Türkiye-ABD ilişkisinde kırılma yaşanabilir
TRUMP’ın DEAŞ’la mücadele koordinasyonu özel temsilcisi Brett McGurk’ün, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki El Kaide’ye yakın örgütleri desteklediği iması haklı olarak tepki aldı, ama bu bir açıdan da iyi oldu denebilir.
McGurk bu açıklamasıyla Türkiye aleyhine yürütülen çok kapsamlı bir operasyonu da açığa çıkarmış oldu.
ABD, esas amacı Türkiye’yi “terörizme yardımcı devlet” olarak tanımlamak olan bu operasyonu tüm hızıyla sürdürüyor.
Gerçi ben bugün bu operasyonu detaylarıyla yazacaktım, ama acil olarak Amerika’da durumun Türkiye açısından ne kadar tehlikeli olduğu uyarısını yapmam gerektiğini düşündüm.
Bu gidişatı çok tehlikeli buluyorum ve eğer makul ortak akıl bulunmazsa bunun sonucunda iki ülke arasındaki ilişki bir kırılma noktasına varabilir.
Bu kırılmanın nasıl olacağını bilmiyorum, ama burada ulusal güvenlikle ilgili tüm birimlerin bu kırılmayı çabuklaştırmak için çalıştıkları duyumunu alıyorum.
Washington’da çalışmakta olan bir gazetecinin uyarısıyla sonuç alınacağı gibi tuhaf, kendini bilmez bir düşüncem yok tabii ki, ama eğer kaygılarım hakkında “on the record” olursam, o zaman iki tarafta da “o kırılma noktasına varılmasının hem Türkiye’nin hem de ABD’nin uzun dönemde çıkarlarına aykırı olacağını” belki birileri görüp makul ortak akılı oluşturmak için çalışır diye umuyorum.
BURADAKİ DURUM
Amerika’nın ulusal güvenlik camiasının her biriminde Türkiye aleyhine bir hava var ve hepsi de “acilen bir şeyler yapılması gerektiği” düşüncesinde.
Her biri kendi tavrına bir kılıf da bulmuş.
Örneğin, Savunma Bakanlığı, Rusya’dan alınacak S-400 füze savunma sistemini kendi karşı tavrının gerekçesi olarak öne sürüyor.
CIA, Obama döneminden devredilen dosyaları da devralmış, ayrıca bugünlerde Suriye sahasında YPG militanlarına verilen talimatta yakalanan her cihat bağlantılı kişiden Türkiye aleyhine bilgi toplanmasını ve bunların görüntülenmesini istemiş.
NSA ise dinleme kayıtlarıyla destek veriyor bu çabaya.
Özel kuvvetler de Kürt sevgisi yüzünden neredeyse kör olmuş durumda.
Dışişleri Bakanı’nı ise dinleyen yok.
Anlayacağınız, tüm ulusal güvenlik birimleri, Türkiye’yi teröre destek veren devlet konumunda göstermek için faaliyet gösteriyor.
KİM DUR DİYECEK?
Eskiden başkanlar, ulusal güvenlik birimlerinin bu şekildeki davranışlarına izin vermez ve bağımsız bir gelişme olsa dahi bir aşamada buna dur derdi.
Ama maalesef şu anda bu makul ses ortalıkta yok, olacağı da yok.
Çünkü Beyaz Saray’da Başkan’ın etrafı İslamofobik ve Türkiye düşmanı isimlerle sarılmış durumda.
Yani Beyaz Saray bu gidişata makul bir ses verip dur diyeceği yerde, yangının üzerine daha fazla benzin dökebilir, ulusal güvenlik birimlerinin daha fazla sertleşmesine neden olur.
Ben Washington’u yıllardır takip ettim.
Bulunmadığım dönemlerin de iç işleyiş tarihini bilirim.
Bugün olduğu kadar tehlikelere açık bir durum hiç olmamıştı burada.
Tam yeni elçi atanacağı günlerde makul düşünebilen devlet adamlarının mutlaka bu gidişata müdahale edip kırılma noktasına ulaşılmasını engellemesi gerekiyor.
Not: Yarın yazım olmadığından cuma günü Brett McGurk’ün de içinde bulunduğu operasyonu yazacağım.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce