Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bilmem farkında mısınız ama şu aralar devletin bozulan düzeninin yeniden kurulması için atılan adımlar aynı zamanda yakında oluşturulacak bir başkanlık sisteminin de temellerini atmakta.

İstihbaratın düzenlenmesi, ordunun yeniden düzene sokulması için atılan adımların tümü, Amerikan türü bir başkanlık sistemi yolunda olduğumuzu gösteriyor.

Birçok insan yeniden düzenlemelerde çok hızlı adım atıldığı, üzerinde fazla düşünülmeden yüründüğü eleştirilerini yapıyor.

Ben aynı fikirde değilim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir başkanlık sistemi için atılması gereken kaçınılmaz adımları çoktan düşündüğünü ve bunları zaman içine yayarak kademeli bir şekilde yaptırmayı planladığına eminim. 15 Temmuz sadece takvimin öne çekilmesi, düzenlemelerin çabuklaştırılması sonucunu doğurdu.

“Bu da nereden çıktı?” diye sorduran türde yeni düzenlemeler de dahil olmak üzere hangisine baksam yakında işlemeye başlayacak bir Amerikan türü başkanlık sistemini görüyorum. Eğer niyet gerçekten böyleyse -ki kesinlikle böyle gözüküyor- daha önce CHP de Amerikan tipi bir başkanlık sistemine “Evet” demiş olduğundan bu sistem artık yakın geleceğimizde gözükmektedir.

GALİBA BİR KONUDA ACELE EDİLİYOR

Devletin yeniden düzenlenmesi yolunda aceleyle adım atılmadığını ve bunlar üzerinde uzunca süredir düşünüldüğünü söyledim, ama galiba sadece tek bir konuda acele ediliyormuş gibi görünüm var. Eğer bu konuda uzmanlarca yapılan eleştiriler gerçekten doğruysa o zaman bu konuda biraz daha dikkatli, daha yavaş olunması gerekebilir.

Askeri liselerin kapatılmasında çok acele edildiği yolunda uzmanlar arasında bir uzlaşma var gibi. Özellikle bu okulları yakından tanıyan, bunların içinden yetişmiş vatansever askerler bu kararın çok hızla verilmiş ve yanlış olduğunu söylemekteler. Ben bu konuda uzman değilim, sadece güvendiğim bu askerlerin uyarılarına da dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE’YE UYGUN MU?

CHP Amerikan türü başkanlık sistemine destek verdi, AK Parti de buna “Evet” dedi. Cumhurbaşkanı da bugünlerde bu tür bir sistemin kurumsal yapısını çoktan oluşturmaya başladı gibi gözüküyor. Yani siyasi sistem içinde bu konuda bir uzlaşma var gibi.

Ama bu sistemi isteyenler acaba bunun Türkiye’ye gerçekten de uygun olup olmadığını düşündüler mi?

Amerikan türü başkanlık sistemi “başkan”a büyük güçler verir, ama bunun hemen ardından onun altındaki tüm siyasi yapıya ve bürokratik sisteme büyük demokratik özgürlükler de tanır. “Başkan”ın bu gücüyle meşruiyetinin sürekli ve meşru olması bu demokratik yapının iyi işlemesine bağlıdır.

Checks and balances denilen (kontroller ve dengeler) sistem, “başkan”ın o sonsuz gibi görünen gücünün kullanılmasında kontrollü olmasına yardımcı olur ve demokrasinin zedelenmesini engeller. Sistemin başarılı olabilmesi için sistemin içinde bütün bunlar yapısal olarak güçlü biçimde var olmak zorundadır. Ama bunun yanında bir de “başkan”ın iki kereden fazla bir daha yeniden seçilememesi de bir kişiye tanınan o gücün kalıcı olmaması için zorunludur.

Amerikan sisteminin başarılı biçimde işleyebilmesinin temelinde bunlar da vardır ve bugün Türkiye’de buna “Evet” diyen herkesin sistemin bu yönlerini de iyi düşünüp düşünmediğinden pek emin değilim.

YENİ KONSENSUS

Bu başkanlık sisteminin başarılı olabilmesi için güçlü başkanın altında sağlam bir demokratik yapının bulunması gerektiğini söyledim ya, kötümser muhalifler işte bu nedenle o tür başkanlık sisteminin Türkiye’de çalışmayacağını ve burada sistemin totaliter sonuçlar doğuracağını söylüyor.

Ben 15 Temmuz tarihine kadar aynı fikirde olabilirdim ama o tarihten sonra yaşananlar, oluşan yeni konsensus, fikrimi değiştirmeme yol açtı. Bu aralar görüyorum ki Türkiye’de siyasi partiler, ülke koşulları gerektirdiğinde aralarındaki tartışmaları askıya alıp makul zeminlerde uzlaşabiliyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tür uzlaşmalara onay verici ve yeşil ışık yakıcı konuşmaya ve hareket etmeye başlaması, yeni bir kültürün, yeni bir paradigmanın oluşmaya başladığını gösteriyor. Eğer bunda gerçekten samimiyse, gerçekten uzun vadeli, kalıcı olabilecekse Amerikan türü bir başkanlık sisteminin tüm demokratik yapısıyla Türkiye’de de etkin bir şekilde çalışmaması için bir neden kalmadı demektir.

AMERİKA’DAKİ TBMM KOMİSYONU

FETÖ liderinin Türkiye’ye iade edilmesi için Amerika’da temaslara giden TBMM komisyonu üyeleri, bence bu yeni paradigmanın, yeni konsensusun en güzel örneğini oluşturuyor. Türkiye için ABD’ye giden bu komisyonda AK Parti, CHP ve MHP’den de birer üye var. Bunlar ortak bir zeminde konuşup argümanlarını Amerika’da yapıyorlar. Amerikan siyasetinde bütün bunlar “bipartisan solutions”, “tüm partilerin katıldığı çözümler” olarak bilinir ve başkanlık sisteminin demokratik yapısını da güçlendirir. Türkiye’de de şimdiden amerikan türü başkanlık sisteminin altyapısı bence çalıştırılmaya başlandı.

YENİ ANAYASA

Bir itirafım olacak. Ben geçmişte bugüne kadar yapılan hiçbir yeni Anayasa çalışmasını ciddiye almamıştım. Ama şimdi durum değişti. Bence Türkiye’nin yapacağı en önemli Anayasa çalışması önümüzdedir. Çünkü hem bir daha hemen değiştirilmesi gereği ortaya çıkmayacak sağlam bir metin oluşturulması gerekecek hem de yeniden örgütlenen devletin ve başkanlık sisteminin düzgün, demokratik işlemesi için Anayasa yapılacak. Yeni Anayasa çalışmaları bu yüzden tam katılımcı ve tam demokratik, özgür ortamlı olmalı ve tarafların fikirleri ciddiyetle tartışılmalı. Bu, başkanlık sisteminin de bir güvencesi olacaktır.

AHMET HAKAN’IN DİLEKÇESİNİ BEN DE AYNEN İMZALIYORUM

Ahmet Hakan, dünkü yazısında CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik kamuoyuna açık bir dilekçe yazarak pazar günü Yenikapı’da yapılacak “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”ne katılmasını istemiş.

Ben de aynı fikirdeyim, ben de bu katılımın çok önemli olacağını ve özellikle yeni konsensusun sağlam temelli olması için böyle çıkışların çok da güzel ve uygun olacağını düşünüyorum. Bu yüzden ben de o dilekçenin altına ismimi koyuyorum ve o çağrıyı da buradan tekrarlıyorum. Kılıçdaroğlu eğer katılmazsa bu hayli yanlış bir karar olacak.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar