Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

“Demokrasinin kötü kavram olacağı yüzyıldayız” başlıklı yazımın çıktığı cuma günü Trump’ın yemin törenini takip edip tartışmak için haberturk. tv’de canlı yayındayız.

Reklam aralarında yanında oturduğum Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile konuşma fırsatım oldu ve ondan Herfried Münkler’in kısa süre önce yazmış olduğu “Das jahr der autokraten” adlı makaleyi öğrendim. Başkanlık sistemini neden desteklediğimi anlatmak için uzun zamandır yazmaya çalıştığım görüşü bir bilim insanı olduğu için Münkler çok güzel kavramsallaştırmış.

3 LİDER ÖN PLANDA

Bunun yanında çok isabetli bir öngörüde de bulunmuş. Alman bilim insanı yazısında, kısa süre içinde dünyanın, otokratların tekrar yükselmeye başladığına şahit olacağını söyledikten sonra global dünyada lider olarak yükselecek otokratların başlıca 3 kişiden oluşacağını belirtiyor: Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD Devlet Başkanı Trump ve de Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan.

OTOKRATİK REJİM NEDİR?

İlk önce kafa karışıklığı olmasın diye otokratik rejimin ne olduğunu kısaca anlatmalıyım.

Otokratik rejimlerin temel özelliği yönetimlerin halk adına karar vermesidir. Yönetici, halkın direkt iradesi olarak o koltukta bulunduğundan getirdiği politikalarla, yaptığı değişikliklerle halk adına iyi, güzel, doğru olana karar vermektedir. Otokratın kararları aslında halkın direkt kararları olarak görülmektedir.

Demokratik rejimlerde yönetimler halk için neyin daha iyi ve güzel olacağına karar vermekte ve bu kararı temsilcileri aracılığıyla halka anlatmakta ve uygulamaktadır.

Halk adına karar veren politikalar uygulayan otokrat, halk adına karar verip iyi, doğru ve güzel olanı söylerken halkın da sorunların çözümünü bizzat üstlenmesini ister.

Yakında toplumsal hayatımıza yön vermeye başlayacak yeni Anayasa’mız temelinde, artık temsile dayalı sistemle ülke yönetmenin imkânsız olduğu ve bunda ısrar etmenin yanlış olduğu görüşüne dayanıyor. Ayrıca Montesquieu’nün kuvvetler ayrılığı prensibinin de çağdışı olduğu düşünülüyor.

Bugünün dünyasında karşı karşıya bulunduğumuz sorunlara ve istikrar, güven arayan kitlelere ancak otokratik sistemlerin cevap verebileceği düşünülüyor.

Evet, hem dünyanın ihtiyacı bu olduğundan hem de halkın taleplerine en hızlı ve doyurucu olarak cevap verebilen sistem bu olduğundan otokratların yükselişi başlamıştır. Erdoğan yükselmekte olan trendi iyi görmüş ve dünyayı iyi çözümlemiştir.

Onun sayesinde Türkiye, Rusya ve ABD ile birlikte yeni dünya siyasetinin yükselen trendi içinde yer alabilmiştir.

Herfried Münkler’e göre bu üçü öncülük etmişlerdir, ama onlardan sonra başka ülkeler de onları takip edecek ve onlardan çok daha radikal otokratlar da çıkacaktır. Bence Almanya bu olasılığın en kuvvetli olduğu ülke. Çin’in zaten bu sistemle hiçbir sorunu olamaz.

Yeni Anayasa’mızın temelinde yatan temel anlayış Erdoğan’ın sosyolojik siyaset yaptığı ve onun organik bir lider olduğu, dolayısıyla halkın iradesini direkt olarak hayata geçirdiğidir. Bu yüzden devletin yeniden inşa edilmesi zorunluluğu doğmuştur. Sistem içinde yapılan bu reformla birlikte Cumhuriyetin çok daha güçleneceğine inanılıyor.

Ben de buna inanıyorum ve “Başkan Erdoğan zorunlu ve kaçınılmazdır” derken bunu, katiyen iç politika tartışmasında taraf olarak söylemiyorum. Sadece dünyanın değişen konjonktürünün bu değişimi zorunlu kıldığını ve 21’inci yüzyılda değişen ihtiyaçlarımıza, beklentilerimize ve huzur, istikrar ve güven arayışımıza ancak başkanlık sisteminin karşılık vereceğini düşünüyorum.

İşte bu yüzden eski solcu duygularını hâlâ daha kaybetmemiş ve kendisini Marksist olarak tanımlamakta olan ben, hem bu Anayasa’ya hem de başkan olarak Erdoğan’a “Evet” oyu vereceğim. 23 Ocak 2017 PAZARTESİ Başkan Erdoğan zorunlu ve kaçınılmaz

TÜRKIYE’YI UÇURACAĞINA DA INANIYORUM

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık sisteminin Türkiye’yi şahlandıracağını ve uçuracağını söylüyor. Evet, bu olacaktır. Putin’in bazen canlı yayınlattığı ekonomik kararları verme seanslarına bakın. Bunlarda hangi sektör konuşuluyorsa o sektörün önde gelenleri devlet başkanı ile bir araya geliyorlar ve Putin onlara bazı sorular yöneltiyor; daha sonra da sorunları dinliyor ve anında çözümler oluşturulup uygulamaya konuluyor. Dünya konjonktürünün ihtiyacı olduğu hızlı ve net karar alıp uygulama imkânı bu sistemde var. Trump başkan seçildikten sonra daha koltuğu devralmadan ekonomi sadece bu beklenti dolayısıyla Amerika’da şahlandı ve bu hâlâ sürüyor. Türkiye’de de aynı şey olacak; benim inancım budur.

2017 BEKLENTİM

Başkan seçildikten sonra Erdoğan’ın Putin ve Trump ile üçlü bir zirve yapmasını ve bölgemizde yeni düzenin o zirvede kurulmasını bekliyorum. Yani fiilen olmaya başlayan şeyin kurumsallaşması olacak o zirve.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar