Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Seçim sonrasında Türkiye’nin kendini yeniden toparlayabilmesi için önümüzde sadece iki gerçekçi yol olduğu görülüyor. Ya Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başkanlık sisteminin gündemden tamamen düşürülmesi üzerine anlaşıp yoluna eski sistemde devam edecek ya da “de facto” başkanlık sisteminin sürmesi yerine “de jure” başkanlık sistemini getirecek adımlar atılacak.

Bu iki yolun her birine de sağlam adımlarla girilmesi Türkiye’nin önünü açacaktır.

Hangisinin olmasını istediğimizi deklare ederken kendimizi önyargılardan kurtarmalı, var olan durumu gerçekçi değerlendirmeli ve bazı kronik muhalifler gibi Türkiye’ye sahip olmadığı dinamikleri yüklememeliyiz.

Ve eğer biz demokrasinin düz mantıksal kurallarına inanıyorsak, eğer bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ “AK Parti nasıl iktidar olur, nasıl bu kadar fazla oy alır?” diye düşünen entelektüel sefillerden değilsek, yani gerçekçi olabiliyorsak, o zaman bugünün koşullarında varabileceğimiz tek mantıki sonuç kalıyor elde.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Türkiye’nin “de jure” başkanlık sistemini tartışma zamanı gelmiştir. İki yolu da açmanın kilidini elinde tutan Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğer başkanlık sistemini kendi isteğiyle gündemden düşürüp güçlü Başbakan Davutoğlu ile çalışan Cumhurbaşkanlığı’nı tercih ederse belki o zaman eski sistem işleyebilir.

Bu bir olasılıktır, ama açıkçası bunun olması için ortada ben hiçbir gerçekçi ve mantıki neden göremiyorum.

İkinci alternatif ise sisteme yine dokunulmazsa “de facto” başkanlığın sürmesidir. Bu, bugüne kadar olan statünün, yani görünen güçlü başbakanın üstünde güçlü bir başkan gibi davranan cumhurbaşkanından oluşan sistemdir.

Ben bu “de facto” başkanlık sisteminin Türkiye’ye çok zarar vereceğini düşünüyorum. Nasıl zarar vereceği ise sistemin işleyişinin birçok dafa kilitlenmesinde görülmüştür.

Ben bu yüzden artık “de facto” başkanlık sisteminden çıkılıp “de jure” başkanlık sistemi getirilmesi, yani sistemin yasal temelinin konularak tam bir başkanlık düzenine geçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Buna geçilirken Başbakan Davutoğlu’nun nasıl ikna edileceği, onun güç ve haklarının yeni sistemde nasıl korunacağı konusunda bir fikrim yok. Ama bunun da bir şekilde bulunacağına inanıyorum.

GERÇEKÇİ OLMAK LAZIM

Türkiye’de yazarlık mesleği çok ilginç bir evrede. Çoğu kimse, gönüllerinde yatan Türkiye’nin gerçekten var olduğunu sanıyor ve bu hayal dünyası içinde çeşitli siyasi tavırlar alıyor. Aynı çoğunluk aradan yıllar geçmesine rağmen AK Parti’nin hâlâ nasıl iktidar olabildiğini, nasıl bu kadar yüksek oy alabildiğini anlamamış durumda. Yani özetle durumları hayli acıklı.

Büyük ihtimalle onlara göre bugün başkanlık sisteminin savunulması bir tür ihanet, bir tür sistem yıkıcılığıyla eş tutulacaktır. Ama açıkçası ben bugün gelinen noktada alınan sonuçlara, halkın iradesinin dediğine baktığımda başkanlık sistemi dışında önerilecek bir hedef göremiyorum.

İçimi tek rahatsız eden konu, bu süreçte çok beğendiğim, mücadelesini takdirle izlediğim Başbakan Davutoğlu’nun yerinin ne olacağını çözemememdir.

“Bu AK Parti’nin iç sorunudur” deyip işin içinden çıkılamaz; çünkü eğer sistemimizi değiştireceksek hep birlikte bunun normal adımlarının nasıl olması gerektiği üzerine fikir bildirmeliyiz.

Ben Türkiye’nin halk iradesinin, güçlü liderlik, otoriter olsa da güçlü yönetim arayışı ve ihtiyacı içinde olduğunu görüyorum. Bu ihtiyaç neden vardır, bunu bilemem, ama eğer halk ithal etmeyeceksek halkımızın iradesine, arzularına uymak zorundayız.

Halkın iradesine şu anda kendinde olmayan bazı vasıflar yüklersek, yani muhalifler ve ne olduğunu hâlâ tam anlayamayan şaşkın entelektüeller gibi davranırsak belki başkanlık dışından arayışlar gündeme gelebilir. Ama gün gerçekçi olma ve halkı olduğu gibi kabul edip iradesini saygıyla kabul etme günüdür.

AK Parti oylarındaki artış “de facto” başkanlık sisteminden çıkılıp “de jure” başkanlık sistemine geçilmesi talimatıdır. Seçim sonucunu başka türlü okuma ihtimali yoktur. Demokrasiye inancı tam olan Başbakan Davutoğlu’nun da bu talimatın gereğini yapacağına inanıyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar