte böyle değişiyor...2 yıl önce
- Ukrayna'da "özel askeri operasyon"dan "seferberlik"e uzanan süreç nereye gidiyor?2 yıl önce
- Azerbaycan ve Türkiye'yi aynı kıskaçta sıkıştırma projesi!2 yıl önce
- ABD Kıbrıs'ta Rum Yönetimi'ne silah ambargosunu kaldırdı. Peki bu neden önemli ve Türkiye ne yapabilir?2 yıl önce